'Yakında derbi oynanmasın diyebilirler'

29.09.2019 - 09:06 | Son Güncellenme: 29.09.2019 - 12:06

'Yakında derbi oynanmasın diyebilirler'

Fenerbahçe gelişiyor, ya Galatasaray - Şansal Büyüka (Milliyet)

Maçın ilk onbirleri belli olduğunda bir arkadaşım “Fenerbahçe beş orta saha oyuncusu ile oynuyor... Galatasaray kalesine bile gidemez“ diye mesaj attı... Maç başladı, bir baktık, Fenerbahçe Galatasaray kalesine gidiyor, Galatasaray Fenerbahçe kalesine gelemiyor... 

Fenerbahçe’nin Galatasaray yarı alanındaki baskılı oyunu 20 dakika sürdü... “AIlah“ dedirtecek bir pozisyon buldu mu, bulamadı... Aklımızda sadece iki Tolga şutu kaldı... Sonraki 20 dakika “sanki bölüşmüşler - kardeş payı“ yapmışlar gibi Galatasaray‘ın oldu... Galatasaray Lemina ile ilk şutu atıp ilk tehlikeyi yaratmak için tam 21 dakika bekledi... Lemina’nın vuruşunda köşeye giden topu kaleci Altay‘ın iyi karşıladığını söylemeliyiz... Sonra bir daha Lemina, ardından Nagatomo ve bunları karşılayan Altay vardı...
Fenerbahçe‘de sürekli sallanan ve taraftarına haklı olarak endişe yaşatan iki stoper Zanka ile Jailson, hayrettir neredeyse kusursuz oynadılar... Falcao başta, adeta kimseye adım attırmadılar... Emre’nin maç boyu ortaya koyduğu mücadeleyi saygıyla karşılamak lazım... İkinci yarıda Galatasaray’ın kesin bir üstünlüğü vardı... Ama gol pozisyonu var mıydı derseniz, o da yoktu... Galatasaray savunmasında Luyindama‘nın hakkını teslim edelim... Vedat Muriç ile iyi boğuştu ve hava toplarında kesin bir üstünlük sağladı. Buna rağmen Vedat o kadar haraketli, o kadar gezgindi ki, sarı - kırmızı savunmayı sürekli rahatsız etti. Galatasaray‘ın iki beki Mariano ile Nagatomo da rakip Fenerbahçe olunca, eski maçlarda olduğu gibi rakip ceza alanı çevresinde dolaşıp durmadılar.

Bu maçın iyileri azdı. Galatasaray’da çıkana kadar Lemina‘yı, Vedat Muriç ile çok iyi boğuşan Luyindama‘yı beğendim. Feghouli hiç yoktu. Buna rağmen çıkarken “beş karış surat“ yaptı. Ne hakkın var kardeşim surat yapmaya. Falcao için hep aynı şeyi söylüyoruz; büyük golcü ama her maçın kurtarıcısı değil. Hele oyunun çok büyük bir bölümünde istediği, beklediği paslar gelmezse Falcao ne yapacak. Bir yandan getirecek, bir yandan atacak hali yok ya.

Galatasaray’da Süper Lig‘in üstünde bir kadro var. Rakibe sahayı dar eden ve adeta “cehenneme“ çeviren son derece tutkulu bir seyirci var... Bütün bunlara rağmen, ligin başından bu yana Galatasaray‘da sanki “tutkulu - coşkulu“ bir futbol yok... Allahaşkına Fenerbahçe maçı sizi koşturmayacaksa, coşturmayacaksa, hangi maçta coşacak, hangi maçta oynayacaksınız. Bu oyun, bu sonuç Fatih Hoca‘ya da artık mesaj olmalı... “Seni uzaktan sevmek“ olmuyor. Tribünde değil, sahanın içinde olmalı... Devre arasında soyunma odasında gerekli motivasyonları, gerekli “Şok”ları yapmalı... Bu ceza maratonu artık bitmeli...

Gecenin elbette kazananı yok ama en azından karlı çıkanı var... O da Fenerbahçe. Hatta son saniyede kaleci Muslera‘nın boşa çıktığı topa Max Kruse daha darbeli vurabilse, Fenerbahçe “büyük vurgun“la dönebilirdi... Bu maç şunu gösterdi: Fenerbahçe “gelişme” kaydetmeye, Galatasaray “yerinde saymaya“ devam ediyor...

Aman kazaya gelmeyelim - Mehmet Demirkol (Fanatik)

İkinci yarıda pek bir şey olmadı. Son saniyede Kruse’nin kötü kafası. Ofsayt olduğu için geçerli olmayan Falcao’nun şahane şutu. Bir penaltı tartışması. İlk yarının vaat ettiklerinin dışında bir oyundu. Sahadaki birkaç istisna dışında bir kazaya gelmeyelim kafası vardı daha çok. İlk yarı ise denediler. Fenerbahçe geniş alanda önde oyun kurdurmak istemedi. Rakibin savunma zaaflarını kaşıdı. Ozan sağ önde Emre’den gelecek ters uzun topları Nagatomo’ya karşı boy avantajıyla indirmek ve oradaki bakıya yadım etmek için sahaydı. Tolga da Tudor’un planıyla. İki şansı da Fenerbahçe yakaladı ancak kaliteli son pas/vuruş çıkmadı.

Garip şekilde soldan geldiler

Onun dışında Kruse’nin arkadaşlarını gördüğü kalitede arkadaşları tarafından görülmeyişi eksik kaldı. 20’den sonra Altay baskı karşısında uzun vurmaya başladı ama 2. topları arkadaşları hiç alamadı. Galatasaray da orta sahayı aldı. Ancak garip bir şekilde sadece soldan geldiler. Öyle ki Babel topu aldığında Nagatomo kanat gibi değil hücum oyuncusu gibi merkezden girdi ceza sahasına. Lemina’yla iki Nagatomo ile 1 şansı Altay engelledi. Devre sonuna doğru Fenerbahçe oyunu dengeledi.. Ve maç böylece 45’de bitti.

Gecenin sorusu 

Kruse’nin Milli Marşı söylemesi... Daum’unki çok samimi gelmiyordu, onunki doğal geldi. Hoşuma gitti. Öte yandan Almanlar’ın hoşuna gider mi? Ozan Kabak söylese hoşunuza gider mi? Sorular sorular.

Maçın starı 

Bir yıldız performansı yok. Ancak işini en iyi yapan herhalde ‘Altay’dı. 3 pozisyonda sağlam durdu. Mükemmel gidiyor. Son döneme memleketten çıkan çokça iyi kalecinin en hızlı yükselenlerinden biri O. Doğal bir şekilde kaleyi aldı. Tartışmaya gerek yok.

Maçın olayı 

2. yarıda birkaç istisna dışında herkes, ‘Aman şu maç bitsin’ der gibiydi. İlk yarıdaki mücadelenin ışığında devametmediler. TSYD Kupası’nı, ‘Daha sezon başlamadan ezeli rakibe maç kaybedip eleştiri yemeyelim’ diye oynamaktan vazgeçmişlerdi. Yakında, ‘Derbi oynanmasın’ da diyebilirler. Pek olmadı.

Kısa mesaj 

Lemina’da bir kıpırdanma var. Luiz Gustavo ise topu ayağında tutma konusunda büyük sıkıntı çekti. Emre’ye yardımcı olamadı. Yapabilse konuk ekip lehine denge bozulabilirdi.

 

Keşke E-Spor'da kapışsalardı! - Ali Ece (Fanatik)

Galatasaray’da Seri yerine Lemina tercihi ile Ozan ve Tolga’nın orta saha kenarlarında olduğu Fenerbahçe’nin oyun düzeni bir araya gelince ilk yarıda “sıkışık futbol” oynanacağı aşikârdı. Eşit ağırlıklı bir ilk yarı izledik: İlk 20’de Fenerbahçe göreceli bir üstünlük kurarken 25-45 arası Galatasaray ağırlığını koymaya çalıştı. 2. yarıdaki oyun ilk yarıdakini bile arattı. Tempo bir türlü yükselmedi. Biz Türk olduğumuz için izledik ama misal Falcao’yu izlemek isteyen Kolombiyalılar ve Gustavo’ya sebep maça bakan Brezilyalılar “Alman sanat filmleri daha tempoludur” demişler midir? Ligin en çok reyting alan maçı böyleyken biz bu ligin adına ister süper ister über diyelim, dünyadan ne kadar alıcı bulabiliriz ki? Fenerbahçe’ye 1 puan yarıyor ama ev sahibi Galatasaray’ın puan farkını kapamak için daha fazla risk alması gerekmez miydi?

Gecenin sorusu

Dün geceki oyun Galatasaray- Fenerbahçe arasında değil de Manchester City- Liverpool arasında oynansaydı, kanalı değiştirmez miydiniz?

Maçın starı

Arma, forma aşkına maçı sabırla izleyen taraftarlar ve ekmek parası icabı yazmak, yorumlamak için takip eden bizler maçın gerçek yıldızlarıyız.

