Transfer cinneti engellenemez

22.01.2021 - 15:29 | Son Güncellenme: 22.01.2021 - 15:51

Süper Lig'de Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın şampiyonluk mücadelesi devam ederken, Trabzonspor da bu yarışa ortak olmak için mücadele veriyor. Transfer döneminde ise taraftarlar transfer bekleyişinde. Ajansspor yazarı Ahmet Çakır, kulüplerin transfer politikasına farklı bir perspektiften baktı. İşte Ahmet Çakır'ın 22 Ocak 2021 tarihli yazısı...

Transfer cinneti engellenemez

Ahmet ÇAKIR

Galatasaray bu sezon her bakımdan şaşırtıcı zikzaklarla yoluna devam ediyor. Yarım düzine gol atılmış bir maçtan sonra bunu hatırlatmak tatsız ama 19 maçta 5 yenilgilik bilanço, farkına varmadan şampiyonluk hedefinden uzaklaşma anlamına geliyor. Sarı-kırmızılı takımın 34 maçta bunun çok altında yenilgi ile bitirdiği lig yarışları var. Hatta hiç yenilmeden şampiyon olamadığı bir sezon bile yaşanmıştı (1985-86).

Fatih Terim, transferle ilgili çıkışıyla yönetimi silkeledikten sonra çok hızlı biçimde en baştan söylenmesi gereken noktaya geldi: Transfer yapamasak da yolumuza bu kadroyla devam ederiz. Bunu geçmişte de yaptık, şimdi de yaparız.

Oysa Terim'in bunu söylediği dakikalarda camiada bir başka heyecan yaşanıyordu. Başkan Mustafa Cengiz'in yardım kampanyası ateşi yanmaya başlamıştı. Bugünkü mali perişanlık içinde transfer yapabilmenin tek yolu olarak bu görülmüş olmalıydı.

Öte yandan, Terim'in basın toplantısında bu gelişmeyle ilgili şaşkınlığını gizleyemeyişi, aradaki iletişimsizliğin ve işlerin nasıl amatörce yürütülmeye çalışıldığının bir belgesiydi.

Aslında Galatasaray'ın Denizlispor'a attığı yarım düzine golün üzerinde durulacak yanları var. Bunların başında Falcao ve Diagne'nin olmadığı bir maçta bunun yapılabilmesi geliyor. Gençlerbirliği'ne de bu kadar gol atılırken içinde Diagne'nin tek sayısı vardı. Başka pek çok durum, bu iki oyuncunun transferinin gereksizliğini kanıtlıyor. Üstelik ikisinin maliyetleri, iki şampiyonluktan elde edilen geliri götürecek boyutta… Olsun! Transfer çılgınlığının önüne hiçbir güç geçemez.

Mustafa Cengiz döneminde hiç adam alınmamış gibi görünürken, bu sayının 47 olduğunu basın toplantısında açıkladı. Şimdi bu sayıyı, en azından 50'ye ulaştırabilmek için büyük çaba var. Şampiyon takımın 3 yılda bu kadar transfer yaptığı bir başka ülke gösterilebilir mi? Sanmıyorum. Yarışta Atletico Madrid'in arkasında kalan Real Madrid ve Barcelona gibi dünyanın en zengin kulüplerinin tek oyuncu almadığı dönemde bizimkiler çılgın yarışı sürdürme derdinde. Ne yapalım, taraftar böyle istiyor!

Fenerbahçe'nin tam 21 transferlik hamlesinin içinde Mesut'un da yer alışı haliyle bütün gözlerin Sarı-lacivertli takıma dönmesine yol açtı. Bu da Galatasaray taraftarını mutsuz eden etkenlerden biri. Saha sonuçlarıyla bunun hakkından gelmek mümkün olabilir ama Sarı-kırmızılı takım çok kırılgan ve kolay yeniliyor. Beşiktaş dışındaki hiçbir rakip zorlu filan değildi. Fenerbahçe Kasımpaşa'yı, Beşiktaş da Karagümrük'ü farklı yendi. Galatasaray iki maçta da 3 puan bıraktı.

Siyah-beyazlı takım karşısında bile Cim Bom yorumcular tarafından ‘bir adım önde' görülüyordu. Bu maçların kaybedilmesinde kadro yetersizliği değil başka nedenler rol oynadı. Onları konuşabilmek de pek kolay görünmüyor.

Bugünkü ortamda İrfan Can Kahveci'nin alınması gibisinden bir hamle Galatasaray'a iki türlü yarar getirecek gibi. Taraftar hem Mesut Özil olayının getirdiği sıkıntıdan kurtulacak hem de takım güçlenecek. Yardım kampanyası başlar başlamaz Mustafa Cengiz başkanın M.Başakşehir yönetimine koşması da bu işin onun için yapıldığını gösterir gibi.

