Süper Lig A.Ş. ve Varlık A.Ş. neler getirecek?

22.09.2015 - 09:32 | Son Güncellenme: 22.09.2015 - 09:32

Türk futbolunun geleceğine dair en önemli konulardan olan Süper Lig A.Ş. ve Varlık A.Ş. ile ilgili çalışmalar sürüyor.

Bloomberg HT'de Spor Saati programını hazırlayıp sunan Fatih Kuşcu da Türkiye'de bu konularla ilgili en çok bilgi sahibi olan kişilerden FIFA danışmanı ve eğitmeni Ebru Köksal ile merak edilenleri konuştu.

İşte o röportaj:
Fatih Kuşçu: Türk futbolu batık yorumu yapılıyor ve herkesin gözünün önünde iki oluşum hazırlığı var. 1. Süper Lig A.Ş ve 2. Hüsnü Güreli'nin açıkladığı Varlık A.Ş. Biri kulüplerin borçlarını tamamen sıfırlayıp, ve denetleme, düzenleme ile mali durumlarını kurtaracak, bataktan çıkaracak, diğeri ise; bundan sonraki gelirlerini düzeltip daha doğru dağıtacak. Bu kadar basit mi bu yapılar? Türk futbolunun ekonomisi şu anda bu kulüplere kaynak üretip borçlarını ödemek ile toparlanacak mı?

Ebru Köksal: Öncelikle Süper Lig A.Ş ve Varlık A.Ş projelerini 2'ye ayıralım. Süper Lig A.Ş konusu Türkiye'nin uygulamakta geç kaldığı bir proje. Avrupa'da 54 üye federasyonun önde gelen 22'sinde özellikle ligler en az 10 ile 50 - 60 senedir federasyon bünyesinden ayrı yönetiliyor. Bunun amaçlarından bir tanesi ticari önceliğinin olmasıdır. Neticede ülke futbolunun en kaymak tabakasının, en ilgi çeken, en fazla gelir yaratan tabakasının daha hızlı hareket edebilen, daha ticari mantıkla düşünülebilen bir yapı içerisinde değerlendirilebilmesi amacıyla düşünülmüş, kurulmuş.

Aslında bizde (Türkiye'de) ilk defa rahmetli Hasan Doğan döneminde Türkiye'de gündeme gelmiş. Ardından Kulüpler Birliği döneminde Sayın Aziz Yıldırım döneminde de bir takım görüşmeler yapılmış. Ancak bu konuyla ilgili bir mutabakat sağlanamamış. Ardından 2011 yılında Türkiye Futbol Federasyonu'nun yaptığı yeniden yapılandırma çalışmasında federasyonun kendi iç bünyesindeki yeniden bir yapılandırmasının bir futbol hizmetleri departmanı oluşturulması ve bununda 2014-2015 sezonunda bünye dışına çıkarılarak şirketleşme çalışması yapılması fikri vardı. Bu 2012 yılında aslında Galatasaray tarafından benim hazırladığım bir sunumla Kulüpler Birliği'ne de sunulmuştu. O dönemde Haziran 2012 seçimde dönemin başkanı bu projeyi sahiplenerek uygulamaya koyacaktı. Fakat başka öncelikler daha ön plana çıktı. Dolayısıyla proje rafta kalarak, konuşularak bu günlere kadar geldi. En son 2015 Mayıs ayında Kulüpler Birliği Başkanı Sayın Göksel Gümüşdağ ve Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Yıldırım Demirören'in beraber imzaladıkları bir niyet mektubuyla aslında bir resmiyete kavuşmuş oldu.

Buradaki ana amaç da federasyonun yürüttüğü Süper Lig ile ilgili ticari faaliyetlerin aslında Süper Lig A.Ş. tarafından devralınmasıyla ilgili. Federasyon tabii ki her zaman UEFA ve FIFA nezninde asli görevlerini sürdürecektir. Özellikle Milli Takımlar olsun, futbol gelişimi, eğitim faaliyetleri olsun pek çok konu onun sorumluluğunda olmaya devam edecektir. Ancak 18 kulübün beraber hareket ettiği, hissedarı olduğu ama tamamen profesyonel bir yönetim tarafından ticari yaklaşımla yönetilecek bir yapı sözkonusu. Bunda da 1 yıllık bir geçiş sürecimiz var. Aslında çok hızlı hareket edilmesi gerekiyor. Zaten Sayın Hüsnü Güreli ve Sayın Göksel Gümüşdağ da onların liderliğinde bu projede. Alt çalışma gruplarında farklı kollarda proje bir yandan yürütülüyor. 2016 Haziran'da yeni yayın hakları ihalesi yapılması söz konusu. Onun öncesinde tabii ki Süper Lig A.Ş.'nin kurulmasına el verecek olan yasal değişikliklerin yapılması, Kulüpler Birliği yasasının çıkması, federasyon yasası, talimatları, statülerinde gerekli değişikliklerin yapılması gerekiyor. Bunların hepsi 1 yılda yapılacak. Olmayacak şeyler değil ama tabii ki konsantre ve hızlı bir şekilde hareket edilmesi gerekiyor. 

Fatih Kuşçu: Yapılabilir mi 1 yılda?

Ebru Köksal: Ben yapılabileceğine inanıyorum.

Fatih Kuşçu: Özellikle yasal tarafı yetiştirilebilir mi?

Ebru Köksal: Tabii hazırlıkların son aşamasıyla ilgili detaylı bir bilgiye sahip değilim. Ama bir kanun değişikliği mutlaka vakit alan bir süreç. Ama yetiştirilebileceğine inanıyorum, inanmak istiyorum. Çünkü çok önemli bir dönem. Yayın hakları ihalesinin sona erdiği ve tekar uzun vadeli ve çok iyi bir kontratın yapılmaya çalışıldığı bir döneme giriyoruz.

Fatih Kuşçu: Kaç yıllık bir kontrat olacak?

Ebru Köksal: Aslında düşünülen 8 - 10 yıllık bir kontrata uzatılması. Bunun da ana sebeplerinden bir tanesi hem kulüplerin önünü görebilmesi, hem de teminat oluşturacak en önemli değer olması bu yayın hakları kontratının ve planlamaya izin verecek olması.

Fatih Kuşçu: Şimdi 10 yıllık bir hedef var. 10 yıllık yayın anlaşması yapılıp, ihalenin bu şekilde gerçekleşmesi ve en azından 3 yılın yayıncıdan peşin alınarak kulüplere bu kaynağın aktarılması dolayısıyla borçların ödenmesi yada ekonomilerinin rahatlaması için. 3 yıllık yayın hakkını peşinen ödeyebilecek yayıncı gerçekçi mi sizce?

Ebru Köksal: Onu kredi kullanarak mutlaka ödeyecek, kredibilitesi yüksek bir teminat mektubu verebilecek bankalarda kredi limiti olan bir kuruluş, bu da ihale şartnamesi içerisinde yer alacak koşullardan bir tanesinin olacağını tahmin ediyorum.

"SÜPER LİG YURT DIŞINA AÇILMALI"
Fatih Kuşçu: 
Süper Lig A.Ş'den söz edilince hemen akla gelen yayın hakları. Yakın hakları dışında ne yapacak? Çünkü herkesin aklı yayın haklarından gelecek gelirde ve bunun nasıl yükseltileceği, ne kadar uzatılıp nasıl uzatılacağı, kimin satacağı. Süper Lig A.Ş.'nin varlığı da hep yayın hakları üzerinden gidiyor. Sadece bu mu olacak?

