AJANSSPOR HABER
Trendyol Süper Lig'in 6. haftasındaki derbide Fenerbahçe'yi 3-1 yenen Galatasaray, 6'da 6 yaptı. Maçın ardından ise spor yazarları değerlendirmelerde bulundu. İşte o yorumlar...
Galatasaray, Trendyol Süper Lig'in 6. haftasındaki derbide Fenerbahçe'yi deplasmanda 3-1 yendi. Maçtan hemen sonra ise spor yazarları köşelerini süsledi. Detaylar...
Trendyol Süper Lig'in 6. haftasındaki derbide Fenerbahçe'yi 3-1 yenen Galatasaray, 6'da 6 yaptı. Maçın ardından ise spor yazarları değerlendirmelerde bulundu. İşte o yorumlar...
''Büyük derbi Galatasaray'ın galibiyetiyle sonuçlandı. Önce şunu söyleyelim, Galatasaray çok iyi top oynadı. Pozisyon verdiler belki ama iyi kapandılar, yakaladıkları pozisyonları değerlendirdiler ve bazı oyuncuların kalitesiyle de maçı koparttılar. Aslında Fenerbahçe ilk 10 dakika iyiydi. Sonra devre sonuna kadar bütün inisiyatif Galatasaray'a geçti ve Lucas Torreira'nın müthiş vuruşuyla gol geldi. Aslında golü Torreira mı attı yoksa direkten dönen top Livakovic'e çarparak mı girdi, karar hakemlerin olacak. Hemen ardından da buram buram kalite kokan Galatasaray'ın ikinci golü geldi.
Osimhen belki gol atmıyor ama iki haftadır iyi oynuyor. Yapılan ortayı göğsüyle Mertens'in önüne öyle bir indirdi ki Mertens de ayağının üstüyle öyle bir aşırtma yaptı ki bunun adına kalite diyoruz. Burada tartışılacak yan şu; Livakovic bu ikinci golü yemeyebilirdi.
İkinci yarı Fenerbahçe baskın gibi göründü. İlk yarıda Oosterwolde ile kaçırmışlardı, ikinci yarıda da pozisyon buldular ama bu sefer Fenerbahçe amatör takımların yemeyeceği bir gol yedi. Sara aldı, verdi, aralarından geçti ve köşeye bıraktı. Ardından Fenerbahçe bir penaltı kazandı ama tabii ki yetmedi. Sonuçta derbi galibiyetleri şampiyonluğun belirlenmesinde çok önemli ama dün gece Mourinho'yu da gördük. Fenerbahçe'yi ne oynattı, ne oynatmadı. Hakem Atilla Karaoğlan bence çok iyi maç yönetti. Ufak tefek hatalar yaptı ama böylesine bir derbi bu hataları rahatlıkla kaldırır.'' (Ahmet Çakar - Sabah)
''Oh be... Nihayet içinde yüksek doz futbol olan bir FenerbahçeGalatasaray derbisi izledik dün. Bunun için önce her iki takım futbolcularına ve teknik kadrolarına, sonra da derbinin altıncı haftaya konulması kararını alanlara teşekkür etmek gerek. Yıllardır kendimi hırpalıyorum, şu derbiyi otomatik olarak sondan bir önceki haftaya koymayın, gerilimi yükseltiyorsunuz, futbol oynanmıyor diye... Nihayet bu aptalca ısrardan dönüldü. Derbi altıncı haftaya konuldu. Ve dün ilk düdükten son ana kadar heyecanla dolu, iyi ki futbol var diyebileceğimiz, gerilimden değil oyundan bahsedebileceğimiz bir derbi izledik hep birlikte.'' (Uğur Meleke- Hürriyet)
''Torreira'nın şutu direkten dönüp, Livakovic ile buluşup ağlara gittiğinde, maçın devranı da döndü. Kadıköy'ün atmosferi, maçın önemi, Mourinho'nun planları ve ilk dakikalardaki Fenerbahçe dalgalarını getirdi. Maximin güdümlü füze gibi gidiyordu rakip kalenin üstüne. Pozisyonlar üst üste gelirken, taç atışından gelen topu uzaklaştıramadı Fenerbahçe defansı. Şok golün üstüne Osimhen – Mertens yapımı usta işi, ikincisi de geldi. Okan Buruk'un Galatasaray'ı oyunun kontrolünü tamamıyla ele geçirip, Mourinho adına ortada plan da bırakmadı. Devre bittiğinde, ikinci yarıdaki gollerin de habercisi olan, iki kale arasında gidip – gelen tempolu bir futbol kaldı akıllarda.
