'Ya teknik direktörlük yap ya da amigoluk'

03.11.2018 - 08:32 | Son Güncellenme: 03.11.2018 - 11:32

'Ya teknik direktörlük yap ya da amigoluk'

Forması yeniyordu - Serdar Ali Çelikler / Habertürk

Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan maçlarda şu kurallar geçerli oluyor. 

• F.Bahçe iyi, G.Saray kötü ise F.Bahçe kazanır.
• Her ikisi de iyiyse F.Bahçe kazanır.
• Her ikisi de kötüyse genelde F.Bahçe kazanır.
• F.Bahçe çok iyi, G.Saray çok kötüyse F.Bahçe farklı kazanır. 
• F.Bahçe çok kötü, G.Saray iyiyse berabere biter. 
• F.Bahçe çok kötü, G.Saray çok iyiyse G.Saray kazanabilir.. 

☆☆

Yukarıdaki önermeyi bir yerde görmüştüm. Gerçekten de öyle. Galatasaraylılar'ın Fatih Terim'e şunu sormaları lazım: Hocasız Fenerbahçe'ye karşı 2-0 öndeyken bu maçı da kazanamıyorsan hangisini kazanacaksın?

Maçı Galatasaray üzerinden okumak lazım. Ev sahibi ilk yarıyı 295 pasa karşılık 93 pasla bitirdi. Tamamen domine ettiler. Duran toptan da golü de buldular. 2'yi bulacak pozisyonları da ürettiler. 

F.Bahçe ise hiçbir şey yapmadı. Benzia, Belhanda'yı bu devrenin kralı yaptığı gibi hücumda da verimsizdi. Koeman, 2. devreye doğru bir hamle ile Benzia'yı çıkardı. Alper her ne kadar ilk başta etkili olamasa da 2-1'den sonra verimli oldu. Belhanda'yı da çok iyi tuttu.

Linnes'in harika golüne rağmen Fenerbahçe'nin çözülmemesi ve Isla ile kazanılan VAR penaltısı G.Saray'ı bitirdi. O andan itibaren maç Fenerbahçe'nin oldu. Jailson'un muhtemelen bir daha atamayacağı klasındaki golü ile dominasyon tamamen sarı-lacivertlilere geçti. Belki Soldado bir 5 dakika erken girse, bir tık daha yüksek kalite olsa ya da azıcık şans yardım etse maçı misafir ekip kazanırdı. Bu skor F.Bahçe'ye nefes aldırır. Açıklama yapması gereken taraf tarihin en zayıf kadrolarından biri ile üstelik hocasız Fenerbahçe'yi 2-0'dan yenememek açıklanamaz. Terim, suçlayacak başka adresler aramasın. Fenerbahçe ise sadece G.Saray'a karşı bu kadar verimli oluyor. Bu önemli geri dönüş gereksiz ümide dönüşmemeli. Devre arasında kalite takviyesi şart. 

Fırat Aydınus ise maç sonundaki çirkin olayları daha başlangıç anında (Soldado-Belhanda horozlanması) çözmeliydi.

DEMEK Kİ 3. GOL GELSE HASAN ŞAŞ KATİL OLACAKTI

Bir çift lafım da Hasan Şaş'a.. Ya teknik direktörlük yap, ya amigoluk.. Ama ne yaparsan yap önce sportmen ol. Her pozisyonda yan kulübeye efelenmeler, dışarıda kavga çıksa ağzıyla burnunu yer değiştirecek Skrtel'e arkadan saldırmalar.. Pavyon fedaisi misin yardımcı hoca mı bir karar ver.. Demek ki 3. golü yese takımın bir de adam vuracaksın..
6222'den ceza almalı.. Haa pardon o yasa sadece Fenerbahçe'ye uygulanıyordu değil mi?

Şaşkınım - Şansal Büyüka / Milliyet

Galatasaray’ın maçı 2-0’a getirdiği dakikaya kadar Fenerbahçe takımının sahadaki çaresizliğine şaşkınım.

Galatasaray’ın 2-0 öne geçtikten sonra bu kadar dağılmasına, bu kadar paniklemesine, hatta çoğu  pozisyonda çaresiz kalmasına şaşkınım.

Çok uzun yıllardır görmediğimiz çirkin görüntülerin maç bittikten sonra “hortlamasına” şaşkınım.

Galatasaray maçı iki farka getirene kadar gerçekten rahat oynadı. Kalesinde tehlike görmedi, pozisyon yaşamadı. Üstelik attığı iki golün çok daha fazlasını bulabilirdi. Ancak kabul edelim ki, sahada 2-0’ı yakalamış olsa bile, öne çıkan çok fazla oyuncusu yoktu. Bu fark Galatasaray’ın becerisinden çok Fenerbahçe’nin çaresizliğinden kaynaklandı.