Ebru Köksal: Kesinlikle değil. Yayın haklarının bir kere, yurt içi yayın haklarının varlığı bugün herkesin ağzını sulandırdığı görülse de eğer doğru model kurulup, doğru çalıştığı takdirde belki zamanla Süper Lig A.Ş. gelirlerinin P'lerine `'larına inecek. Nedeni de öncelikle yurt dışı açılımının gerçekleşmesi gerekiyor. Daha önceki yayıncı kuruluş özellikle yurt dışına bur yayın haklarının plasmanı konusunda bence iyi bir çalışma yapmadı. Bugün baktığınız zaman Türk futbolunun aslında ilgisini yurt dışında arttırmak, izleyici sayısını arttırmak, Süper Lig A.Ş.'nin birinci önceliklerinden bir tanesi olması lazım. Premier Lig'in hepimizin gıpta ederek baktığı gelirlerin 0'a yakını aslında yurt dışı yayın haklarından geliyor. Bugün La Liga yaklaşık 30 kişilik bir uluslararası ekiple yayın haklarının ve ligin pazarlanmasını yapıyor. En son UEFA'nın 7 yıl önce ayrılan marklin direktörünü göreve getirmişler. Uluslararası yayılma politikasının ve genişlemenin yürütülmesi için. Aynı şekilde Premier Lig'in yurt dışı ekibi çok büyük bir ekip. Dolayısıyla bir kere bizim kulüpler olarak federasyon, kulüpler birliği, Süper Lig A.Ş. olarak 1. önceliğimiz Süper Lig'in tanınırlığını, bilinirliğini ve izlenirliğini yurt dışında arttırmak olacak. Bunu da yaparken La Liga'nın güzel örnekleri var. Örneğin; kulüpleri mutlaka yurt dışında turnuvalara götürüyor. Bir tur mantığında işte Malaga'yı Avusturalya'ya götürüyor. Atletico'yu Türkiye'ye getiriyor. Lig organizasyonu yapıyor. Artan marka değeri tabii ki gelirlere bir yansıma olarak dönüyor. Süper Lig'in isim hakkının sadece yurt içinde değil, yine başka sponsoprlar aracılığı ile alt sponsorlara satılması söz konusu olabilir. Daha sonraki aşamalarda Süper Lig A.Ş. havuza katılmak isteyen kulüplerin reklam haklarını topluca pazarlayabilir. Süper Lig A.Ş. Süper Lig Store'ları açabilir. Tüm kulüplerin yani Anadolu kulüplerimizin bir kısmının sonuçta merchandising ürettirme veya yeteri adette satış mağazası açma kapasitesi olmayabilir. Ama siz bugün bir departman store mantığında tüm kulüplerin ürünlerinin yer alacağı bir Süper Lig Store da açabilirsiniz. Bugün baktığımızda Passolig projesi de bir ticari proje olarak Süper Lig A.Ş.'nin kapsamına giren projeler. Dolayısıyla orada kuracağınız gerçek bir profesyonel ekibin, birinci önceliği sadece yayın hakları değil, çeşitlendirererek gelirleri arttırmak olacaktır.

Fatih Kuşçu: Birbirine bağlı 2 soruyu yöneltmek isterim. 1. çok iyi bildiğinizi biliyorum Premier Lig yapısının nasıl çalıştığı, mekanizmanın kulüplere ne verdiği ve kendisinin nasıl çalıştığını iyi biliyorsunuz. La Liga'yı biliyorsunuz. Net bir modelimiz var mı?

2.'si o örneklerde gördüğümüz yapı, söylediğiniz profesyonellerin çok sınırlı çok verimli sayıda çalışmaları ile gerçekleşmesi. Türkiye'de bu kabil mi sizce?

Ebu Köksal:  Kesinlikle kabil. Türkiye'nin ne kadar değerli yöneticilerinin olduğunu görüyoruz, duyuyoruz. Dünyaya pek çok Türk yönetici ihraç ediyoruz. Bakın Premier Lig'in başkanı Sir Richard Davis'dan sonraki başkanı 3 yıl önce bir beyin avıcısı şirket tarafından bulundu. Bir değil 3 şirketi görevlendirdiler. Başkandan bahsediyorum, CEO'dan bahsetmiyorum. Normalde seçimle gelecek bir kişiyi bile bulmak için, neticede aday gösterme komitesi öncelikli olarak 3 şirket ile çalıştı. Başa getirilen kişinin aslında fazla bir futbol geçmişi yoktu. Ama çok kuvvetli bir kurumsal geçmişi ve şirket yönetim tecrübesi vardı. Aynı şekilde  FA'nın CEO'su United Biscuits eski CEO'su.

Fatih Kuşçu: Peki yapımız bize nereye yakın olacak? Şimdi La Liga farklı bir yapı, Premier Lig farklı bir yapı, Bundesliga apayrı bir yapı ve bunlar bizim önümüzde dünyanın önde ligleri.

Ebru Köksal: En iyi örnekleri harmanlayarak, kendi doğrumuzu bularak yapılacak bir yapı olması. Bu tamamıyla seçilmiş bir olduğunu zannetmiyorum. Biz Kulüpler Birliği bünyesinde geçen yıl yaptığımız araştırma çalışmalarında 5 büyük ligin çalışma tarzını, kurullarından tutun görev tanımlarına kadar bir sürü detayı kulüpler tarafından tartışılmak üzere derledik, topladık, çalışmalar haline getirdik. Dolayısıyla doğru yapıyı kuracak olan hukukçulardan, finansçılardan, teknik adamlardan oluşan bir uzman değerlendirme kadrosu mutlaka biraraya getirilecektir.

Fatih Kuşçu: Öyle mi olacak, yoksa hep gördüğümüz başkanlar arasından yani Kulüpler Birliği'nde yer alan temsil yüzlerinden olan bir heyet mi karar verecek? Buradan şuna gelmek için söylüyorum. Hepsi kendi işlerinde değerli, başarılı iş adamları ve bütün kulüplerimiz batık, batık durumdalar. Dolayısıyla batıranlar direkt olarak, gördüğümüz başkanları suçlamak istemem ama mutlaka sürecin içerisinde varlar. Çıkışı da aynı isimlerden mi bekleyeceğiz? Yoksa gerçekten bir kurumsal yapı olabilecek mi?

Ebru Köksal: İşin mutfağında mutlaka teknik kişiler çalışacak, öneriler getirecek. Ama tabii ki nihai kararlar her zaman için kulüp başkanlarının katılımıyla da verilecek. Batık lafına açıkcası ben çok katılmıyorum. Rakamlar öyle ama sistemin çok ciddi bir anlamda yeniden yapılanma bir şansı var. Şu anda bu irade gerek kulüpler tarafından, gerek federasyon tarafından da ortaya kondu. Çünkü bizim dış denetim değil, UEFA sopası, kılıcı altında değil, kendi öz denetimimizle iç denetimimizle bu sistemde çıkabiliyor olmamız lazım. Türkiye bankacılık krizlerini de bu iç denemiyle atlattı. Çok büyük tecrübeler elde edildi. Bu tecrübeyi de yurt dışına ihraç etti. Dolayısıyla bizim futbol sektöründeki ekonomik krizi, mali krizi de çözecek iç yetilere de sahibiz. Bizim doğru kararlar alıyor olmamız lazım. Burda hep transflerlerden bahsediyor, kötü yatırımlardan kötü kredilerden bahsediliyor. Burda birkaç bacaklı bir çalışma yapılacak. Zaten Sayın Güreli'nin de masaya koyduğu Varlık A.Ş. aslınca çok yenilikçi ve öncü bir fikir. Bunun gibi detaylı bir çalışma hiçbir ülke tarafından şimdiye kadar yapılmadı. İspanya'da federasyon ve lig kulüplere çok ciddi mali denetim getirdi. İspanyol kulüpleri de 2 kulüp dışında çok ciddi risklerle karşı karşıya. Malaga'sından tutun Valencia'sına kadar hem bir takım menler oldu, Avrupa'dan concordato ilan edenler oldu. Nasıl çıktılar bu krizden? Her harcamalarını, her bütçelerini La Liga ve federasyonla çek ederek. Her yeni aldıkları oyuncunun o bütçe dahilinde kaldığını teyit edip, onayını alarak yaptılar. Biz yakın zamanda Malaga ile Amrabat transferinde bunun yakından izledik. ELEFBI'nin onayı olmadan hiçbir işleme giremiyorlardı. Burada da UEFA bünyesindeki FCB yani Financial Control Board'un bir benzerinin kurulması, mali kontrol kurulundan bahsediyor Sayın Güreli. Ayrıca da lisans kurulunun aktif hale getirilerek, zaten aktifler, görevlerini yapıyorlar ama kulüplerin borç sarmalından çıkıp, borçlarının yeniden yapılandırılması ile ilgili bir eksper grup kurarak, gelin sistemin içine dahil olun, borçlarınızı yapılandırmaya biz Varlık A.Ş. aracılığı ile yardımcı olalım, ama aynı zamandan finansal izleme rejimine girin. Yani nasıl IMF'den borç alan ülkeler belirli kriterlere uymak zorundalar, aynı mantıkla çalışacak. Bu tabii ki bugünden yarına olacak, çözüm getirecek bir şey değil. Çok uzun vadeli bir çalışma. Hiç vazgeçmeden, taviz vermeden devam edilmesi gereken bir çalışma.

Fatih Kuşçu: Şu soruyu da sormak isterim. Varlık A.Ş. kuruldu. Üretilen kaynakla desteklenerek kulüplerin borçları sıfırlandı. 3 yıl sonra 6 tane kulubümüzün onlarca, yüzlerce milyon dolar tekrar borçlanmamasını nasıl sağlayacak Süper Lig A.Ş.? Son bölüm bunun yanıtı mıdır?

Ebru Köksal: Tabii ki borçlar hemen sıfırlanmıyor. Borçlar Varlık A.Ş. devredilerek, Varlık A.Ş.'nin Süper Lig A.Ş.'nin kredibilitesi kullanılarak yapılacak olan, uzun vadeli gelir getirici kontratlarda teminat olarak kullanılarak borçlar uzun vadeye yayılıyor. Dolayısıyla ödenebilir hale getiriliyor. Bugün büyük kulüplerimizin 3 ila 5 senelik borçlanma kapasiteleri var. Ama küçük kulüplerimizin daha çok 1 veya 2 yıllık kredilerle döndüğünü çok iyi biliyoruz. Önemli olan tabii ki o ödeme planına uyabilmek ve nakit akışını şaşırtmayacak şekilde hem israfı engellemek hem gelir getirici projelere konsantre olmak. Aynı zamanda belli bir başarıyı yakalamak gerekiyor. Çünkü bizim sektörün pekçok sektörden ayrılan özelliği başarıya çok bağlı bir gelir yapımız var. Gider yapımız çok daha sabit. Çünkü ücretlerimizin çok büyük bir çoğunluğu giderlerimizin büyük bir çoğunluğu futbolcu ücretleri, futbolcu ücretlerinin çok büyük bir çoğunluğu kesin garantili sabit ücretler, bir kısmı maç başına primlerden oluşuyor. Ama bugün Avrupa'da bir maç kaybetmenin bedeli 1.5 milyon euro, Türkiye'de bir maç kaybetmenin bedeli 1.5 milyon TL, her sponsorsuz boş geçen maç kulüpten kulübe değişiyor ama büyük kulüpler için göğüs sponsorunuz yoksa her maç 350 bin - 400 bin TL para kaybediyorsunuz. Başarı gelmediği zaman statlar, tribünler dolmuyor, ürünler satılmıyor. Dolayısıyla siz bir anda 1. lig ile 5. lig arasında bütçenizin gerçekleşme oranı P - `'lara kadar düşebiliyor. Bütçelerin gerçekçi yapılabiliyor olması lazım. İsrafa hayır, tasarruf yaparken de başarıyı ve rekabetçiliği de gözetebilecek bir yapının olması gerekiyor. Ek borçlanmayı nasıl önleyeceksiniz? Bu detaylı bir şey ama bugün gerekli mevzuat düzenlemesi yapılarak, Kulüpler Birliği yasası yapılarak ve özellikle de federasyon ve Süper Lig A.Ş. üzerinden geçecek olan gelirlerin teminine bir takım kısıtlamalar getirilerek yani Spor Toto gelirleridir, yayın hakkı gelirleridir, tribün gelirleridir, bu şekilde harcama kontrolu ve borçlanma kontrolü getirmek mümkün. Bu çok çok büyük bir proje. 3.5 milyar TL'lik portföyün vadeye yayılması ve bunun da sürdürülebilir hale getirilmesi bir yandan da dediğiniz gibi kulüplerin bu borç sarmalından çıkartılması federasyonun önümüzdeki bu dört yıllık süreçte en önemli projelerinden bir tanesi olacak.  Fakat bunları da yaparken geçen sene Türkiye Futbol Direktörümüz Sayın Fatih Terim'in gündeme getirdiği "Gençlik Gelişim Programlarıı" alt yapı çalışmalarının da ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha vurgulamak istiyorum. Biz bu yeniden yapılanmayı çalışırken kendi kaynaklarımıza dönmemiz çok çok önemli. Bizim bu sene baktığımız zaman Avrupa'nın 5 ligindeki gelirlerin büyüme hızında transfer rakamlarının büyüklüğü hepimizin dikkatini çekiyor. Yine 2015 - 2016 transfer sezonundan önce 2.9 milyar Euro'luk bir transfer hacmi yaşandı. Bu çok büyük bir piyasa. Bu bizim yayın haklarımızdan da büyük bir piyasa, sponsor haklarımızdan da büyük piyasa. Bugün İngiltere'ye, Almanya'ya, İspanya'ya, İtalya'ya Fransa'ya, oyuncu satacak duruma gelebiliyor olmamız lazım. Şimdi yavaş yavaş başladık ufak ufak. Biz Ünal başkan döneminde altyapıyla ilgili bir çalışma başlatmıştık. Tabii ki daha sonra Duygun başkan 7 aylık bir yönetim olduğu için daha kısa vadeli ve çabuk kararlar alabilecek uygulamalara gitti. Ama kendi bünyemizde bir ödül ceza sistemi düşünmüştük aslında. Dışarıdan her transfer ettiğimiz oyuncunun bedelinin  kadar altyapıya koymak, satıştan elde edilenin %'ini de prim olarak altyapıya koymak gibi bir fikrimiz vardı. 77 milyonluk bir ülkede çok ciddi bir yetenek havuzu var. Aslında öncelikli olarak bizim kendi iç dinamiklerimize dönüp futbolcu yetiştirmeye çok önem veriyor olmamız lazım.

Fatih Kuşçu: Ebru Köksal'ın şimdiye kadar FIFA'da Galatasaray'da neler yaptığını biliyoruz. Kısaca bunları anlatır mısınız?