Sonrasında hamleler beklendi. Mourinho Amrabat ile orta saha direncini onarmak istedi. Ama sadece Maximin üzerine kurulu oyun planında, uzun ve yüksek toplara dönen bir takım vardı. Sanki orta sahasız oynuyorlardı. Fred ve Symanski de bu ritmin içinde varlık gösteremediler, Tadic'in Dzeko'nun ustalığı da rafa kalktı. Sara'nın taç atışından gelen topla üçüncüyü atması, yoruma açık penaltıyla gelen Dzeko golüyle, maç kendi kaosuna kavuştu. Mourinho hücumcuları sürdü sahaya teker teker, Okan Buruk yorgunları kenara çekip, Barış'ı da beke atarak defansını beşledi. Sonuç, şampiyonluk yarışında avantaj da, moral de Galatasaray'a geçti. Galatasaray belki bir sezonda gördüğü sarı kartı, tek maçta hanesine yazdırdı. "Sadece bir maç" diyerek derbiyi yorumlayan Mourinho da "gerçeklerle" tanışmıştır umarım. Bu yenilginin fiziki yıpranmasının belki sarar ama takım ve taraftar üzerinde mental darbe için çok uğraşması gerekecek.'' (Gürcan Bilgiç- Fotomaç)
G.Saray çok önemli bir deplasman derbisinde nasıl oynanması gerekiyorsa öyle oynayarak 3 puanı kazandı. Disiplinli ve hırslıydılar. İyi yardımlaşma yaptılar. Maçın ilk 15 dakikası hariç kontrol hep ellerindeydi. Takım oyunu oynadılar. Bütün futbolcular görevlerini yaptı. Ben en çok Yunus'u beğendim. Bu kadar olumlu performans göstereceğini herhalde kimse beklemiyordu.
Okan Buruk tabi ki takımını başarıyla yönetti. Bu kadar oyuncu değiştirmişken, maç güvenli bir skor ile devam ederken Batshuayi'yi hiç düşünmeyişini çok yadırgadım. F.Bahçe'nin bu kadar olumsuz bir saha içi performansı göstereceğini kimse tahmin etmiyordu. Ama unutmamak lazım ki bu tip zorlu maçlarda Tadic-Dzeko ikilisiyle oynarsanız, başarılı olmanız tesadüflere kalır. Diğer oyunculara baktığımız zaman Szymanski bal yapmayan arıydı. Medyanın yüzde 95'inin olmazsa olması Fred son derece kötü oynadı. Eğer Maximin kişisel dribblinglerle sahne almasa F.Bahçe'nin karşı kaleyi zorlaması da hiç mümkün olmazdı.
Ferdi ve Osayi-Samuel hücumlara sürekli kuvvetli fulelerle destek veren iki bekti. İkisi birden olmayınca hücum gücü iyice arızaya uğradı. Tekrar En-Nesyri üzerinde duruyorum. Mourinho'nun çok istediği bu santrforu neden hazırlayamadığını anlayamıyorum. Hazır olmasa bile maça girdiği kısa sürede rakip kaleyi zorladı. Ama zihinsel olarak hazır olmadığından gol katkısı sağlayamadı.'' (Ömer Üründül- Sabah)
''Mourinho derbi öncesi Galatasaray'ı ve Okan Buruk'u söylemleriyle psikolojik bir savaşın içine çekmeye çalıştı. Çünkü Portekizli hoca gerginlikten beslenmeyi sever. Ancak Okan Buruk ile G.Saraylı oyuncular Florya'da zihinsel olarak Mourinho'nun gerginlik tuzağına düşmemek için özel olarak hazırlanmışlar. Derbide öz güvenli bir G.Saray izledim. Okan hoca korkak davranmadı. Hücum futbolundan ve rakibe önde baskı yapma anlayışından taviz vermedi. G.Saray Osimhen'den başlayan Yunus'la Barış'la, Sara ve Torreira ile devam eden bir ön alan baskısını oluşturdu. Özellikle Sara'nın kazandığı toplar G.Saray'ı hücuma taşırken, F.Bahçe kalesinde tehditler oluşturdu. Torreira'nın golü jenerik olacak güzellikteydi. Bu gol sonrası Oosterwolde'nin gollük vuruşunu da Muslera tecrübesiyle önledi. Ancak Mertens'in golü geceye damga vurdu. Yunus'un Osimhen'in göğsüyle indirdiği topu Mertens mükemmel bir aşırtmayla Livakovic'in üzerinden ağlara bıraktı. G.Saray takım halinde oynamaya özen gösterdi. F.Bahçe ise bireysel