Ali Şansalan: "Kimse kendi kalesine gol atmak istemez!"
Süper Lig'in genç hakemlerinden Ali Şansalan, Tam Saha'ya röportaj verdi.
Şansalan ile yapılan röportaj şöyle:
Son dönemin öne çıkan genç hakemlerindensiniz. Henüz 32 yaşındasınız ve Balıkesir doğumlusunuz. 5 yaşındayken de Çanakkale'ye yerleştiğinizi biliyoruz. Yeşil sahalardan önce Çanakkale'de nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Çanakkale sakin ve güvenilir bir şehir. Okul dışında kalan zamanımın neredeyse tamamı sporla geçiyordu. Futbola sokaklarda başlamıştım. 10 yaşıma geldiğimde Çanakkale Dardanelspor altyapısına girmemle futbola olan tutkum arttı. O dönemler Çanakkale Dardanelspor altyapısı futbola birçok genç yetenek kazandırıyordu. Bu da benim futbola olan iştahımı daha da arttırıyordu. Çok kaliteli altyapı hocalarıyla çalışıyorduk. Futbol hayatımın her yerindeydi. Okula pas yapa yapa giderdik. Kozalakla, çorapla, tenis topuyla, kutu kola tenekesiyle… Hepsiyle futbol oynamışlığım vardır.
Ailenizi tanıyabilir miyiz? Babanız, anneniz, varsa kardeşleriniz ne işle meşguller?
Babam özel bir bankada güvenlik görevlisiydi, emekli oldu. Sporu sevmemdeki rolü çok büyüktür. Evde küçükken bütün spor karşılaşmaları izlenirdi. Ne kadar futbola düşkün olsa da voleybol, basketbol, atletizm gibi tüm spor dallarını takip etmeye çalışırdı. Annem ise ev hanımıydı. Bir ablam var. Annem, ablamla benim sporda kirlettiğimiz eşyaları temizlemekle uğraşırdı.
Eşim ve ablam da sporcu
Ailenizde sizden başka sporla ilgilenen birileri var mı ya da geçmişte oldu mu?
Eşim Çanakkale Belediyespor'da voleybol oynuyor. Aynı zamanda pilates eğitmeni. Ablam da uzun süre atletizm yaptı. Sonrasında Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümünü bitirdi.
Eğitim durumunuz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Spor, hayatımın öyle bir kısmını kapsıyordu ki ders çalışmaya zamanım olmuyordu. Okuldan çıktıktan sonra atletizm antrenmanı, sonra futbol antrenmanı derken eve geldiğimde ders çalışmaya halim kalmıyordu. Bütün eğitim hayatım Çanakkale'de geçti. Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği mezunuyum. 2010 yılında Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nden mezun oldum.
2009 yılında yeşil sahalara hakem olarak adım attığınızı görüyoruz. Hakem olma fikri aklınıza nereden geldi? Hakemlik tercihini nasıl yaptınız?
Futbolu çok seviyordum. Yavaş yavaş bir yol ayrımına geldim. Okul ve futbol çok zor bir şekilde bir arada gidiyordu. Arkadaşlarımın çoğu BESYO'ya hazırlanmaya başladı. Ben de istemeye istemeye futboldan koptum. Üniversiteyi kazanınca dayanamayıp bir sene tekrar amatöre döndüm. Fakat istediğim heyecanı yakalayamadım. Başka bir takıma gidecektim ki lisansımı kulübümden alamadım. Bir şekilde futbol oyununun içinde kalmam gerekiyordu. Çünkü futbolsuz yapamıyordum. Üniversitede futbol hakemlik kursunun açıldığını duyurdular. Yapabilir miyim derken bir anda işin içinde buldum kendimi.
19 Aralık 2009 tarihinde U18 Ligi'nde Çanakkale Dardanel-Gebzespor maçında ikinci yardımcı hakem olarak sahaya çıktınız ve serüveniniz başladı. O ilk maçınızı hatırlıyor musunuz?
Evet, çok net hatırlıyorum. Benim için çok farklı bir deneyimdi. Yardımcı hakemlik 90 dakika konsantrasyon gerektiren çok zor bir işti.
İlk heyecan düdüğü çalana kadardı
Bölgesel Amatör Ligler ve Gençlik Ligleri dâhil birçok maçta görev aldınız ve kariyerinizdeki ilk büyük sıçrama 9 Eylül 2012 tarihinde oldu. O gün 3. Lig'de Sancaktepe-Elazığ Belediyespor maçını yönettiniz ve ilk profesyonel lig tecrübenizi yaşadınız…
Bölgesel Ligler daha yeni kurulmuştu ve ben de o ligdeki maçlara çıkıyordum. Şu an Süper Lig'de oynayan birçok oyuncu o zamanlar kulüplerinin A2 takımlarında oynuyordu. Sancaktepe-Elazığ Belediyespor müsabakası ilk profesyonel maçımdı. İstiklal Marşı'na kadar gerçekten çok heyecanlıydım. Fakat düdüğü çaldığım andan itibaren, küçüklüğümden beri izlediğim, bildiğim oyunun içinde buldum kendimi. Kendimi hiç yabancı hissetmedim. Hemen adapte oldum. Lig yükseldikçe ister istemez kalite de artıyor. Oyuncular daha bilinçli ve hakemlerin de işini kolaylaştırıyorlar. O zamana kadar en çok keyif aldığım müsabakaydı.
Basamakları resmen birer birer çıkıyorsunuz. Gençlik döneminizin tümünü alt liglerde pişerek geçirdiniz diyebiliriz. Bugün dönüp baktığınızda bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Futbolu bu kadar sevmeseydim, yapabilir miydim bilmiyorum. Süper Lig gerçekten çok zor bir lig. Fiziksel özelliklerin öne çıktığı, mücadelenin ve rekabetin yüksek olduğu bir organizasyon. Burada insanların hataya tahammülü yok. O yüzden gerekli tecrübeyi edinerek, pişerek gelmek gerçekten çok önemli. Hakemliğe başladığımda kendime çok güveniyordum. Ailemde ya da yakın çevremde hakemlikle ilgilenen kimse yoktu. O yüzden çok da bilgim yoktu. Hemen hedef belirlemiştim. "Dört sene sonra Süper Lig hakemi olacağım" diyordum. Bunun o kadar da kolay olmadığını işin içine girdiğimde anladım.
Kontrol bende olmalı
Süper Lig'de maç yönettiğiniz 2017 yılına kadar geçen süreçte basamakları tırmanırken unutamadığınız maçlar ya da olaylar nelerdi?
Amatör maçlara çıkıyordum Çanakkale'de. Fakat sürekli yardımcı hakem olarak çıkıyordum. Ben hakem olmak istiyordum oysaki… Yardımcı hakemlik bana göre değildi. Kontrolün tamamen bende olması lâzım. Arabayken bile yan koltukta oturmaktan rahatsız olurum. İlde Salı ve Perşembe günleri haftanın değerlendirme toplantıları yapılırdı. O zamanki İl Hakem Kurulu Başkanımız rahmetli Hasan Kırbıyık Hocamızdı. Bende emeği çok büyüktür. Hakemleri çocuğu gibi görür, her şeyimizle ilgilenirdi. Onun başkanlığındaki bir toplantıda kendisinden söz isteyip içimden geçenleri söylemeye başladım ve "Ben 10-12 yaş liginde top oynuyordum, aynı hakemler maçımı yönetiyordu. 6 sene oynadım, bu hakemler maçımı yönetti. Amatör oynadım, yine aynı hakemler yönetti. Ben ne zaman maç yöneteceğim?" dedim. Cesaretimden dolayı beni tebrik etti ve o hafta sonu Süper Amatör'de beni zor bir maça verdi. Bu olay hakemlik kariyerim açısından dönüm noktası oldu. Diğer unutamadığım bir olay da şuydu… 2017'nin devre arasında A hakemi olmuştum. Üç kişi yükselmiştik. Bu ligde yeniydim. İki tane düdük maçına çıkmıştım. Dördüncü hakem olarak gidiyor, çok iddiası olmayan maçlara çıkıyordum. Bir maç tebligatı aldım. İki takımın da play-off'a oynadığı, haftanın 1. Lig'deki en zorlu maçlarındandı. Elimden gelenin en iyisini yapmam gerekiyordu. Çok konsantre bir şekilde çıktım maça. Bir hakem açısından her şey vardı müsabakada. Penaltılar, kırmızı kartlar, avantaj… Hakemin kendisini göstermesi için her şey vardı. Çok şükür güzel geçti maç. Son düdüğü çaldım ve yardımcı hakem arkadaşlarım yanıma gelip bana maça izlemeye UEFA Mentörü Jorn West Larsen'in geldiğini söylediler. Sonrasında çok güzel dönüşler aldım. Ve o maç beni sene sonunda Süper Lig'e taşımada çok önemli bir faktör oldu.
2 Haziran 2017 tarihi geldi çattı ve kariyerinizde ilk kez Süper Lig'e adım attınız. Akhisarspor-Kardemir Karabükspor maçını yönettiniz. O maçı nasıl hatırlıyorsunuz? Neler yaşadınız? Nasıl bir deneyimdi?
Sezona 2. Lig kategorisinde başlamıştım. Devre arasında 1. Lig hakemi oldum. Sezonu Süper Lig maçı ile kapatıyordum. Kendi adıma çok iyi bir sezon geçiriyordum. Bir sezondaki 30'uncu düdük maçımdı. Çok alışılagelmiş bir şey değildi benim açımdan. Sezonu genelde 12-13 maçla kapatıyordum. Sezonun son maçıydı. İki takımın da bir iddiası yoktu. Fakat benim için çok önemliydi. Bana güvenenleri mahcup etmemem gerekiyordu. Heyecanlıydım. Ama bir taraftan da gururluydum. İlk hedefime ulaşmıştım. Sonra her zaman söylediğim şeyi söyledim kendime, "Tadını çıkar… Olmak istediğin yerdesin…" Güzel ve keyifli bir müsabaka geçti.
Sonrasında Spor Toto Süper Lig İlhan Cavcav sezonunu yaşadık. Ancak bu sezonda sizi genellikle dördüncü hakem olarak gördük. Bunun sebebi neydi?
Daha önce de söylediğim gibi Süper Lig çok hata kaldırmıyor. Yıllarca verdiğin emek bir anda çöp olabilir. O yüzden o ligi sindirmek gerekiyordu. Hazır olmak lâzımdı. Alabildiğim kadar çok tecrübe almaya çalıştım.
Beş yıllık tecrübeyi bir yılda kazandık
Lefter Küçükandonyadis sezonu ile birlikte hayatımıza VAR sistemi girdi. Siz bu kez de genellikle AVAR olarak görev aldınız. Yeşil sahalarda ya Türkiye Kupası'nda ya da alt liglerde düdük çalabildiniz. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Çok farklı bir sezona başlıyorduk. Alıştığımız, otomatikleştirdiğimiz çoğu şey güncelleniyordu. Kolay olmadı bu süreç. Ama gerçekten çok çalışıyorduk. Bu sezonda 89 müsabakada görev aldım. Bu inanılmaz bir rakamdı. Bana çok şey kattı diyebilirim. Hakem ağabeylerim maç içerisinde neler yapıyorlar, nasıl düşünüyorlar; her şeyi bire bir görme imkânına sahiptik. Yararı olabilecek her şeyi tecrübe edindim. Normal şartlarda 4-5 senede elde edilecek tecrübe ve bilgi birikimini bizler 1 senede sağlamıştık.
Cemil Usta sezonunda yeşil sahalara dönüş yaptınız ve başarılı maçlar çıkarttınız. Liglere ara verilene kadar olan 26 haftalık süreçteki performansınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizler başarılı olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Fakat hakemlikte yönettiğiniz tüm başarılı müsabakalar kötü bir performanstan sonra sıfırla çarpılıyor. O yüzden çok çalışmak ve hazır olmak zorundayız.
İnanan ve çok çalışanlar hayallerini gerçekleştirebilir
Bütün organizasyonlarda bugüne kadar 299 maçta görev almış bir hakemsiniz ve henüz 32 yaşındasınız. Önünüzde çok uzun bir yol var. Kendinize nasıl bir kariyer planı yaptınız? En büyük hayaliniz nedir?
İlk hedefim Süper Lig hakemi olmaktı. Çok şükür bunu başardım. İkinci hedefim Şampiyonlar Ligi… Çocukluğumda saatin 21.45 olması için nasıl sabırsızlandığımı, heyecan duyduğumu hatırlıyorum. O sahada olmak istiyorum. Sonrasında da bu işin zirvesi Dünya Kupası… Herkes hayaller kurar fakat inananlar ve çok çalışanlar hayallerini gerçekleştirebilir.
İyi bir hakem olabilmenin olmazsa olmazları nelerdir?
Öncelikle iyi bir atlet olmanız gerekiyor. Pratik düşünebilme yeteneği, empati yapma özelliği ve futbolun doğasını bilmeniz gerek. Bunlar bence olmazsa olmazlar…
Bir maç tebliği aldığınız andan itibaren o maça çıkana kadarki süreçte neler yaparsınız?
İlk önce yardımcı hakemlerime bilgi vermek için mesaj grubu kurarım. Sonrasında Çanakkale'de yaşamamdan dolayı ulaşım sıkıntısı yaşamamak için yol planı ve otel işlerini ayarlarım. Sonrasında da Türkiye Futbol Federasyonu'nun bize verdiği imkânlar sayesinde Wyscout sisteminden takım analizlerine başlıyorum. Duran top organizasyonları, kimlerin taktik faul yaptığı, kimlerin zaman geçirdiği, kart görenlerin nasıl kart gördüğü, takımların taktiksel yaklaşımları ve dizilişleri hakkında çalışır ve notlar alırım. Sonrasında müsabakanın başlamasından önceki gün oteldeki yerimizi alırız. O gece daha önce iyi performans gösterdiğimi düşündüğüm bir müsabakamı izlerim. Müsabaka günü karşılaşmanın başlamasına 3 saat kala eşim ve ailemi arar, dualarını alırım. Stadyuma vardıktan sonra tamamen maça konsantre olur, müsabakanın başlamasını beklerim.
Eleştiriye açık biriyim
Size yöneltilen eleştiriler karşısındaki tavrınız nedir? Medyayı ne kadar takip edersiniz?
Eleştiriye açık biri olduğumu düşünüyorum. Ve bunların da çok değerli olduğunu biliyorum. Çoğu kez bizleri seven insanlar objektif bir gözle bakamıyor ve hatalarımızı görmüyorlar. Ben bu eleştirilerin içinden bana katkı sağlayacağını düşündüğüm, bana uygun olan şeyleri almaya çalışıyorum. Ama şunu da hatırlatmak istiyorum. Eleştirmek demek insanlara hakaret edip, onları küçük düşürüp zarar görmelerine sebep olmak demek değildir. Unutulmamalıdır ki bizlerin de aileleri, dostları, bir sosyal ortamı var. Sadece empati yaparak eleştirilmesini istiyoruz. Medyayı takip etme konusunda sezon sonu geldiğinde bir PR şirketinden yazılı ve görsel basında çıkan haberleri toplu bir şekilde alıp, inceliyorum.
Kariyerinizde dönüm maçı hangisidir?
Ben bunun tek bir maçla olacağını düşünmüyorum. Daha önce bahsettiğim gibi basamakları sindire sindire atladım. Yöneteceğiniz güzel bir maç sadece hedefe daha hızlı gitmenize yardımcı olur. Kariyerinizi bir yerden alıp, çok daha güzel bir yere koymaz. Ve en büyük sıkıntıyı da bu çok güzel yönettiğinizi düşündüğünüz maçtan bir sonraki maçta konsantrasyon eksikliği ile yaşarsınız.
Kariyerinizin bir noktasında sizi pes etme kıvamına getirecek olaylar yaşadınız mı? Anlatır mısınız? Bu durumla nasıl başa çıktınız?
Zorlandığım anlar oldu. İnsanlar böyle dönemlerde ailesine ve sevdiklerine sarılıyor. Onların desteğiyle ayakta kalıyor. Fakat hiç pes etmeyi düşünmedim.
Hata yapmak eziyet verir
Hakemler profesyonellik sayesinde daha fazla para kazanmaya başladıktan ve VAR sistemi geldikten sonra daha toleranssız bir ortamla karşılaştı ve hata yapma marjları çok azaldı. Bu durum sizi nasıl etkiliyor?
Öncelikle profesyonellik konusunda emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Bizler bunun gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Geçen sezon 89 karşılaşmada görev aldığımı söylemiştim. Bu en az 150 günün dışarıda geçmesi demek. Bu da işimizin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Bahsettiğiniz gibi profesyonellik ve VAR sistemi ile toleranssız bir ortam oluştu. Ben bunun gri pozisyonlardan kaynaklandığını düşünüyorum. Unutulmamalıdır ki VAR skandal ve fahiş hatalar için var. Bir oyuncu kendi kalesine ne kadar gol atmak istemezse en az biz de o kadar hata yapmak istemiyoruz. Ben 8-10 yaşımdan beri bu oyunun bir şekilde içindeyim. Futbolcuların ne kadar emek verdiğini, yöneticilerin ne kadar fedakârlık yaptığını, antrenöründen malzemecisine ailelerinden ödün vererek nasıl çalıştıklarını biliyorum. Bunları bilen bir insan için hata yapmak, eziyetten başka ne olabilir ki…
Türk hakemliği Cüneyt Çakır'dan sonra gerçekten çok önemli bir aşama kaydetti. Cüneyt Hoca, "Bir Türk hakemine dev finalleri vermezler" algısını yerle bir etti. Artık çok iyi biliyoruz ki Türk hakemleri her organizasyonda başarıyla görev yapabilir. Bu durumun sizin üzerinizdeki etkisi nedir?
Cüneyt Hoca hepimize umut ışığı oldu diyebiliriz. Çok çalışırsak, emek verirsek bizlerin de başarabileceğini gösterdi. Cüneyt Hoca ile aynı ortamda olmak, onun tecrübelerinden faydalanmak bizim gibi genç hakemler için çok önemli. Tabii ki sadece o değil. Fırat Aydınus hocamın da genç hakemlere faydası çok büyük.
Büyük hedefler için yabancı dil ya da diller büyük önem arz ediyor. Yabancı dil konusundaki durumunuzu öğrenebilir miyiz?
Yabancı dil konusundaki çalışmalarımı sürdürüyorum. Umarım en kısa zamanda istenilen düzeye ulaşacağım.
Her hakemin kendine göre bir futbol tarzı vardır. Kimi hakem sahada çok otoriter, kimisi güleç, kimisi serttir. Sizin nasıl bir tarzınız var?
Bizler de etten ve kemikteniz. Bizlerin de sinirlendiği ve keyif aldığı anlar oluyor maç içerisinde. Ben duygularını çok saklayabilen birisi değilim. Hiçbir hakemin kendisine saygılı şekilde gelene sert davranacağını düşünmüyorum. Ben futbola başladığım andan itibaren keyif almaya çalıştım. Oynarken de hakemlik yaparken de aynı şeyi düşündüm. Ve bu oyunun daha keyifli hale gelmesi için benim hakem olarak yapacağım şey kurallar dâhilinde bu oyunu bozmaya çalışanlara karşı önlemler alarak topun oyunda kalmasını sağlamak, daha fazla seyir zevkinin ortaya çıkmasına yardımcı olmak. Benim hakemlik tarzım sadece bu…
Hata mutlaka olacak!
VAR, 36 kameralı muhteşem bir organizasyonla 2018 Dünya Kupası'nda dünyaya tanıtıldı ancak bugün neredeyse uygulanan her ülkede çok tartışılıyor. Bu sistemin direkt içinde olan birisi olarak, VAR hakkındaki görüşleriniz nedir? Bütün dünya geneline baktığınız zaman siz ne görüyorsunuz?
VAR sisteminin ilk gününden itibaren görev aldım. İnsanlar bardağın boş tarafına bakmayı daha çok seviyor. Bu sezonun ilk devresinde VAR müdahaleleri açıklandı. 69 müdahale, 65 karar değişikliği… 65 karar içerisinde ne var? Ofsayttan atılan goller, yanlış verilen/verilmeyen penaltılar, yanlış verilen/verilmeyen kırmızı kartlar, nizami olmayan goller… Tam 65 tane böyle karar düzeltilmiş. Bu az bir rakam değil. Eksiklerimiz yok mu? Tabiî ki var. Ama MHK Eğitim Departmanları bu konuda çok çalışıyor. Ben VAR'ı soranlara şöyle söylüyorum: "Eskiden 100 tane hata oluyordu. Şimdi 10 tane olacak. Ama olacak!"
Kendinize örnek aldığınız hakem ya da hakemler kimler ve hangi özelliklerini örnek aldınız?
Bunun için hiçbir zaman dışarıya bakmadım. Bizim çok değerli hakemlerimiz var. Hepsi birbirinden kaliteli. İçlerine girdiğinizde bunu daha çok anlıyorsunuz. Hepsinden bir şeyler öğrendim. Bu ülkenin insanlarının yapamayacağı hiçbir şey yok. Bizler yeter ki birbirimize güvenelim, inanalım.
COVİD-19 süresince evdeki boş zamanlarınızı nasıl geçirdiniz? Yeni hobiler edindiniz mi?
Kaliteli zaman geçirmeye çalıştım. Kitap okumaya daha fazla zaman ayırdım. Yoğunluktan çok izleyemediğim dizi ve filmleri izledim. Eşim sayesinde pilatese başladım ve çok faydasını gördüğümü söyleyebilirim.
Kendinizi hazır tutmak için nasıl çalışmalarda bulundunuz?
Alışık olmadığımız bir dönemdi. MHK'nın Atletik Performans Grubu'nun bizler için hazırladığı programlar dâhilinde çalışmalar yaptık. Daha önce yönettiğimiz müsabakaların analizlerini yapıp, gelen eğitim çalışmalarıyla kendimizi hazır tuttuk.
Bizim unuttuğumuz sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Ülkemiz ve dünyamız çok zor bir dönemden geçiyor. Tüm sağlık çalışanlarına hayatları pahasına verdikleri hizmetlerden dolayı minnettar olduğumuzu belirtmek isterim.