Maçın olayı

52’de VAR incelemesi için maç durduğunda diğer ekranda açık olan Everton-Manchester City maçında aynı süre zarfında bir gol oldu, bir topu kaleci çizgiden çıkardı, iki tane de net pozisyon yaşandı! Bu kadar yavaş VAR kullanımı ancak FIFA 95 oyununda olabilirdi, neyse ki yoktu!

Kısa mesaj

Türkiye’de Süper Lig yerine E-Spor ile daha çok ilgilenen gençlere kızmayın, onlarla empati kurmaya çalışın. Misal ben çocukken Rıdvan-Prekazi’lerin gençken Hagi-Alex’lerin hatıra mirasına halen sabırla izlemeye devam ediyorum.

Sahada derbiye yakışmayan oyun - Erman Özgür (Fanatik)

Maça Galatasaray stoperleri kötü başlayınca ilk 15 dakika Fenerbahçe’nin daha çok kontrol ettiği bir oyun oldu. Ozan- Tolga gibi orta saha özellikli kanat tercihleri topun daha çok Fenerbahçe’de kalmasını sağladı. Ancak 20’den sonra Galatasaray işi dengeledi. Fenerbahçe ceza sahasına Lemina (2), Nagatomo gibi sürpriz oyuncular sokarak pozisyonlar yakaladı. Fenerbahçe, Altay’ın iyi oynaması ile devreyi deplasman takımı olarak istediğini alarak kapamasına rağmen hücum olarak Vedat Muriç’e destek olamadı. Bu görüntü Ersun Yanal’ı Deniz Türüç hamlesine itti. Bu hamleye rağmen Fenerbahçe için hikaye çok değişmedi. Feghouli ve Belhanda’nın neredeyse hiç devreye giremediği, hamlelerin sonuç vermediği, Falcao’nun istediği topları alamadığı Galatasaray ise taraftarını heyecanlandıracak duruma sahip değildi. Maçın hakkı beraberlikti ancak oyun derbiye yakıştı mı derseniz, hayır.

Gecenin sorusu

Kim kazançlı çıktı? Büyük resme bakınca Fenerbahçe derbi kaybetmeme istatistiğini sürdürerek istediğini alan taraf oldu. Ancak Galatasaray özellikle Falcao’yu kullanamamanın sıkıntısını yaşadığı maçta kaybeden taraftı.

Maçın starı

Altay maçın kontrolü hangi takıma geçerse geçsin Galatasaray’ın pozisyonlarına hazırlıklı bir görüntü verdi. Refleksleri kusursuz ve aldığı pozisyonlar doğruydu.

Maçın olayı

Gecenin sürprizini VAR yaptı. Penaltı mı değil mi derken atağın başındaki pozisyonda yakalanan Babel’in eli ne karar verirse versin alacağı tepki düşünüldüğünde Cüneyt Çakır’ı kurtardı.

Kısa mesaj

Galatasaray’ın form durumuna bakınca PSG maçı düşünüldüğünden çok daha zor geçebilir.

 

Derbi değil dertbi - Erman Toroğlu (Sabah)

Bu derbi değil, dertbi! İnanılır gibi değil. 15 gündür Türkiye, G.Saray-F.Bahçe derbisiyle yatıp kalktı. İki hoca birbirinden korktu, futbolcular birbirinden korktu, hakem maçtan korktu. Oyunu doğradı, doğradı, doğradı… Rosto gibi yaptı! Oyunun içine etti. İki takım arada bir hareketlenecek gibi oldu, orada oyunu durduran hakem oldu.

Şöyle söyleyeyim; hakemin VAR'a gitmesi, konuşmalar, oyuncu değişiklikleriyle maçın ilk yarısının 55, ikinci yarısının 65 dakika oynanması lazım. Hani biraz sallıyorum ama emin olun ona yaklaşık olması lazım.

Efendim bu karşılaşma 'dünya derbisi'ymiş. Bırakın arkadaşlar ya! Dünyaderbisi böyle olur muymuş? İnsan biraz futbol oynar ya! Türkiye'de oynanan futbol maalesef bu.