becerilerle ayakta durmaya çalıştı. Oyunun direksiyonunda hep G.Saray vardı. Tüm oyuncular çok dikkatliydi. Ciddiyetten uzaklaşmadılar. Birbirlerine yardıma koştular. Sara'yı ağır eleştirenler artık attığı golden sonra kendisine şapka çıkartırlar. Sara'nın duvar pasları yaparak girdiği F.Bahçe ceza alanı içinde, topu sol ayağının içiyle Livakovic'in uzanamayacağı köşeye bırakması kalite kokuyordu. Eğer Osimhen son vuruşlarda eski gücünde olsaydı. G.Saray derbiyi çok daha farklı kazanırdı. Okan hoca, Kadıköy'e şampiyon hoca olarak geldi. G.Saray da sahaya lider olarak çıktı. G.Saraylı oyuncular derbiyi kazanmaya öylesine inanmışlardı ki tarihe geçen bir zafere imza attılar. Lider geldiği Kadıköy'den lider döndükleri gibi yenilmezliklerini de sürdürdüler. Mourinho ve öğrencileriyle aralarındaki puan farkını 5'e çıkardılar.'' (Levent Tüzemen- Fotomaç)
''Maça Fenerbahçe etkin başladı göründüyse de 16. dakikada önce Çağlar döneninde ise Fred ortaladı. Bu tip hücumlara “futbolda orta yapma sorunu” denmiyor nedense!.. O top beklendiği gibi savunmadan döndü lakin o dönüş bir Galatasaray golü olarak nihayete eremediyse onlar da rakipleri gibi hücumda “acemice” davrandıklarındandı! Düzenliydi Galatasaray. Spikerlerin anlatımıyla, “Uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek” bir gol attı Lucas Torriera. Livakovic’e çarpan topta!.. Ardından Mertens Benfica’da ilk maçında ilk golünü atan Kerem Aktürkoğlu’na benzer bir vuruştan gelen golle selam çaktı! Fenerbahçe tedirgin Galatasaray sakin ve düzenli ilerledi devre boyunca. Ev sahibi ağırlıklı olarak Saint Maximin’in dalışlarına muhtaç, Galatasaray daha “temkinli tarz”a terfi edip fırsat kollar görünümdeydi.'' (Cem Dizdar- Fanatik)
''Bir F.Bahçe-G.Saray derbisine daha şahitlik edecektik. Her iki takımda da dikkat çeken, ‘ah vah’ dedirten eksiklikler olmayacaktı ama bu iki büyük takımın her maçı biraz kaliteden yoksun kalıyordu. Bu defa da bence öyle oldu. Ben yazıyı yazdırdığım 80. dakikada tabelada dört gol vardı ama şöyle futbol, böyle futbol vardı diyemem.
Hele hele maçın önemli oyuncularından biri olmasını beklediğimiz Barış Alper takımını resmen 10 kişi oynattı. Bir de G.Saray’ın yeni büyük silahı Osimhen vardı ya, o da sadece gollerden birisinde göğsüyle top bıraktı o kadar.
Tabii ki bu maçta da kaleci Muslera’nın kalitesinin altını çizmek lazım. Yani müthiş zamanlama ve reflekslerle maçın seyrinin değiştirilebilecek şutları rahatlıkla aldı diyebiliriz.
Mourinho ne yaptı?
F.Bahçe’de çok merak ettiğim bir konu var. Bu Mourinho denen müthiş hoca nasıl oluyor da takımı resmen 10 kişi oynatan Tadic’e 60 dakika dayanıyor? Yaptığı değişiklikler İrfan Can hariç gerçekten şaşırtıcı. Hele hele En-Nesyri’nin girmesiyle birlikte savunma dengesi allak bullak oldu.
Maçın gollerine gelince Torreira’nın şutu gerçekten muhteşemdi. Mertens’in golünde ise bir ustalık kokuyordu. Tabii ki Sara’nınki için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Dzeko penaltıyı resmen kalecinin üstüne attı ama Muslera “Ben bir köşeye atlayayım da…” deyince gol oldu.
Haklı bir galibiyet
3-1’den sonra G.Saray futbol anlayışı, yaptığı değişikler hepsini alt alta koyarsak skoru koruyalım oyununu oynadı. F.Bahçe ise tabii ki her türlü riski alarak en azından bir puan çalabilme hevesiyle oynadı ancak organize olamadan gelişigüzel ceza sahasına yığılarak bir şeyler yapmaya gayret etti.