Ebru Köksal: 2012 yılında FIFA'nın çok kısıtlı bir danışma kadrosu vardır. Her yıl 100 milyon dolara yakın kısmını 209 üye ülkesinin özellikle alt 3/2'sinde yer alan gelişmiş değil ama gelişmekte olan ülkelere ayıran bir departmanı var. Bu departman dışardan danışmanlarla çalışıyor. Ben de 2012'den beri bu kadroda yer alıyorum. Özellikle de 15 senelik futbol sektörü birimimi ile dünyanın dört bir tarafında yer alan projelerde yer alıyorum. Son bir senede özellikle eğitim projelerinde çok fazla görev verdiler. Mesela Çin Futbol Federasyonu'nun üst düzey yöneticilerinin yer aldığı ayrıca Çin'in 47 bölgesinin federasyon başkanlarının, sekreterlerinin yer aldığı 100 kişilik bir semineri geçen sene yönettim. Stratejik planlama, pazarlama, yönetişim, iyi yönetişim modüller üzerine eğitim veriyorum. Avustralya'da da  Avustralya Futbol Federasyonu'na aynı şekilde bütün bu modüllerin üstüne bir de son 6 ayda bir liderlik modülü ekledik, benim geliştirdğim bir modül. Çok değerli orta kademe ve üst kademe yöneticiler var. Ama daha üstü düzey yöneticilere hazırlanmak istiyorlar, bir liderlik vasıfları kazanmak istiyorlar. Hem kendilerini keşfetmelerini, liderlik cevherini ortaya çıkarmaları, karar mekanizmalarında daha kararlı olmaları, müzarekere güçlerini arttırmaları ve diğerlerini etkileyebilme kabiliyetini arttırmaları konusunda 2'şer günlük eğitimler. Bu yaptığımız çalışmalarla geçen yıl ben bunu Mutan'da 11 bölge federasyonuna ardından,  Filipinler'de 17 ülke federasyonuna yani Asya'nın 4/3'ünü kapsadık. Şimdi Avusturalya, Avrupa'da Finlandiya, Rusya, Galler'de yapacağız önümüzdeki günlerde.

Fatih Kuşçu: Türkiye'de yapılacak mı?

Ebru Köksal: Türkiye Futbol Federasyonu tepedeki 3/1'de kalıyor. Olmuş gözüyle bakılıyor. İhtiyaç daha çok orta ölçekli federasyonlarda. Bunun dışında da hem FIFA'da hem UEFA'da kadın liderlerin arttırılmasıyla ilgili girişimler var. Ben 3 senedir mentor olarak görev yapıyorum. Bizden daha genç daha kariyerinin başında olan kadına ablalık yapıyoruz. Yol gösteriyoruz, üst düzey pozisyonlara talip olmaları için onları gayretlendiriyoruz. Ayrıca da FIFA Kadınlar Dünya Şampiyonası esnasında Kanada'da bir 6. sempozyum düzenlendi. Liderlik ve Kadın Futbolu üzerine. Ben de ordaki 4 konuşmacıdan bir tanesiydim. FIFA'nın yönetim kurulu üyesi olan 3 kadının haricinde ben ve 5. olarak Amerikan Futbol Federasyonu Başkanı Sunil Gulati konuşmacıydık. O çalışmanın sonunda çıkan deklarasyonda kadınların 0 seviyesinde  karar mekanizmalarında yer alması için bir çağrıda bulunuldu. Bunun zamanla kural haline getirilerek FIFA üyesi 209 federasyonunda hemde üyesi olan tüm kulüplerde yerleşmesi ve zorunlu hale gelmesi gerçekleşecek. Dolayısıyla bu vesile ile futbol sektörüne endüstriyel futbola gönül vermiş kadınlara da sesleniyorum. Hepinizin bu işlere talip olmanız lazım. Yurt içinde ve yurt dışında. Dolayısıyla şu anda biz 5-6 kadınız bu konuda uğraş veren. Benim de özellikle bu konuyla ilgili kalbimde çok sıcak bir his var. Onun dışında ben kadınlığımı bir kenara bırakıyorum tabii ki teknik bilgim yıllardır birikimim sebebiyle bu konuları konuşuyoruz, yıllardır yurt dışında çalışma gruplarında yer aldığım için  ve Süper Lig A.Ş. projesine ve Varlık A.Ş. projesine de çok inanan ve destek veren bir kişi olarak burdayım.

Senin için hazırladığımız haberler