Beşiktaş efsanesi Varol Ürkmez

20.06.2017 - 08:49 | Son Güncellenme: 20.06.2017 - 08:49

Beşiktaş efsanesi Varol Ürkmez

Fanatik, 15. şampiyonluğunu alan, 3. yıldızını takan Beşiktaş’ın zafer öykülerini derledi... Bu seriyi okuyanlar tarihte yolculuk yapacak, o heyecanları bir kez de efsanelerin ağzından okuyacak. İlk konuğumuz, 1956-57 ve 1957-58 sezonundaki şampiyonlukların mimarlarından Varol Ürkmez...


3. yıldızın ilk şampiyonluklarında, Beşiktaş kalesi Türk futbolunun hem yetenekleriyle hem de yaşantısıyla unutulmaz ismi Varol Ürkmez’e emanet edilmişti. Dünyaya ilk geldiği gün farklı bir çocuk olduğunu, doğumu yaptıran ebesi bile fark etmiş ve ‘Bu velet şimdiden ele avuca sığmıyor, büyüyünce kim bilir ne olacak’ demiş.. Ve dediği gibi de olmuş. Çok eğlenceli, fazlasıyla görmüş geçirmiş, hayatı sonuna kadar yaşamış ve birçok başarıyı 80 yıla sığdırmış. Varol Ürkmez, 15. şampiyonluk sonrası Fanatik Gazetesi’ni kırmadı ve hem sizleri çok güldürecek hikayelerini hem de o sezonki şampiyonluklara dair anılarını bizlerle paylaştı.

'Madrid kahramanı'

Beşiktaş’a ilk başta Bülent abinin yedeği olarak geldim, bir sene sonra onu yedeğe çektim ve devamlı oynamaya başladım. O zamanki futbolcular seyahat olsun da, Avrupa’ya gidelim diye dört gözle bakardık. 1958’de şampiyon olduğumuz sene kuramıza Real Madrid düştü. Madrid de o zamanlar gelen takıma 8 atıyor, 10 atıyor. Biz de seyahata gideceğiz ya hazırlanıyoruz ama ben oynamayayım o maçta diye bakıyorum. Çocuğumun ismini unuturum, o 5 ismi unutmam; Kopa, Puskas, Di Stefano, Rial, Gento. Her maçta 7-8 tane atıyorlar. Dedim herhalde bu benim son maçım. Oynamamaya bakıyorum ama teknik direktör Remondini ‘var büyük maç, büyük kaleci oynamak’, yani sen oynuyorsun dedi. Allah dedim yandık, futbol hayatımız sona erdi (Gülüyor). Maçtan önce duamda, ‘Allah’ım ilk topu kurtarayım, sonrasını bana bırak’ dedim (Gülüyor). Çıktım, 20-0 bitecek maçı 2-0 bitirdim. Baldır üst direğe çarpar mı, benim çarpmış. Ondan sonra da ‘Real Madrid kahramanı Varol’ diye konuşuldu, yazıldı. O zamanlar 1-2 gol yedik mi kahraman oluyorduk. Şampiyonluk sezonlarıyla ilgili en ilginç anım bu... Eskiden biz az gol yemeye giderdik. Avrupa’ya gittiğimizde 5-0, 7-0 biterdi maçlar. Madrid’e mağlup olduğumuz sezon yılın futbolcusu seçildim. Avrupa ile kıyaslandığımızda tabii biz geride kalıyorduk, şimdi yakaladık.

'2 yerine 4 yıldız verirlerdi'

Gazetecilerle de aram çok iyiydi. İki yıldız vereceklerine, dört yıldız veriyorlardı bana (Gülüyor). Bütün gazetecilerle arkadaştım. Bazen haber olmadığı zaman ‘ya Varol bugün hiç iş yok, ne yapacağız’ derlerdi. Ertesi gün tak ‘Varol nişanlandı’ yalan (Gülüyor). 60’a yakın nişanım vardır (Gülüyor). Şimdiki eşim Aylin hanımla 30 senedir evliyiz, Allah ondan razı olsun. Aylin benim ilk hanımım olsaydı hem maddi hem manevi çok daha iyi olurdum. O zamanlar gazetecileri de kıramıyorsun, getiriyorlar Suzan Avcı’yı, sonra Beşiktaşlı Varol Suzan Avcı’yla nişanlandı diye haber yapıyorlardı (Gülüyor). Ben onları çok severdim, onlar da aynı şekilde beni severlerdi.

 

'Şenol Güneş çok iyi kaleciydi'

Şenol Güneş’i de beğeniyorum. O da çok iyi kaleciydi. Eskiden bizim zamanımızda milli takıma seçilmek çok zordu. Tüm takımlarda çok iyi kaleciler vardı. Eskiden 1 kere milli olsan, 10 kere sayarsın o kadar önemliydi. Turgay var, Şenol var, Özcan var, Necmi var, bunların hepsi büyük kaleciler.

Beşiktaş’tan ayrılışı

Beşiktaş’taki son senelerimde sakatlandım, bileğim kesildi. Dediler ki, ‘Varol’un kaleciliği bitti’. Atladım uçağa, İzmir’e gittim. Gazeteci arkadaşım vardı, ona ‘beni burada sat’ dedim. Ertesi gün gazetelerde manşet ‘Beşiktaşlı kaleci Varol’u Karşıyaka kaçırdı’ diye ama kimsenin kimseden haberi yok, yalan (Gülüyor). Karşıyaka’dan İzmirspor kaçırdı diye devam ediyor. Altay bunu duyuyor, ‘Varol burada, gidin onu bulun’ diyorlar. ‘Karşıyaka sana ne verdi, İzmirspor ne verdi, biz sana dublesini veriyoruz, imzala’ dediler. Altay’ı da tercih etmemim sebebi, o da Siyah-Beyaz... Hasta Beşiktaşlıyım. Beşiktaş-Altay maçı vardı. Beşiktaş bizi yenerse şampiyon oluyor. Topladım çocukları, ‘arkadaşlar ne yapıp, edip benim için oynayın bu maçı alacağız’ dedim. Beşiktaşlıyım ya bütün gazeteler de ‘Varol gol yer nasıl olsa’ yazıyorlar. Normal kaleci olsa 10-0 biter, biz maçı 0-0 tamamladık.

Başkan gibi başkan Fikret Orman

Bizim zamanımızda Sadri Usoğlu vardı, Nuri Togay, Hakkı Yeten büyük başkanlardı. Şimdi o başkanlar gibi başkan Fikret Orman. Bu üçünü saydım ya, dördüncüsü de şimdiki başkan.

 

Kartal’ın ilk şampiyonluğu

Fenerbahçe o sezon Federasyon Kupası’na 1. kademede veda etmiş, Beşiktaş; Galatasaray, Altay, Gençlerbirliği, İzmir Kültürspor ve Adanamensucat takımlarıyla final grubunda eşleşmişti. 9 maç üst üste kaybetmeyerek, bir hafta kala liderliğini garantileyen Kara Kartallar, son 90 dakikaya namağlup çıkmıştı. Siyah- Beyazlılar, o yıl tek yenilgisini, hiçbir iddiası olmayan son maçta, Galatasaray karşısında yaşadı. O günün gazetelerinde Federasyon Kupası’nı namağlup olarak kazanmak için en çok uğraşan isimlerin başında ise Varol Ürkmez gösterilmiş, ‘eğer Varol olmasaydı, Beşiktaş en az üç gol yerdi’ ifadeleriyle sonuna kadar mücadele ettiğine dikkat çekilmişti. Varol Ürkmez, sadece o maçta değil eldivenleri giydiği 9 karşılaşmada 3’ü üst üste, toplam 5 maçta gol yememişti.

 

Kupa yine Beşiktaş’ın

Geçen yılın şampiyonu Beşiktaş, Federasyon Kupası’na 1957-1958 sezonunda da yine iddialı başlamıştı. İlk iki ön elemede karşılaştığı Feriköy’ü 8-2 ve Yeşildirek’i 1-0 mağlup eden Kartal, 2. kademede eşleştiği Gençlerbirliği’ni de hem Mithatpaşa’da hem de Ankara’da yenmiş ve gruplara kalmıştı. Kırmızı Grubu; 5 galibiyet 1 yenilgiyle lider tamamlayan Kartal, Beyaz Grubu’nun birincisi Galatasaray’a rakip olmuştu. Sarı- Kırmızılılar’ın efsane golcüsü Metin Oktay başta olmak üzere Kadri Aytaç ve İsfendiyar Açıksöz gibi isimlerden her iki karşılaşmada da gol yemeyen Varol Ürkmez, Federasyon Kupası’nı 2. kez Beşiktaş müzesine taşıyan efsanelerden biriydi.

Bu yıllarda futbol oynasaydınız, nasıl bir Varol Ürkmez olurdu?

■ Şimdiki aklım olsaydı, futbolu bırakıncaya kadar a’dan z’ye sporla uğraşır, antrenmanlarıma muntazam devam ederdim. Futbolu bıraktıktan sonra ne yaparsan yap. Emeklerimizin karşılığını maddi olarak alıyorduk ama kullanmasını bilmiyorduk.

O yıllarda tribünlerdeki atmosfer nasıldı?

■ Benim her maçta yaklaşık 10 bin tane özel seyircim vardı. Maçı değil de ‘hadi gidelim Varol’u seyredelim’ derlerdi. Beni alkışlardı, selamlaşırdık. Seyirciyle da aram iyiydi. Küfür ettikleri zaman gol yiyordum, alkışladıkları zaman gol yok. ‘Alkışlayın gol yemem’ derdim (Gülüyor)

Tedavi ettirmediğiniz, kırık parmaklarınızın hikayesi nedir?

■ Sol elimin serçe parmağı Beşiktaş- Fenerbahçe maçında kırıldı. Parmağım bayağı döndü, çektim düzelttim. Tedavisini de yapmadım, öyle kaldı. Sonra diğer elimin parmağı da kırıldı. Bu kırık parmaklar işime yarıyordu benim. Neden mi; eskiden Altay’da oynarken ilk 20-30 dakika Fenerbahçe’den falan gol yemezsem, maçı 0-0 bitirirdim. Atlıyorum, yerde kıvranıyorum hakem yanıma geliyor. Bu parmağımı gösteriyorum, tedaviler falan 3 dakika çalıyorum süreden. Aynı hakeme üç kere yapmışım bu durumu, ‘ulan o zaten kırık’ şimdi atarım seni dedi. ‘Tamam abi, düzelttim’ dedim geçtim tekrar kaleye (Gülüyor). İşime yarıyordu yani, onun için yaptırmadım.

Penaltı atışlarında rakip futbolcuları kızdırırmışsınız?

■ İsim vermeden bi anımı anlatayım. Bir maçta karşı tarafın forveti beni bir hayli sıkıştırıyor. Derken bir penaltı oldu. Atışı kullanacak olan futbolcuya yaklaşıp ‘bu maç anlaşmalı hee, ona göre. Topu sola at, ben sağa atlayacağım’ dedim. ‘Tamam Varolcum’ diye cevap verdi. Bi patlattı, sola atacak ya sağa attı. ‘Ulan hep seni mi alkışlayacaklar biraz da beni alkışlasınlar’ dedi sonrada (Gülüyor). Önce penaltı atacak olanı, sonra hakemi daha sonra da seyirciyi bir güzel kızdırırdım. Moralleri bozulunca da atılan topları armut gibi toplardım. Maçta 90 dakika birbirimizi yerdik, 91. dakika kardeştik, gider birlikte yemek yerdik. Selim Soydan, çok iyi çocuktu. Şenollar, Birollar, Kamil abiler. Çocuktum o zamanlar gol yerdim, ağlardım. Eşref abi ‘ulan ağlama manyak mısın atacağız şimdi’ derdi, pat iki tane atarlardı. Biz işte böyle sahalarda, böyle imkanlarla futbol oynuyorduk (elindeki çamurlu fotoğrafını gösteriyor).

 

 

Beşiktaş’ta en beğendiğiniz futbolcu?

■ Quaresma...

Golcülerden kimi beğeniyorsunuz?

■ Geçen sene Mario Gomez vardı, ayrıca Cenk Tosun çok başarılı çocuklar. Çok beğeniyorum golcülüklerini. Eskiden Ogün vardı, Metin vardı. Metin Oktay’ın üstüne futbolcu gelmez bir daha. Futboluyla efendiliğiyle onun üzerine kimse gelmez. Kamplarda beraber kalırdık onunla. ‘Ya Varol bütün hanımlar sana geliyor, ben daha yakışıklıyım’ derdi. Ben de dolaş benimle, sana da gelsinler derdim.

Beşiktaş'ın 1956-1957 kadrosu:

Başkan: Nuri Togay
Teknik Direktör: Josef Messaros

Varol Ürkmez (k), Bülent Gürbüz (k), Kamil Üzülme, Ali İhsan Karayiğit, Nusret Ülük, Eşref Özmenç, Özcan Esinduy, Celal Soydan, Hayrullah Gülcan, Metin Erman, Ahmet Berman, Nazmi Bilge, Coşkun Taş, Ahmet Özacar, Sami Özer, Recep Adanır, Yüksel Herat, Güneş Atik, Erhan Özbalkan, Bülent Esel, Ercan Ertuğ, Adnan Çirim, Erol Erkan, Erdoğan Ekin

Beşiktaş'ın 1957-1958 kadrosu:

Başkan: Nuri Togay
Teknik Direktör: Leandro Remondini

Varol Ürkmez (k), Oktay Sertel (k), Münir Altay, Kamil Üzülme, Bahattin Baydar, Ali İhsan Karayiğit, Özcan Esinduy, Sedat Kutlualp, Celal Soydan, Vedat Özdemir, Coşkun Taş, Metin Erman, Gürcan Berk, Recep Adanır, Nazmi Bilge, Ahmet Berman, Ahmet Özacar, Yüksel Herat, Güneş Atik, Erdoğan Ekin

 

Senin için hazırladığımız haberler