Yalnız, bir de olaya Cüneyt Çakır açısından bakalım… İki takım çıkmış, bir halt oynamıyorlar. Devamlı birbirlerinin üzerine oynayan, futbolu düşünmeyen, oyunu koparacak girişimlerde bulunmayan oyuncular… Ben de Cüneyt Çakır'ım diyelim, diyorum ki "Şu maçı biraz oynatayım, gazı bastırayım. Ufak tefek faulleri çalmayayım" falan… Bu sefer de olay Cüneyt Çakır'ın üstüne yıkılacaktı. Ne yaptı Cüneyt Çakır? "Zaten iki taraf da rezalet oynuyor. Ben de oyunu keserim, takımların da istediği olur ben de yara almam" diye düşündü herhalde.

Yalnız şunu altını çizerek söylüyorum; Cüneyt Çakır'ı Babel'in kolu kurtardı. Net penaltı pozisyonunu çalmadı, korner verdi. Aslında pozisyon korner bile değil, auttu. Çünkü Galatasaraylı oyuncu darbeyi yiyince sağ ayağıyla topa ters vurdu, yani vuramadı. İnanın maçta yazılacak hiçbir şey yok. İki takımdan da "Şu oyuncu çok iyi oynadı" diyebilecek adamı düşünüyorum, bulamıyorum. Peki kötüler var mı? Var… Onlar da arada kaynadılar.

Galatasaray'ın stoperleri için ne yazsak veya konuşsak az. Onlar bildiklerini okuyorlar. Radamel Falcao yalnızları oynuyor. Ryan Babel iyi niyetle fazlaca geriye geliyor, o zaman ileriye gelemiyor. Sofiane Feghouli ile Mariano hiç yoklar. Younes Belhanda hırslı başladı, ona da yardım gelmeyince tek kaldı, bir de yüzünde maske vardı.

Emre Belözoğlu 90 dakika oynadı, hırsına bravo. Ama zaman zaman oyundan bariz düştüğü belli. Bu tip maçlarda Ersun Yanal'ın onu en sonda oyundanalacağını düşünüyorum. Çünkü takımı bir teknik direktör gibi içeriden idare ediyor. 39 yaşındaki Emre Belözoğlu, Türkiye'deki bu futbol anlayışına göre 69 yaşına kadar oynayabilir.

İkisi de hak etmedi - Ömer Üründül (Sabah)

Futbol kalitesi ve seyir zevki açısından hayal kırıklığı yaratan bir derbi izledik. Fenerbahçe maça özgüvenli başladı. İlk 20 dakika oyunu domine eden taraftı. Sonrasında Galatasaray önce dengeyi kurdu; ardından kontrolü ele aldı. Nagatomo ve Babel iş birliği ile sol kulvardan etkili oldular. Belhandaistekliydi. Lemina'nın iki gollük şutunu ve Nagatomo'nun önemli bir pozisyonunu kaleci Altay başarı ile önledi. Fenerbahçe'nin ilk 45 dakikada hiç net pozisyonu yoktu. İkinci yarıda Galatasaray seyirci desteği ile hızlı ve atak oynamak istedi. Fenerbahçe ise ilk yarının aksine geride boş alanlar bırakmaya başlamıştı ama Galatasaray bu elverişli ortamı skora yansıtamadı. Takımın en iyisi Lemina sakatlanıp çıkıp, Belhanda da yorulunca Galatasaray'ın temposu düştü; kontrol Fenerbahçe'ye geçti. Ama onlar da son 15 dakikada yeterli üretkenliği sağlayamayınca 90 dakika golsüz sonuçlandı.

Şimdi gelelim Fenerbahçe'nin neden 90 dakikada kötü oynamadığı halde pozisyon bulamayışının nedenlerine... Çünkü Fenerbahçe'nin dün kanatlarıhiç çalışmadı; çalışması da mümkün değildi. Zira ilk devre ön kenarlardaoynayan Tolga ve Ozan Tufan kanat forveti özelliğine sahip değiller. Bunun dışında İsla fizik olarak hazır olmadığından, Dirar da ters ayakla sol bek oynadığından, beklerden de bir kanat atağı gündeme gelemedi. Fizik olarak hazır olmayan Gustavo da bölgesinin dışına çıkamadığından Muriqi ve Kruse'ye bağlantı kurmak için yakınlaşamadı.

Bana göre Ersun Yanal'ın en büyük hatası ikinci yarıya Deniz ilebaşlamasıydı. Ben en çok Zanka'yı beğendim. Jailson da görevini beklenendeniyi yaptı. Böyle bir deplasman atmosferinde genç kaleci Altay da alınan önemli puanda pay sahibiydi.

Galatasaray'da Falcao hayal kırıklığı idi. Feghouli de güçsüzdü. Defans bloğu görevini iyi yaptı. Lemina en başarılı isimdi. Ömer ve Emre hamleleri de en ufak bir katkı vermedi.