Sonuçta G.Saray, rakibinin sahasında 50 bin seyirci önünde çok önemli bir galibiyetle ligdeki yoluna yenilgisiz devam etti. F.Bahçe ise bu süper teknik direktörüyle bu defa kaybederek puan farkının açılmasına yardımcı oldu diyebiliriz.'' (Kemal Belgin-Türkiye)
İstanbul'da Cristiano Ronaldo'lu kadrosuyla Real Madrid'in başındayken 3. golü kalesinde gördüğünde 'tur gidiyor mu' diye titreyen bir teknik adamın, 11 yıl sonra aynı rakibinin derbi öncesindeki maçı sonrası "Yatağımdan izledim" açıklaması altında kibir aramıyorum. Mourinho, hafta ortasında tesislere gelen başkanı ve yönetiminin takımına daha fikstür çekildiğinde baskı kurduğunun farkındaydı ve "Benimle uğraşın" diye kendini atmıştı ortaya... Yattığın yerden derbi kazanılmıyor elbette. Rize maçıyla "Tatilim bitti" diyen Okan Buruk'un 5 haftalık süreçte cevabı sahada vermek üzere biriktirdiği çok demeci vardı. Hücumda üçlüye dönen kaydırmalı dörtlü defansıyla ve Yunus ile dörtlediği merkeziyle maça da damgasını vurdu. Mourinho onun uzun toplarla Osimhen'e oynayacağını düşünürken Buruk'un iyi pozisyon alan takımı, çıkarken baskı varsa da hissetmedi bile... Kanatları hırpaladılar, merkezde de fizik üstünlük kurdular. İki gol Buruk'un taktik zekasının ödülüydü. F.Bahçe defansı Osimhen ile boğuşurken Lucas'ın şutu ve ardından Nijeryalının Mertens'e göğüs pası... Sara hazırlanış bakımından derbi tarihinin en güzel gollerinden birini attı. 0-3 sonrası huyu suyu değişen hakem Karaoğlan'ın çaldığı penaltı sonrasında ev sahibinin oyunu alamaması, üçlüye dönüp Mert Hakan, Cengiz'den medet ummak da Mourinho'nun çaresizliği... G.Saray derbiye 4 gün boyunca Depeche Mode'un "Enjoy The Silence" ile geldi, evine dönerken Kadıköy'de çalan Depeche Mode klasiği ise "Broken"... (BÜLENT TİMURLENK- SABAH)
''Önce Tadic ile başlayalım. Sağ kanatta, sol tarafta olduğu kadar etkili değil. Bu takım geçen sene 99 gol attı. Zaman zaman başrolde zaman zamansa önemli yardımcı rollerdeydi. Dün sahaya bakıyorum uvertür olmuş! Uvertür; "oyalayıcı" demek! Resmen ayağına top değmeden ilk yarıyı bitirdi. Ne yazık! Taraftarlar, "Attack Fener" diye pankart açmışlar. İnanın onlar kadar cesur olamadı Mourinho! Kimse kusura bakmasın; dünyanın en büyük teknik direktörlerinden biri olabilirsin ama hala, "bizim" ligi bilmiyorsun. Ama eminim öğreneceksin. Belki yarın belki yarından da yakın! Bu maçta oynayan futbolculara yazdığımı lütfen okutsunlar. Bakın kardeşim; Fenerbahçe kendi stadında çok az derbi kaybeder. Siz tarihe geçtiniz, tarihe! H H H
"Bu maça özel olarak hazırlanmaya gerek yok" diyen Mourinho bazı şeyleri hala anlayamadı. Sen de, Okan'da bu büyük derbiye özel hazırlanmak zorundadır. Okan Buruk hazırlanmış, sen hazırlanmamışsın! Verilecek kartlarla ilgili çok fazla bir şey söyleyemem. Zira eksik kalmış bir rakibi yenmeyi kendime yediremiyorum. Eminim iki takımın taraftarı da yedirmez! Sevgili Mourinho taktın Çağlar'a, vazgeçmiyorsun. Geçen hafta sana maç kazandıran Becao'yu bilinmeyen bir sebeple yedek kulübesine atıyorsun. Kusura bakma herşeyi bilme ihtimalin yok. Biz öğreniyoruz, sen de öğrenmeye devam edeceksin. İnan attığın penaltı, penaltı değil. En azından ben inanmıyorum. Süper Lige hoşgeldin Mourinho; gevezelik değil iş yap lütfen! Galatasaray'ın yenilerini durdurayım derken eskilerini unuttun, takımına da unutturdun! Eskiler 2 yıldır şampiyon oluyor. Sonuca gitmek her zaman olmuyor ne yazık ki… Bazen cesur olman gerekiyor. Galatasaray'ı doğru oyunundan dolayı kutluyorum. