Zoran Simovic: Yabancı oyuncular Fatih Terim'e aldırış etmiyor

24.07.2021 - 22:06 | Son Güncellenme: 25.07.2021 - 09:17

Galatasaray'ın unutulmaz kalecisi Zoran Simovic, Fatih Terim'den Mustafa Denizli'ye, Tanju Çolak'tan Rıdvan Dilmen'e, Fernando Muslera'dan Uğurcan Çakır ve Altay Bayındır'a kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu.

Zoran Simovic: Yabancı oyuncular Fatih Terim'e aldırış etmiyor

AHMET UYKAN- MASKESİZ SÖYLEŞİLER

Galatasaray kalesinde yaptığı inanılmaz kurtarışlarla unutulmazlar arasına girdi. Sarı kırmızılar 14 yıllık aradan sonra 1986-87 sezonunda şampiyon olurken kalede o vardı. Cimbom ile 2 kez şampiyonluk sevinci yaşadı, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Galatasaray yarı finale çıkarken kadronun değişmez ismiydi. Monaco'yu eledikten sonra Türk bayrağıyla saha içinde yaptığı tur hala konuşuluyor. Galatasaray'ın unutulmaz isimlerinden olan Zoran Simoviç, sorularımıza 'maskesiz' yanıtlar verdi.  

 "TORUNLARIM BENİ AYAKTA TUTUYOR"

-Öncelikle tekrar başınız sağ olsun. Geçtiğimiz ay eşinizi kaybettiniz. Toprağı bol olsun...


Teşekkür ederim. 45 yıllık hayat arkadaşım maalesef aramızdan ayrıldı. Onun yokluğuna alışmaya çalışıyorum. Kızım ve oğlumdan toplam 5 torunum var. Onlar beni ayakta tutuyor. Bana moral veriyorlar. Yalnız olsaydım benim için zor olurdu.

"HASTA OLMAMAK İÇİN KALEYE GEÇTİM"

Eski Yugoslavya'da futbola ne zaman başladınız? Sanırım sonradan kaleci oldunuz?


Karadağ'da doğdum. 11 yaşındayken ailece Sırbistan'a yerleştik. Orada futbola başladım. Ben köylü çocuğuydum. Fizik olarak çok güçlüydüm. Bütün ağır işleri yapardım. Yaşıtlarımdan daha kuvvetliydim. O yüzden sert şutlarım vardı. İyi sıçrardım. İlk santrafor olarak top oynamaya başladım. Bir gün grip olunca antrenörüm beni kaleye koydu. 'Sen hastasın. Bugün kaleye geç. Fazla terleme' dedi. O idmanda çok iyi oynadım. Bir çok gol kurtardım. Maçtan sonra hocam, 'Simo, sen süper kaleci olabilirsin. Fiziğin buna daha müsait.' dedi. Ben de onu dinledim. O dönem hocalar ne derse o yapılırdı. Şu anki çocuklar kimseyi dinlemiyor. 

"NOTTİNGHAM FOREST İLE İMZALADIM AMA..."

-İlk profesyonel kulübünüz neresiydi?


FK Napredak Krusevac. Eski Fenerbahçeli Dusan Pesic ile aynı takımda oynadık. Daha sonra Yugoslavya Genç Milli Takımı'na davet edildim. Napredak'ta 5 yıl oynadıktan sonra 1980'de Hajduk Split'e transfer oldum. O dönem Yugoslavya A Milli Takımı'nın da kalesini korudum. 1984'te Fransa'daki Avrupa Şampiyonası finallerinde oynadım. Şampiyona öncesi Nottingham Forest ile ön sözleşme imzaladım. Ancak yeteri sayıda milli forma giyemediğim için İngiltere'ye transferim gerçekleşmedi.

"İYİ Kİ GALATASARAY'A GİTMİŞİM"

-Bir bakıma İngiltere'ye gitmemeniz iyi olmuş diyebiliriz. Çünkü Türk futbolu Zoran Simovic gibi bir kaleciyi tanıdı.


Kader...Ama şimdi bana İngiltere'yi mi yoksa Türkiye'yi mi tercih ederdin diye sorsan ben Türkiye derdim. İyi ki Galatasaray'a gitmişim.

 "İVİC: HEMEN İSTANBUL'A GEL SİMO"

-Galatasaray'a sizi kim aldırdı?