Galatasaray’ın tek kale oynadığı ve maçı önde götürdüğü dakikalarda çok önemli iki Harun kurtarışı olmasa, Fenerbahçe’nin geri dönüşü hayal bile olmazdı.

Ama futbolun şakası yok... Ne kadar rahat oynarsan oyna, ne kadar gol atmış olursan ol, yetinmeyeceksin, girdiğin pozisyonlarda yeni goller bulmaya çalışacaksın. Ama Galatasaray büyük ihtimal “maç bitti, bu Fenerbahçe bize direnemez” anlayışının çok ağır bir faturasını ödedi. Fenerbahçe’nin 2-0’a kadar gelen çaresizliğini nasıl çok ciddi anlamda eleştiriyorsak, 2-0’dan sonra ayağa kalkışını, geri dönüşünü de çok ciddi anlamda alkışlıyoruz. Bu kadar sıkıntılı durumdayken, 2-0 yenikken, her şeyinle rakibe teslim olmuşken, bu ayağa kalkışı, her babayiğit başaramaz, beceremez.

Üstelik oyun 2-2’ye geldikten sonra bir Eljif şutunu Muslera mükemmel biçimde önlemese, hemen sonrasında Fenerbahçe  özellikle biri Skrtel’den olağanüstü iki fırsatı kaçırmasa, hatta bunlardan birini gol yapabilse, tarihine çok çok önemli bir Galatasaray zaferi daha ekleyebilirdi.

Ancak kabul edelim ki bu geriye dönüş hem Fenerbahçe hem de çok büyük bir avantajını yitiren Galatasaray adına kolay kolay unutulmaz...

Galatasaray beş maçtır Fenerbahçe’ye gol atamıyordu, iki gol birden attı. Fenerbahçe’yi 7 maçtır yenemiyordu, bu maçla özlem 8 maça çıktı. Bu kadar avantajı yakalamışken, bunu nasıl kaçırırsın? Açıkçası maçın eleştirilecek bir tarafı varsa, o da Galatasaray...

Fenerbahçe sıkıntılar içinde boğuşarak geldiği, kaybederse belki de tehlike bölgesine gireceği bir haftada, üstelik tam dağılmışken, tam bitmişken, böyle çarpıcı biçimde silkinip ayağa kalkmasıyla, hem rakibinin moralini ciddi anlamda bozdu hem de bir maçlık beyliği olan Erwin Koeman, önümüzdeki maçlar için takımın başında kalma konusunda kendine avantaj sağladı. Maç berabere bitti ama şartlara baktığınızda bu maçın kazananının Fenerbahçe olduğunu söylemeliyiz.

Yarısı kırmızı, yarısı lacivert, sonu mor - Ercan Güven / Milliyet

Derbiden önce Fenerbahçe’nin de en az Galatasaray kadar şansı olduğunu iddia eden biri olarak gerekçelerimden en önemlisi iki takım arasındaki fizik farktı.
Yoksa geçmiş on hafta Fenerbahçeli futbolcuları da o hale getirmiş olmalıydı ki, onlardan ekstra motivasyon falan beklemiyordum.

Zaten ne kulübede onları ateşleyecek biri vardı, ne de sahada gerçek Fenerbahçeli!.. Nereden bilsinler Galatasaray derbisinin özelliğini.
Neyse ki, otobüste yanlarında oturan, soyunma odasına kadar refakat eden Ali Koç bu açığı kapatmaya çalışmış ve belli ki başarmıştı maçtan önce.
Ali Koç çalışıyor, Comolli maaş alıyor yani.
Neyse... Cocu gidince şansın yüzüne güldüğünü düşünen Koeman, Galatasaray’ın sakat ve eksiklerini de hesaplayıp Fenerbahçe’yi Arena’da kazanmaya oynayacak bir stratejiyle sahaya sürdü.
Resmen hücum oynamak istiyordu ama evdeki hesap Arena’ya uymadı.
Henüz takımlar ısınırken Galatasaray’ın sakatlarına Eren de eklenip yerini Sinan’a bırakmasına karşın, Galatasaray ofansif Fenerbahçe takımını aldı, kendi yarı alanına hapsetti.
Nasıl mı?..
Birincisi pasla, ikincisi Belhanda-Linnes ikilisiyle.
Tam anlamıyla iplere yaslanmış savunma yapan bir Fenerbahçe vardı sahada.
Maçın ilk yarısında pas sayısı Fenerbahçe’nin iki katından fazla olan Galatasaray baskı yaptıkça Fenerbahçe’nin gol atmak için  
Tek şansı kalıyordu; kontratak...
Ancak yirmi kişinin sıkıştığı Fenerbahçe sahasından pasla çıkmak imkansızdı. Uzun paslara ihtiyaç vardı. Ama o toplara koşacak ve sürecek adamlar değildi ne Ayew ne Valbuena.
Hele Frey hiç değildi.  
Fenerbahçe savunma yaptı ama duran toplarda ne yapacağını bilemedi bir türlü. İki duran toptan biri gol oldu ilk yarı, diğeri kale direğinin dibinden döndü.
Galatasaray özellikle sağ kanatta o kadar üstündü ki, şaşılacak şey Fenerbahçe’nin soyunma odasına nasıl olup da tek farkla gittiğiydi. Rahatlıkla üç farklı bitebilirdi ilk 45 dakika.