Ne umduk ne bulduk - Cem Dizdar (Fanatik)

Alan/zaman oyunu olarak futbolun bir takımdan beklediği sürekliliktir. Bu da doğrudan fiziksel yeterliliğe bağlıdır. Fenerbahçe, ilk 20’de fiziksel baskı ve elbette kurguyla ürettiği pozisyonları harcama konusunda cömertti. Şaşırtıcı hadiselerden ikisi, orta saha oyuncusu Tolga Ciğerci’nin sağ ayak içi ile iki pozisyonda golü bulamamasıydı. Ardından Galatasaray 60’a kadar arzuladığını yapamadıysa bile topu istatistik üstünü rakibine vermedi. Yine de Galatasaray’ın iki kenarı Babel ile Feghouli maç boyu top ters kanattayken ve pozisyon olgunlaşmamışken Falcao’nun dibinde biterek atak zenginliğini söndürdüler. Esasen maç, iki takımın stoperlerini koruma maçı biçiminde akıp gitti. Ülkenin en çok para harcayıp en sükseli oyuncularına sahip iki takımının vasatı aşamayan maçını izledik hep birlikte. Samimiyetle soruyorum, ‘’Yabancı futbolcular ligimize kalite getirdi’’ demagojisi daha ne kadar sürdürülecek? Örneğin gol atıcılar, Falcao ile Muriç neredeydi? Onlar mı vasattı yoksa onları oyuna sokamayan teknik adamlar mı? Ülke futbolunun gerçek soruları bu ve bunlara benzer sorular olmamalı mı?

Gecenin sorusu

Emre Belözoğlu için, “Maç boyu sahanın en çok görünürü olup en etkisizi” denebilir. Peki Ersun Yanal bu durumu göremedi mi?

Maçın starı

Kimse değil... Üstelik ne Nzonzi ne Gustavo! Ne Feghouli ne Krause! Maç önü renkli bir karşılaşma için kimden medet umduysam, yanıldım. Ya da başka biçimde söyleyeyim, hocalar beni şaşırtmadı!

Maçın olayı

54. dakikada Luis Gustavo’nun gol olabilecek pozisyonda Lemina'ya müdahalesi “Penaltı mı, değil mi?” diye tartışılırken pozisyonun elle oynama olarak tespit edilmesi.

Kısa mesaj

Fenerbahçe 2. devreye Deniz Türüç ile bbaşladı. Aynı Deniz kendisini sahaya gönderen hocası tarafından oyundan alındı. Soru şu; sizce sorun Deniz’de miydi?

 

Büyük iş başardı - Deniz Çoban (Fanatik)

Galatasaray ile Fenerbahçe arasında dün akşam oynanan maç öncesi ortam çok gerilmişti. Herkes yanan ateşe odun atıyordu. Gergin geçmesi gereken bir maç, aksine çok dostane ve sakin bir ortamda oynandı. Sahadaki futbolcular sadece futbol oynamaya odaklanmıştı. Her iki teknik kulübe sadece takımıyla ilgilendi. Seyircilerin sahaya bir müdahalesi olmadı. Dolayısıyla hakem ekibini zorlayan bir dış etken olmadı.

Çok dikkatliydiler

Bu yaptığım tespitle hakem ekibinin başarısını küçümsemek niyetinde değilim. Bu tarz maçları daha önce çok izledik. Bir yanlış düdük, bir yanlış karar; ortamı germeye yeterdi. Hakem ekibi ilk dakikadan itibaren çok dikkatliydiler. Bir dakika dahi oyun kontrolünü elden bırakmadılar ve son düdüğü çaldıklarında çok büyük bir iş başarmışlardı. Her yönüyle takdiri hak eden bir yönetimdi.

Kritik kararlar doğru

En kritik an 54. dakikaydı. Lemina’ya Gustavo’nun hareketi penaltıyı gerektiriyordu ancak Çakır ‘devam’ demişti. VAR devreye girdi. Çakır, pozisyonu kenarda tekrar izledi. Penaltıdan önce Babel’in topu elle kontrol ettiği tespit edilince, maç doğru bir şekilde ‘el’ kararıyla başladı. Çakır, önemli bir kart hatası yapmadı. Emre, Marcao ve Mariano’nun sarı kartları doğruydu. Falcao’nun golünün ofsayt gerekçesiyle iptali de yerindeydi. Tarık Ongun, pozisyonu VAR’a bırakmadan kendisi doğru olarak tespit etti.

 
Senin için hazırladığımız haberler