Fenerbahçe'nin 150 milyon lira dolayında bir para topladığı, Beşiktaş'ın 80 milyonda kaldığı yardım kampanyaları hiçbir zaman derde deva olabilecek bir boyut kazanmıyor ama o günlerdeki bazı işlerin görülmesi anlamında işe yarıyor.

Borçları akıl almaz düzeylere varmış olan kulüpleri bu çılgın transfer yarışından alıkoyacak hiçbir güç yok. Tam tersine başta TFF olmak üzere bu cinnet haline engel olması gereken kişi, kurum ve kuruluşlar en büyük teşvikçiler gibi görünüyor. Yabancı sayısının 14'ten 16'ya çıkarılması yeterince açık bir kanıt. Limit filan çoktan hikaye olmuş durumda.

Elbette ki şu anda Fenerbahçe'nin tam 51 transferle elde edeceği şampiyonluğun hangi sorunu çözeceği gibisinden durumları kimse düşünmek istemiyor. Sayın Ali Koç'un bu dehşet verici harcamalarının ne kadarını kendisi karşılayacak, ne kadarı yine kulübün sırtına yüklenecek, onu ancak yönetimi bıraktığında görebileceğiz. Ancak sayın Koç'un teslim alırken şaşkınlıkla karşıladığı borç yükünün, devrederken çok daha ağır olacağını tahmin edebilmek için çok akıllı olmaya gerek yok. ‘Şirketlerinden 1'er milyon Euro verse…' gibisinden bol keseden sallamaların gerçek bir karşılığının olabileceğini sanmıyorum. Belli bir miktarı elbette ki hibe edecektir ama kalan da Fenerbahçe'yi bugünkünden iyi bir noktaya getirmeyecektir.

'Ne olursa olsun şampiyonluk!' diye nasıl bir yere sürüklenildiğini bugün elbette ki hiç kimse görmek istemiyor. Bambaşka amaç ve ideallerle göreve gelen sayın Koç'un bu kadar kısa sürede, düşündüklerinden çok ayrı bir yere savrulmuş olması da ilginç. Zehirli bir bataklık olan futbol ortamı, herkesi bir şekilde perişan ediyor. İdeallerinden uzaklaştırıp günlük işlere mahkum oluyorsunuz. Berbat bir sürükleniş…

Böyle bir ortamda Beşiktaş'ın transfer derdine düşmeden, eldekilerden en iyi biçimde yararlanma akıllılığıyla şimdiden şampiyonluk olmuş demektir. Siyah-beyazlılar, iki ezeli rakibine oranla çok daha makul bir ücret yükü olan kadroyla mücadele ediyor. Kalecisiz denilebilecek biçimde bu zorlu mücadeleyi sürdürmekte de zorlanmıyorlar.

Bu akılcı tavrıyla Siyah-beyazlı takım her geçen gün biraz daha yükseliyor. Aslında, yorumcuların sezon başındaki başarısız sonuçların ardından ilk 3'e girme şansı bile vermedikleri (O yorumlardan bir demek aktarmak çok eğlenceli olurdu.) takımı, tek transfer dahi olmadan Sergen Yalçın çok başka bir noktaya getirmeyi başardı. Kuşkusuz ki lig maratonunda bazı sıkıntı ve sorunlar yaşanacaktır ama Beşiktaş çok doğru bir yoldadır. Ezeli rakiplerle uzağa işeme yarışına girmeden yapılanlar, sanıldığından çok daha değerlidir.

Trabzonspor da aynı yolda. Abdullah Avcı ile hızlı bir toparlanma sonucunda Bordo-mavili takım üzüntü ve endişe yaratmayacak bir noktaya geldi. Bundan sonra elbette gidiş daha yukarı doğru olacaktır. Avcı'nın da bu işi transferle değil, eldekilerden en iyi yararlanarak yapmış olması önemlidir. Bu süreçteki tek yenilginin ardından yerel basının yaptığı birtakım yayınlar, bundan sonraki dönemde de Trabzonspor'un önemli bir sıkıntısı olacak gibi görünüyor. Tabii Abdülkadir'in sakatlığı gibi bir talihsizlik, kolay giderilecek sıkıntı değil.

Beşiktaş ve Trabzonspor'un akılcı tavırları, bataktaki futbolumuz için bir umut ışığı. Fenerbahçe ve Galatasaray'ın cinnet yarışını sürdürmeleri karşısında ise Allah selamet versin demekten başka yapılacak birşey yok gibi görünüyor.

Senin için hazırladığımız haberler