İkinci yarı, Koeman tıpkı Cocu gibi maç içinde takımı yavaş yavaş düzeltmeye çalıştı ve kafasındaki şablon için asıl gereken futbolculardan Alper’i (diğeri de Barış olmalıydı) Benzia’nın yerine soktu.
Seyirciyi de arkasına almış Galatasaray için önce değişen bir şey olmadı; 50. dakikada Linnes skoru ikiledi.
Artık Fenerbahçe’nin tek ümidi maçın sonlarına doğru Galatasaray’ın düşmesi, üstün olan kendi fizik gücünün devreye girmesiydi.
Tabi bir de üstün olan Fenerbahçe yedek kulübesinin farkı...
Bekledikleri gibi de oldu. Galatasaray’ın baskısı zayıfladıkça önce Eljif’e oyun alanı açıldı. Sonra Alper’in hızı Galatasaray’ın zaaflarını iyice ortaya çıkardı. Isla ve Hasan Ali de kanatları çalıştırıp oyunun içine girince Fenerbahçe maçın son üçte birlik süresinde baskın taraf haline geldi.   
66’da VAR desteği ile penaltı ve Valbuena’nın golüyle durum 2-1 olduğunda Fenerbahçe oyuna geri döndü
Ardından Jailson’un golüyle ortak oldu.
Fatih Terim Rodrigues ile Selçuk’u değiştirip sönmüş Galatasaray orta sahasını alevlendirmeye çalışırken Valbuena’nın pili bitti ve yerini Soldado’ya bıraktı. İşe yarayan değişiklik Koeman’ınkiydi.
Maçın son on dakikası Galatasaray’ın dibi, Fenerbahçe’nin ışığı gördüğü süreçti. Üst üste goller kaçırdı Fenerbahçe. Özgüveni zirve yaptı ki, bundan sonraki haftalar için Fenerbahçe’ye Galatasaray galibiyetinden daha gerekliydi.
Hocasız, moralsiz, düşme hattı sınırındaki Fenerbahçe’yi elinden kaçıran Terim ve talebeleri sorgulanacaktır artık. Maç sonunda meydana gelen ve skora zerre kadar etkisi olmayan saha içinde her iki takım futbolcularının birbirine girmesi, derbinin tek utancıydı.

En ağır cezalar verilmeli - Ahmet Çakar / Sabah

Aslında dün akşam oynanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde 90 dakikayı mı konuşalım, 90 dakikanın sonunda yaşanan rezaleti mi bilmiyorum.
Oyuna baktığımızda Galatasaray, sahasında farka giderken yenilmekten ucuz kurtuldu diyebiliriz. 2-0'a kadar hiç oynamayan bir Fenerbahçe; iyi kötü bol pas yaparak fazla pozisyon bulmasa da duran toplardan iki gol bulan Galatasaray vardı. Ama ikinci yarıda Fenerbahçe, neredeyse tüm kontrolü eline aldı ve penaltıdan golü buldu. İşte bu dakikadan sonra sahadan silinen, darmadağın olan bir Galatasaray izledik.
İkinci golde pozisyonu Valbeuna yarattı, Jailson'a bıraktı, o da çok iyi vurdu ve Türk Telekom Stadı'ndaki 50 bin Galatasaray taraftarına soğuk bir duş yaşattı. Aslında bu dakikadan sonra Fenerbahçe, öyle pozisyonlar kaçırdı ki birini atsa Türk futbol tarihinin en önemli geri dönüşlerinden birine imza atabilirdi. Ama bence dün geceki 2-2 sona eren kritik derbide kaybeden ev sahibi Galatasaray oldu.
Galatasaraylı futbolcular, kondisyon olarak çok kötüler, takım savunması olarak daha da kötüler. Bu tabloda işleri gerçekten çok zor.
Gelelim maç sonrası yaşanan olaylara... Türkiye Futbol Federasyonu renk gözetmeksizin bütün yanlış yapan oyunculara çok ağır cezalar vermelidir. Yumruklar, tekmeler, tokatlar havada uçuştu. Yaşananları anlamanın imkanı yok. Olanlar tam anlamıyla rezillik.
Hakem Fırat Aydınus penaltıyı VAR yardımıyla verdi, doğru verdi. Ama Fenerbahçe'nin ikinci golünden önce taç kararı yanlıştı. Galatasaray'ın kullanması gerekirken Fenerbahçe kullandı ve golü buldular.

Beklenmeyen dönüş - Ömer Üründül / Sabah

Hem maç içinde hem de maç sonunda beklenmedik olayların yaşandığı bir derbi izledik. Galatasaray kendi sahasında maça alışılmış bir şekilde oyunu karşı alana yıkma klasiği ile başladı. Ve de bu anlayışını, temposunu devre sonuna kadar sürdürdü. Fenerbahçe, karşılama görevini alan daraltarak iyi yapıyor ama etkili pres karşısında top kullanamıyor, çıkışlarda aşırı kayıplarla Galatasaray'a hücumda devamlılık şansı veriyordu. Fenerbahçe'nin ilk devredeki görüntüsüne göre organize atak girişimleri yapması zaten mümkün değildi. Galatasaray kornerden golü bulduktan sonra devreyi 3 farklı önde bitirebilirdi. İkinci devreye de Galatasaray aynı görüntü ile başladı. Fenerbahçe yine duran toplarda ilk devredeki gibi yerleşim hataları yapıyordu. Sonrasında fark Linnes'in güzel golü ile ikiye çıktı. Artık bütün saha içi dengeleri hem skor hem de moral aç-ı sından Galatasaray lehineydi. İşte bu arada Galatasaray'ın kontrol futboluna yönelmesi gerekirdi. Çünkü aşırı 60 dakikalık tempodan bu fiziki yorgunluk baş gösterecekti. O tempoya ve prese devam etmek mümkün değildi. Sonrasında birçok maçta hakemi atlatan Muslera bu sefer VAR'a takılınca fark bire düştü. Tabii ki bu yorgun Galatasaray'a panik getirirken Fenerbahçe'yi de morallendirdi. Ve kısa süre sonra Jailson'dan mükemmel bir beraberlik golü geldi. Son bölümde Galatasaray değil de üç fırsatı değerlendiremeyen Fenerbahçe galibiyeti kaçıran taraf oldu. Üstelik de penaltı golüne kadar sahada hiç varlık gösterememesine rağmen. Bana göre Terim 2-0'dan sonra Selçuk'u oyuna almalıydı. Ama o dakikaya kadar o kadar kötü bir F.Bahçe vardı ki böyle bir sürpriz geri dönüşü düşünmemiş olacak.

Maç iyi, sonu rezalet - Ali Ece / Fanatik

Santradan az süre önce Eren Derdiyok tekrar sakatlanınca gol işi yine asli görevi forvetlik olmayan bir oyuncuya kalacaktı. Yani Galatasaray gol atacaksa %51 duran top sonrası kenar ortadan bulacaktı. Bu nedenle Fenerbahçeli oyuncuların duran top savunmasında ekstra dikkatli olmaları lazımdı ama yenen golde tam tersini yaptılar. İlk gole kadar Galatasaray Belhanda, Fenerbahçe ise Benzia liderliğinde hücum geliştirmeye çalıştı. Benzia yeteneklerini sergilemeye çalışırken hatalı tercihler yaparken, Belhanda daha dengeli daha sade ama kolektif açıdan daha verimliydi. Skor eşitlense de Koeman’ın Benzia’yı çıkarıp Alper’i almak yerine ikinci yarıda Benzia’nın doğru tercihler yapmasını sağlayacak taktik direktifleri vermesi gerekirdi. İkinci golde Linnes çok iyi vurdu ancak top Norveçli’ye gelmeden önce Alper’in yaptığı daha doğrusu yapamadığı tersine asist seviyesinde bir saçmalık. Galatasaray’ın iç sahada 2 farklı öne geçtikten sonra maçı tutmaması ya da tutmayı tercih etmemesi büyük hata. Valbuena’nın teknik yeteneğinin devreye girmesi maçı çevirmeye yetti.

Gecenin sorusu

Ayew sahiden de “Hocam, Valbuena bitti onu oyundan al!” dedi mi? Sanki Valbuena bitti demeden bitmeyecek bir maç gibi devam ediyordu.

Maçın starı

Valbuena teknik kalitesiyle maçı çeviren isimdi. Donk ve Elmas da iyi oynadılar.