Tomislav İvic. O Hajduk Split'ten hocamdı. Beni de Galatasaray'a götürmek istiyordu. Finallerden sonra Nottingham Forest'e gitmediğimi öğrenince beni aradı. Hemen İstanbul'a gel dedi. Ben de uçağa atlayıp Galatasaray ile sözleşme imzaladım. Galatasaray maceram işte böyle başladı. İlk 3 lig maçından sonra yedek bekledim.(Gülüyor)

"GELEN GERÇEK SİMOVİC DEĞİLMİŞ"

-Neden yedek kaldınız? Türkiye'ye adapte olmakta mı zorlandınız?


Benim adıma zor bir dönemdi. Düşünün İngiltere'de oynamanın hayallerini kurarken Türkiye'ye gittim. Ayrıca Galatasaray'a geldiğimde 100'ün üzerinde maç oynamıştım. Total açıdan yorgundum. Motivasyonum kaybolmuştu.  Bu halde kaleyi nasıl koruyabilirdim ki? En az 10-15 gün dinlenmem, arkasından iyi bir hazırlık dönemi geçirmem lazımdı. Ancak hemen kaleye geçtim. O kadar kötü değildim. Ama gazetelerde, 'Bu gerçek Simovic değil. Onun kardeşi Galatasaray'a gelmiş' şeklinde alaycı haberler çıktı. Beni herhalde Hz. İsa gibi kurtarıcı sanıyorlardı.  

"SAHAYI KUMLADIM KENDİME GELDİM"

-Sizin tepkiniz ne oldu?


Ben doğal karşıladım. Ardından Florya'daki toprak olan idman sahasının bir bölümüne çukurlar açtırıp içini kumlarla doldurttum. 4 hafta boyunca orada her gün idman yaptım. Çok ağır antrenmanlardı. Organizmam toksinle dolmuştu. Derwall de artık benim eski formuma kavuştuğumu görmüştü. Bursa deplasmanı sonrası Sakaryaspor maçında kaleyi bana verdi. O günden sonra 188 lig maçında aralıksız Galatasaray kalesini korudum. Diğer maçlarla birlikte yaklaşık 300'ün üzerinde maça çıktım.

"PREKAZİ YERİNE SAKAT MÜLLER'İ ALACAKLARDI"

-Cevad Prekazi'nin Galatasaray'a gelmesinde siz mi rol oynamıştınız?


Evet. Galatasaray o zaman  Bordeaux'ta oynayan Alman forvet Dieter Müller'i transfer etmek istiyordu. Fakat Müller'in sakat olduğunu anlayınca ondan vazgeçtiler. Ben de yöneticilere Hajduk Split'ten arkadaşım olan Prekazi'yi önerdim. 

"MAĞLUBİYETTEN SONRA İÇKİLER DERWALL'DEN"

-Jupp Derwall sizin nazarınızda nasıl biriydi?


Derwall, çok değerli bir insandı. Beyefendi, centilmen bir insandı. Babamız gibiydi. Her zaman bizimleydi. Kimseyi azarlamazdı. Kaybettiğimiz maçlarda bile bize içecek alırdı. Kafanıza takmayın derdi. İyi bir psikologdu.

"TAKTİĞE GEREK YOKTU. ÇÜNKÜ TANJU VARDI"

-Teknik ve taktik açıdan peki...


Bize taktik gerekmiyordu. Neden mi? Çünkü herkes nerede ve nasıl oynayacağını iyi biliyordu. Hepimiz topun Tanju (Çolak) ile buluşmasını sağlamak için oynardık. O da golleri atardı. 

"TAKIMDA HERKES GOLCÜYDÜ"

-Bunu yapmanızı Derwall mi size öğütlemişti?


Hayır. Bunu hepimiz biliyorduk. Hepimiz tecrübeli oyunculardık. Takımın çoğu 28-30 yaşın üzerindeydi. Ama o ekipte sadece Tanju gol atmazdı. Mirsad Kovacevic, Prekazi, Erdal Keser, Arif (Kocabıyık) ve Yusuf (Altıntaş) da gol atardı.

"DENİZLİ'NİN İDMAN BİLGİSİ ZAYIFTI"

-Mustafa Denizli için neler söylersiniz?


Önce Derwall'in yardımcılığını yapıyordu. Daha sonra teknik direktör oldu. Takımı hazırlamakta zorlanıyordu. İdmanları zayıftı. Kondisyon ve kuvvet kazanamıyorduk. Onunla bu konuda tartışmıştık. Ona 15 gün bizim koşu yapıp şarjımızı doldurmalıyız demiştim. Ancak onun bu konuda hiçbir organizasyonu yoktu. 

"BEN GİDİNCE SAKAT ROTARİU'YU ALDIRDI"

-Demek ki Mustafa Denizli ile yıldızınız barışmadı.


Öyle denilebilir. Onu her zaman eleştirirdim. O yüzden beni pek sevmezdi. Yönetim 1 yıl daha Galatasaray'da kalmamı istemişti. Fakat Mustafa Denizli, buna yanaşmadı. Adeta benden kurtulmak için mukavelemin bitmesini bekliyormuş. Ben gidince (Iosif) Rotariu'yu aldırdı. Rotariu ise Galatasaray'a sakat olarak geldi.

"TRABZONSPOR'DAN BİR MİLYON MARK TEKLİF"

-Galatasaray'da jübile yapmak yerine neden başka bir takıma transfer olmadınız?


Bana o dönem Trabzonspor ve Bakırköyspor'dan teklifler gelmişti. Hatta Trabzonspor'dan rahmetli Özkan Sümer aracılığı ile 1 milyon Alman markı artı jübile teklifi etmişti. Yanımda Ergun Gürsoy da vardı. Kendilerine teşekkür ederek,"Başka bir takıma gidemem, Galatasaraylı Simovic olarak anılmak istiyorum." dedim. Halbuki ben o parayı 6 senede Galatasaray'da kazanmıştım.

"SCHUMACHER'İN YERİNDE BEN OLABİLİRDİM"

-Fenerbahçe'den de teklif aldığınızı duymuştum.


Evet doğru. Galatasaray'la ilk mukavelem bittikten sonra Fenerbahçeli rahmetli yönetici Sait Tandoğan iki defa gece evime geldi. 800 bin Alman markı teklif etmişti. Ben ise Galatasaray'da 200 bin dolara kaldım. Fenerbahçe de Toni Schumacher'i transfer etti.

KÖLN'DEKİ TEK TÜRK: SİMOVİC

-Köln'deki Monaco zaferinden sonra Türk bayrağı ile sahada tur attınız. O anı kısaca anlatır mısınız?


Son 20 dakika tek kaleye dönmüştü maç. Onlar bastırıyordu, biz savunma yapıyorduk. Hakem bitiş düdüğünü çaldığında ben derin bir nefes aldıktan sonra öyle bir depar attım ki...Sahanın içi de bir anda Türk taraftarlarla dolmuştu. Beni omuzlarına aldılar. Yanımdaki bir taraftarın elinde Türk bayrağı vardı. Onu aldım ve havaya kaldırdım. İstanbul'a döndüğümüzde bir taraftar 'Simo, Köln'de o gece tek hakiki Türk sendin. Çünkü sadece Türk bayrağını senin elinde vardı' demişti. Ben de, 'O an içimden öyle geldi, kalpten yaptım. Öyle de olmuştu.' diye cevap vermiştim.

"BELGRAD'DA GAZETELER HABER YAPTI"

-Ancak o dönem Türk bayrağını elinize alıp sallamanız sizin için sorun yaratabilirdi. Zira Yugoslavya'nın dağılma sürecinin başlangıcı söz konusuydu.


Aslında bana Türk vatandaşlığı teklifi de gelmişti. Başkan Alp Yalman beni yanına çağırmıştı. Simo, Türk vatandaşı ol. Hem Galatasaray'ın hem de A Milli Takım kalesini korursun.' demişti. Ben de düşünmek için süre istedim. O sırada Yugoslav basını bunu bir yerden öğrenmiş Belgrad gazeteleri, 'Simovic, Yugoslavya'yı satacak mı?' şeklinde haberler yaptı. 

"KEŞKE ZAMANINDA TÜRK OLSAYDIM"

-Sizin tepkiniz ne oldu?


Daha sonra babam beni aradı. 'Oğlum, burada gazeteler senin Türk olacağını yazıyor. Bu doğru mu? diye sordu. Ben de babama, bu teklif için teşekkür edip, yaşadığım sıkıntılarından dolayı kabul etmeyeceğimi söyledim. Sonrasında bu dediklerimi Başkan Alp Yalman'a anlattım. Fakat keşke o gün Türk vatandaşlığına geçseydim. Çok büyük hata yaptım. Ancak geçtiğimiz yıl Türk vatandaşı oldum. Ergun Gürsoy adını aldım. 

"4-3'LÜK MAÇTA ALLAH BİZİ CEZALANDIRDI"

-Hâlâ hafızalardan silinmeyen Fenerbahçe'ye karşı 3-0 öndeyken kaybettiğiniz 4-3'lük maç var. O maçı neden kaybettiniz?


Teknik Direktör Mustafa Denizli idi. Devre arasına 3-0 önde gittik. Soyunma odasında herkes zafer şarkıları söylüyordu. Ben susuyordum ve arkadaşlarıma dedim ki,' Beyler, daha maç bitmedi. Aklınızı başınıza alın. Neden böyle seviniyorsunuz.' dedim. Ancak Mustafa hoca takımı uyarmadı. O da rehavete kapıldı. İkinci yarının hemen başında bir gol yedik. Sonra bir gol daha geldi. Ardından Prekazi atılınca iyice çöktük. Aklımız gitti. Neticede 4-3 kaybettik. Allah bizi cezalandırdı. 

"HEM KALECİ HEM LİBEROYDUM"

-Türkiye'de hangi forvet oyuncuları beğeniyordunuz veya çekiniyordunuz?


Kral Tanju (Çolak), Aykut (Kocaman), Rıdvan (Dilmen), Feyyaz (Uçar)...Bir de Malatyasporlu Oktay (Çevik) vardı. Her takımda en az iki tehlikeli oyuncu vardı. Yalnız ben libero gibi oynardım. Oyunu iyi okuyordum.

"PENALTILAR UZMANLIK ALANIM"

-Penaltıdan attığınız golleriniz de vardı.


Evet.. Aynı zamanda penaltı kurtarışlarım da. 7 kez penaltı kurtardım. 

"BENİ GALATASARAY'A ALDIRSANA BATO"

-Hayrettin (Demirbaş), yıllarca arkanızda yedek bekledi. Onun için neler söylersiniz?


Bayram öncesi konuştuk. Sürekli görüşüyoruz onunla. O bana Bato ben de ona Hayro derim. O da senin gibi Boşnak kökenli. Biz onunla daha Altay'da oynarken tanışmıştık. Bana, bir defasında 'Beni Galatasaray'a aldırır mısın'? demişti. Ben de ona, 'Haydar varken, senin için Derwall'e böyle bir talepte bulunmam etik olmaz.' dedim. Daha sonra sanırım Mustafa Denizli, Galatasaray'a aldırdı.

"HAYRO YEDEĞİMSİN AMA BENİM KADAR PARA ALIYORSUN"

-Sizden bir şeyler öğrendi mi?


Ben idmanda ne yaptıysam aynısını o da yaptı. 5 sene yedeğim oldu. Bana derdi ki,'Bato, Bato...Bana böyle güzel. Rahatım yerimde' (Gülüyor) Ben de ona 'Hayro, sen benim yedeğimsin ama benim kadar para alıyorsun.' diye takılırdım. Onunla çok iyi dostuz. 

"TANJU'NUN HER GOLÜ BİR BAŞKAYDI"

-Tanju Çolak için de yorumunuzu almak isterdim.


Öyle yetenekli bir santrafor Avrupa'da yoktu. Çünkü onun hiçbir golü aynı değildi. Hepsi birbirinden farklıydı. Göğsüne alıp rövaşata yapabiliyordu. Plase golleri vardı. Kısa olmasına rağmen iyi sıçrayıp kafa vurabiliyordu. 

"TOPU DEĞİL RIDVAN'I YAKALAMAK ÖNEMLİ"

-Madem sözü Tanju'dan açtık. Rıdvan'dan bahsetmemek olmaz. Onun hakkındaki görüşlerinizi de merak ediyorum.


Rıdvan'la tek tek kaldığımda ne yapıyordum biliyor musun? Topu tutmaya çalışmıyordum. Rıdvan'ı yakalamaya çalışırdım. (Gülüyor). Topu zaten yakalamam imkansızdı. Topu önüne atıp, defansı delip geçiyordu. Bir keresinde yine karşı karşıya kalmıştık. Ben aşırtma yapmasın diye kaleyi yavaşça terk ettim. O da bana bakıp ters tarafıma topu attı ve kaçmaya başladı. Ben onu bir şekilde yakalayıp yere indirdim. Şu an yeni kurallara göre direkt kırmızı kart görürdüm. Ama onu sakatlamadan düşürdüm. 'Kusura bakma kardeş' deyip yanaklarından öptüm. Hakem de, 'Simo, mecburen sarı kart göstereceğim.' dedi. Bu arada Galatasaray'da 6 yıl boyunca sadece iki kez sarı kart gördüm. 

"GOL SHOW'A ÇIKMAYA MECBUR KALDIM"

-Kaleciliği bıraktıktan sonra bir ara Mehmet Ali Erbil ile Gol Show adlı bir programa çıktınız. Bununla ilgili size yönelik tepkiler var. Simovic, o programda olmamalıydı diye.


Açık söylemem gerekirse savaş yüzünden o zaman Sırbistan'daki bütün paralarıma el konmuştu. Maddi anlamda zor günler yaşıyordum. Kanal 6 televizyonu o zaman rahmetli Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal'a aitti. Bana program için ayda 20 bin Alman mark teklif ettiler. Ailemin geleceği için kabul etmek zorunda kaldım. Her akşam 30 km yol kat ederek düşünüyordum. Ben bu programa katılmakla iyi mi yapıyorum diye. Para için ne Fenerbahçe'ye ne Trabzonspor'a ne de Bakırköyspor'a gittim. Türkiye'de Galatasaray'dan başka takımda oynamam. Fakat dediğim gibi buna mecbur kaldım.

"GALATASARAY'IN MARKASI ZEDELENDİ"

-Biraz da günümüzden bahsedelim. En son oynanan PSV Eindhoven-Galatasaray maçını izlediniz mi? 5-1'lik mağlubiyet için yorumunuz nedir?


Evet, maalesef izledim. Galatasaray kulübü için üzüldüm. Ağır bir yenilgi oldu. Galatasaray'ın Avrupa'daki marka değeri zarar gördü. Sahadaki futbolcular bunu düşünmeden oynadılar. Ben her zaman Galatasaray'ın adına leke gelmesin diye mücadele ettim.

"KALECİLİK NANKÖR BİR MESLEK"

-Fernando Muslera'nın performansını eleştirenler var. Sizin düşünceleriniz nedir?


Hiçbir zaman kaleciler hakkında yıkıcı eleştiriler yapmadım. Çünkü ben de hatalı goller yedim. O yüzden meslektaşlarımı kritik etmem çok zor. Maçtan sonra Muslera için Facebook sayfamdan şöyle bir mesaj paylaştım:'Muslera, sen süper bir kalecisin ve iyi bir insansın. Galatasaray'ı kaç yıldır sırtında taşıdın. Biliyorsun kalecilik nankör bir meslek. Diğer oyuncuların hatası bu kadar göze batmaz. Moralini sakın bozma.'

"UMARIM MUSLERA TEKRAR AYAĞA KALKAR"

-Muslera'nın maça iyi motive olamadığı yönünde görüşler de var. 


Doğal olarak her insan yaşlandıkça motivasyonu ve heyecanı azalır. Muslera, Galatasaray'ı sayısız maçta kurtardı. Aynı zamanda takım kaptanı. Kısmetsiz bir maç oynadı. Muslera'nın kara günüydü diyelim. Fakat onun adına şunun için üzülüyorum. 35 yaşında böyle bir maç çıkardı diye. Belki seneye oynamayabilir. Bilemeyiz...Fakat ben futbolu zirvede bıraktım. Oynarken yere düşmedim. O nedenle hep iyi kaleci olarak hatırlanıyorum. Bunu parayla satın alamazsınız. 

"GALATASARAY VE TÜRK FUTBOLUNUN DERDİ YABANCILAR"

-Galatasaray'ın son yıllardaki performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?


Fatih Terim'in daha çok Türk oyuncular üzerinde otoritesi var. Yabancılar ise ona pek aldırış etmiyor gibi. Bu da büyük problem Galatasaray için. Yabancı sayısının fazlalığı Türk futbolu için de sorun. Üç büyüklerde birkaç Türk dışında oyuncu yok. Bu şekilde A Milli Takım nasıl yapacaksınız? Avrupa'da oynayan yetenekli Türkler de yabancı ülkelerin milli formalarını giyiyor. İlkay Gündoğan, Emre Can gibi...80 milyon nüfusa sahip bir ülkenin yabancı oyunculara muhtaç kalması üzücü.

"UĞURCAN VE ALTAY'DA IŞIK VAR"

-Türkiye'deki genç kalecilerden beğendiğiniz isimler var mı?


Trabzonspor'un kalecisi Uğurcan (Çakır) iyi gözüküyor. Fenerbahçeli Altay (Bayındır)'ı da beğeniyorum. Çok uzun boylu olduğu için kolay kıvrılamıyor.(Gülerek)

"MİLLİ FORMAYI ÇOK AZ GİYDİRDİLER"

-Pişmanlık duyduğunuz bir olay var mı?


Pişmanlık değil de üzüldüğüm bir şey var. O da Yugoslavya Milli Takımı'nda az oynamam. Sadece 10 kez forma giyebildim. Derwall bile Yugoslavya'yı o dönem çalıştıran teknik adamlara, 'Neden Simovic'i milli takımda oynatmıyorsunuz' diye eleştirmişti. Benim 50-60 kez Yugoslavya kalesini korumam gerekirdi. Bir futbolcu için en büyük zenginlik bu işte.

"HER SENE ŞAMPİYON OLURDUK"

-Yugoslavya dağılmasaydı futbolda neler yapardı peki?


Her sene ya dünya ya da Avrupa şampiyonu olurdu. Futbolun dışındaki branşlarda da kupalara ambargo koyardı. Novak Djokovic'i görüyorsun 11 yıldır teniste bir numara. 

"TANDIR VE KÜNEFE BİR BAŞKA"

-Şu anda Türkiye'de olsaydınız ilk yapacağınız şey ne olurdu?


Tandır yerdim. (Gülüyor) Arkasından da künefe.

"TOKYO'DA MADALYALARI TOPLAYIN"

-Son olarak Ajansspor aracılığı ile sizi seven  yollamak istediğiniz bir mesajınız var mı?


Bunu sormanız çok iyi oldu. Öncelikle tüm Türkiye'nin bayramını kutlarım. Kurban Bayram Mübarek Olsun...Tokyo Olimpiyatları'nda mücadele edecek Türk sporculara da başarılar dilerim. Umarım hak ettikleri madalyaları alırlar. 

SİMOVİC İLE BİR KELİME BİR CEVAP

Ali Sami Yen: Kariyerimin en güzel anlarını yaşadığım yer

Futbol: Benim ikinci hayatım

Yugoslavya: Tekrar geri gelse

Eldiven: Aletim

Fenerbahçe: Saygı

Derwall: Baba, tecrübe

Monaco: Güzel hatıram

Kebap: Tandır

Rıdvan Dilmen: Şeytan (Gülüyor)

KİMLİK KARTI

Adı Soyadı: Zoran Simovic Coce

Doğum Tarihi: 2 Kasım 1954 (66 yaşında)

Doğum Yeri: Mojkovac, Eski Yugoslavya (Aslen Karadağlı)

Oynadığı mevkii: Kaleci

Forma Numarası: 1

Lakabı: Simo

Futbolculuk Kariyeri: 1975-1980 FK Napredak Krusevac (108 maç), 1980-1984 Hajduk Split (83 maç), 1984-1990 Galatasaray (188).

Milli Takım Kariyeri: 1983-1984 Yugoslavya Milli Takımı (10 kez).

Başarıları: 1984'te Hajduk Split ile Süper Kupa şampiyonluğu, 1986-87 ve 1987-1988 sezonlarında Galatasaray ile Süper Lig şampiyonluğu, 1984-1985 Galatasaray ile Türkiye Kupası şampiyonluğu, 1987 ve 1988'de Galatasaray ile Cumhurbaşkanlığı şampiyonluğu. 1989 sezonunda Galatasaray ile Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı final.

Senin için hazırladığımız haberler