Maçın olayı

Santra öncesi lösemili çocuklara verilen farkındalık desteği muhteşemdi. Maçın sonu ise maça hiç yakışmadı.

Kısa mesaj

Maç sonunda yaşananlar tek bir maçta daha yaşanacaksa lig hiç oynamasa da olur.

Taktik-maktik yok - Gürcan Bilgiç / Sabah

F.Bahçe on biri açıklandığında, bir haftadır Samandıra'dan çıkmayan Ali Koç ve ekibinin ruhunun yansıdığı anlayışı gördük; "Taktik - maktik yok; bam bam bam..." Sezonun dönüm maçında, ne kadar ofansif oyuncu varsa, listeye yazılmıştı. Orta sahadan vazgeçip, "Biz değil, onlar düşünsün" sürpriziydi sanki. Rakibin hangi özelliği veya dezavantajı bu kararı aldırmıştı Koeman'a bilemeyiz ama, normal bir aklın ürünü değildi. Üç temposuz veya şeffaf (Valbuena, Frey, Benzia) oyuncu ile böyle bir maça çıkmak, zaten teslimiyeti kabul etmekti.
İlk yarıda üstünlük Galatasaray'da olsa da, etkinlik Fenerbahçe'deydi. Skor 2-0'a geldiğinde gollerin başlangıcında duran toplar vardı. Böyle bir oyun üstünlüğünde, pozisyonu akan oyundan bulamadılar. Belhanda'yı topla birlikteyken iyi baskıladı Fenerbahçe. İkinci yarı Alper hamlesiyle Fenerbahçe pas noktası sayısını artırdı. Daha öne oynamaya başladıkları gibi, atak olgunluğunu da yaptılar. Galatasaray, takım halinde 2-0'a sırtını dayamanın cezasını ödedi. VAR ile penaltı geldi, Jailson'un vuruşuyla da beraberlik sayısı.
Yine de bunları yazmak boşuna. 20 yaşında, pırıl pırıl bir genç; Koray Şener Fenerbahçe tribününde fenalaştı, hayata veda etti. "Genetiğimizde var" inancını taşıyıp, herkesin umudunu kestiği bu takımın, arkasında durmak için oradaydı. Mekanı cennet olsun yavrumuzun.
Bitiş düdüğünün peşinden birbirlerine saldıran cibilliyetsizleri de gördükten sonra, gerçeklerin, vefat eden renktaşlarının arkasından tribünlerini bırakıp gidenlere ait olduğunu belirtelim. Futbolcular birbirini tokatlıyor, kulübedekiler futbolculara saldırıyor, ateşi yakan Soldado ile Belhanda ise hiçbir olay karesinde yok. Örnek bir provoke izledik yani. Bu beraberlik Fenerbahçe'ye "galibiyet" gibi yazacaktır.
Kendi sahasında 2-0'dan puan kaybeden Fatih Hoca'nın derdi daha büyük. Tavşan da bitti, şapka da gitti.

Oley çekersen!.. - Levent Tüzemen / Fotomaç

Fenerbahçe tribünlerinde vefat eden taraftarın Allah mekanını cennet eylesin, ailesine sabırlar versin.
Valbuena'nın penaltısına kadar sahanın, oyunun hakimi G.Saray'dı...
Başta Belhanda olmak üzere tüm G.Saraylı futbolcular, oyuna baskılı ve coşkulu başladı.
Galatasaray, Fenerbahçe'yi hataya zorlarken, Fenerbahçe'nin hedefi Galatasaray'ın hatalarından faydalanmaktı.
Galatasaraylılar ayağa mükemmel pas yaparken Fenerbahçe orta sahayı geçmeyip, rakibi karşıladı ve kontrataktan golü kovaladı.
Skor 2-0'dan 2-2'ye gelmişse bunun baş sorumlusu taraftardır.
Linnes'in golünden sonra G.Saraylı oyuncuların yaptığı pas alış verişine tribünler 'Oley!' diyerek tempo tuttu.

***

Eğer rakibin duyguları ile alay ederseniz bedelini de ödersiniz.
Çünkü tribünlerin oley tavrı G.Saraylı oyuncuları zihinsel olarak 'Maç bitti, kazandık' havasına soktu.
Oley çekilmesi ayrıca Galatasaraylı oyunculara dikkat kaybı yaşattı.
2-0'lık skor bence kulübede de bir anlık dalgınlık yarattı.
Ama Fatih Terim skorun 2-2'ye geleceğini hesap etmemiş ki hamle yapmayı bile düşünemedi.
Muslera'nın İsla'ya kontrolsüz girmesi hataydı. Valbuena, Fenerbahçe'ye liderlik yaptı, mükemmel bir penaltının dışında Jailson'a da golü attırdı.
2. gol öncesi top Valbuena'ya çarpıp taça çıkmıştı. Hakem Taşçıoğlu görmedi ve gole adeta davetiye çıkardı.

Mustafa Sapmaz - Yürekten oynadılar / Akşam

Valbuena ve Frey’in on birde başlaması sürprizinin yanı sıra, maç başlangıcındaki senaryoda bir sürpriz yoktu. Galatasaray topa hakim bir iç saha takımı gibi başladı. Fenerbahçe buna oyun kuralları içerisinde sertlikle cevap verip sahaya sürdüğü oyuncuların özelliklerini ortaya çıkaracak atak sürekliliğini yakalamalılardı. Fakat on beşinci dakikada topa sahip olma %76’ya %24 Galatasaray lehineydi.

Fenerbahçe’nin kurduğu on bir, rakibinin üzerine gidecek, oyunu rakip alanda oynayacak bir kadroydu. Maçın ilk yarısında Galatasaray kalesine iki üç kez gidebildiler. Bunda topu kullanmaktan çok topun arkasına geçerek beklemeleri etkili oldu. Topu kazanmada zaten sorunlu bir takım olduklarında top Galatasaray’da kaldı.

Galatasaray ise Fenerbahçe’nin beklerini taç çizgisine çekerek, stoperlerle beklerin arasında oluşacak boşluklara orta saha oyuncularının attığı koşularla atak olgunlaştırmak istedi. Özellikle Hasan Ali’nin kanadından bunu daha fazla denediler. Ancak akan oyunda istedikleri pozisyonları yaratamadılar. Fenerbahçe sezon başından bu yana duran toplarda, kalecisinden uzak kullanılan her topta kafa vurmakta sıkıntılı bir takım. Rakipler çok rahat kafa topunu vuruyor. Maçta özellikle ilk yarıda yedikleri gol dahil, kalesinde tehlikeli atakların hepsini duran toplardan yaşadı. Fenerbahçe’nin kadrosunda Rodriguez ve Onyekuru gibi hızlı, beklerken kazandığı toplarla rakip defansın arkasına koşu yapacak bir oyuncusu yok. Bir tek Barış Alıcı var. Valbuena, Frey, Ayew ön üçlüsü ile başlamışsan, oyun merkezini orta sahaya taşımak zorundasın. Fenerbahçe ilk yarıda, çıkardığı kadroyu inkar edercesine oyunu kendi sahasının ortalarında kabul edince Galatasaray’ın arkada bıraktığı boşlukları değerlendirmesi mucizeye kalmıştı. Galatasaray maç öncesi girdiği pozisyonunu gole çevirme oranında Fenerbahçe’den üstündü (%15’e %6). Fenerbahçe bu istatistikte lig sonuncusuydu. Dün Galatasaray skora 2-0’a getirirken girdiği gol pozisyonlarında istatistiklerin yalan söylemediğini de ispatladı. Hepsinde tabelayı değiştirdi. Fenerbahçe ise derbilerde istatistiklerin hiçbir anlamı olmadığı- nı haklı çıkarıp tabelayı 2-0’dan 2-2’ye getirdi. Elbette bunda on birlerine uygun şekilde beklemektense, topla rakibinin üzerine giderek rakip alanda oynamalarının payı büyüktü. Eljif, Skrtel ve Alper son bölümde girdikleri pozisyonları değerlendiremeyerek destan yazamadılar, ancak hezimetten galibiyeti kaçıran taraf oldular. Derbilerde kurulan on birler, oyuncuların kalitesi, özellikleri önemlidir. Ancak maçı kazandıran yüreklerdir. Dün sahada yürekli oynayan iki taraf vardı. Bu da sahaya yasıdı.

Futbol şakaya gelmez - Oktay Derelioğlu / Takvim

ÖNCELİKLE hayatta hiçbir galibiyet ya da hiçbir kupa insan hayatından daha değerli değildir.
Bu yüzden maçtan önce tribünde fenalaşarak hastaneye kaldırılan ve tüm çabalara rağmen maalesef yaşamını yitiren gencecik kardeşimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Tüm Fenerbahçe camiasının ve tüm futbol ailesinin başı sağolsun.
Bu yüzden çok üzgünüm.
Maça geçecek olursak futbol çok ciddi bir oyundur.
Asla rakibinizi hafife almamalısınız.
Hele ki karşınızda Fenerbahçe gibi ezeli rakibiniz varsa. 2-0'dan sonra Galatasaray tribünleri oley çekmeye başladı.
Ve maçın bittiğini düşündü.

KAZANABİLİRDİ....
Muslera'nın penaltısına kadar maçta çok daha üstün olan taraf G.Saray'dı. Belhanda Ndiaye ve Donk üçlüsü çok çalıştı. Ama 2. yarıdan itibaren yavaş yavaş yoruldular.
Rodrigues ve Onyekuru'nun en etkisiz Galatasaraylı oyuncular olduğunu söyleyebilirim. Fenerbahçe'de tarafında ise Ayew'den bekleneni veremedi.
85. dakikada Soldado'nun pasında Eljif topu ağlara gönderebilse üstüne Skrtel boş kaleye topu atabilse tarihe geçecek bir geri dönüşe şahit olabilirdik.
Kısaca 2-0'a kadar G.Saray'ın sonrasında ise Fenerbahçe'nin galibiyeti kaçırdığı bir maç oldu.

MAÇIN EN iYİSi DONK-ISLA
Enerjileriyle maça damgasını vurdular.

MAÇIN EN KÖTÜSÜ ONYEKURU-AYEW
İkisi de kanatta bekleneni veremedi..

2 Ağustos-2 Kasım hattı - Uğur Meleke (Hürriyet)

 Koeman, kariyerinde kulüpler ve milli takımlar olan bir teknik direktör... Yani klasik bir yardımcı hoca değil. Cocu’dan sonra da onun kararlarının benzerlerini almayacağı belliydi.

Dünkü hikâyeyi doğru okuyabilmek için, filmi birkaç ay geriye sarmak gerek: Fenerbahçe, Haziran’da Cocu’yu göreve getirirken planın içinde Koeman yoktu; birinci yardımcı Van der Weerden’di. İlk bir ay Cocu’nun ekibi ve Kocaman’ın yardımcıları ile oluşan teknik kadroya, 2 Ağustos’ta sürpriz bir isim katıldı: Erwin Koeman.

Koeman, kariyerinde kulüpler ve milli takımlar olan bir teknik direktör... Yani klasik bir yardımcı hoca değil. Cocu’dan sonra da onun kararlarının benzerlerini almayacağı belliydi. Fenerbahçe bir aydır üçlü savunma kabusuyla uğraşıyordu, dün dörtlüye döndü. Orta sahada iki klasik altı numarayla değil, bir klasik 6 (Jailson) artı bir 8 numara (Eljif) ile oynadı. Önde İsmail’i kullanma gibi bir korkaklığa başvurmadı. Cocu’nun nedense 5 dakika bile vermekten kaçındığı Valbuena’yı 11’e koydu. Bu tercihler Fenerbahçe’yi sorunsuz bir takım haline getirmedi elbette. Ancak bence bir elektroşok gerekliydi ve Koeman başardı bunu.

Fatih Terim tecrübeli bir isim. Bir motivasyon ustası. Başlangıç 11’i de olması gerektiği gibi cesur ve enerjikti. Hak ettiği gibi 2-0’ı buldu. Ancak maça başlayan 11’i ne kadar doğruysa, bitiren 11’i o kadar tartışmalı. Koeman, takıma zarar veren Benzia’yı devrede hemen çıkarırken; Terim yürüyen Rodrigues’i almakta çok geç kaldı. Onu çıkarırken de Malatya’da ihanet eder gibi oynayan Selçuk’u sokarak bir yanlış tercih daha ekledi tabloya. 

Elbette santrforsuz oynamak büyük bir sıkıntı Terim için. Ancak bu formayı ligin en iyi oyuncusu Gomis giyiyordu ve anladığımız kadarıyla zorla gönderildi. Bir kez daha tekrar edeyim: Gomis’i gönderen Galatasaray’a ihaneti etmiştir. Dünkü tablonun temelinde de bu ihanet var aslında.

Süper Lig, Kuzey Afrika çiftliği olmamalı

İnanılır gibi değil: 2014-15 ve 2015-16’da ligde 6 adet Kuzey Afrikalı futbolcu varken, bu sayı önce 9’a, geçen sezon da 14’e tırmanmış. Bu sezonsa Süper Lig’de tam 20 Kuzey Afrikalı futbolcu var! Yerel ligleri ve Fransa dışında 11 Faslı ve 6 Cezayirli’nin forma giydiği bir başka turnuva olduğunu zannetmiyorum.

FIFA sıralamasında Fas 47, Cezayir 67’nci sırada. Yani öyle büyük bir sıçrama da yok futbollarında... Süper Lig’de 1 Japon, 1 Norveçli, 1 Danimarkalı, 1 İngiliz, 1 İspanyol var mesela. Benim kitabımda futbolcunun şuralı-buralısı yok, iyisi kötüsü var. Ancak görüyoruz ki, Kuzey Afrika’da bu kadar çok iyi oyuncu yok. Bu işte bir yanlışlık var.

Benzia-Belhanda savaşı

Daha birinci dakikadan bu ikili birbirleriyle oynamaya başladılar dün. Dakikalar geçtikçe bu işten moral depolayarak çıkan Belhanda, demoralize olarak çıkan Benzia oldu. Ve Benzia bu moral bozukluğunun etkisiyle lüzumundan bir fazlasını, ekstrayı denemeye başladı sıkça. Olağanüstü hatalar yaptı ve doğal olarak çıkarıldı oyundan. Belhanda’ysa iyi bir akşam geçirdi dün.

Maçın adamı: KOEMAN

Koeman ümitsizliği alıp götürdü - Rüştü Reçber

Koeman’ın uzun zamandır 11 görmeyen Valbuena’yı kanata yerleştirmesi ve Frey’i tek santrfor oynatması taraftardaki ümitsizliği alıp götürdü.

KOEMAN’ın kadrodaki iki dokunuşu maç öncesi taraftarda oluşan ümitsizliği alıp götürdü. Neydi bunlar? Uzun zamandır 11 yüzü görmeyen Valbuena’yı kanata yerleştirmiş ve ileride pres gücü yüksek olan Frey’i tek santrfor olarak düşünmüştü. Fenerbahçe’de hücum hattındaki 4 oyuncudan Frey hariç hepsi birbirinin bölgesinde oynabilecek futbolcular.

Dönüşümü, aksatmadan bir düzen içinde yaparlarsa hücumda çeşitlilik yapacaklardır. Burada tek sorun Valbuena’nın maç eksiğiydi. Bir de hücuma destek vermeyi başarabilen Eljif Elmas’ı da eklersek, ofansif bir takıma dönüşüm olmuş. Ve doğaldır ki Koeman ‘Ben kazanmak için çıkıyorum, kaybedersem de bu şekilde kaybedeyim’ diye mesaj verdi.

Fenerbahçe’nin en büyük sorunu top rakipteyken ve topun olmadığı alandaki oyunuydu.

Galatasaray, baskılı ve oyuna hükmetme düşüncesiyle başladı. Amacı Fenerbahçe’yi kendi sahasından çıkartmadan hataya yönelterek gole ulaşmaktı.. 

Fenerbahçe bu baskıyı sadece pasla kırabilirdi. Yapamayınca da geride karşılama yoluna gitti. Bazen de pres yaparak ‘Bu iş o kadar da kolay değil’ dedirtti..

DURAN TOP SENDROMU

Galatasaray’ın da Fenerbahçe’nin de pozisyonlar yakaladığını gördük. İk 25 dakikada görüldü ki, bizleri çok farklı bir maç bekliyor diye düşünürken, aşamadıkları bir diğer sorun olan duran top sendromundan golü yediler. Aynı golü geçen hafta Ankaragücü’nden de yemişlerdi.

Rakibe vurdurmak ayrı bir sorun, en önemlisi de tehlikeli bölgede adamı kaybetmek ve kaybettiğin. Bire bir oynadığın kişi de yapayalnız dokunuş yapıyor ve neticesinde basit yenilen bir gol. Yenilen bu golle Fenerbahçe’de her şey iyi giderken bir anda işler değişmiş oldu..

‘PES DEDİRTEN’ GOL

F.BAHÇE ikinci yarıda öyle bir gol yedi ki hakikaten ‘pes dedirten’ cinstendi.o kadar defans oyuncusu varken rakip topa bomboş vuruyor. Fenerbahçe’nin defansif hatası Linnes’in harika vuruşuna gölge düşüremez. Gerçekten vuruş tekniği ve isabetli oluşu mükemmeldi. Defansif olarak böyle basit hatalar yaparsan cezasını da çekersin.. 

MAÇTAN SONRA YAŞANANLAR BİR AYIPTIR

FENERBAHÇELİ futbolcular dün yaptıkları onca hatalara, içinde bulundukları psikolojik ortama ve 2-0 geriye düşmelerine rağmen dün akşam kişilik ve onur mücadelesi verdiler ve benim nazarımda kazandılar.

Ama maçtan sonra yaşananlar bir ayıptır. Galatasaraylı futbolculara bir söz diyeceğim... Evet, maçın bu noktaya gelmesi insanın sinirlerini bozar ama bu, sizlere maç bitiminde saldırma hakkı vermez..

Fenerbahçeli futbolcular ne yapmış olursa yapsınlar onlar sizin evinize gelen misafirlerdir. Onlar size emanettir..

Ümit ediyorum ki, Türkiye Futbol Federasyonu’nun ilgili birimleri iki takımdan da olaylara karışan futbolculara ve antrenörlere gereken cezayı verir.

Senin için hazırladığımız haberler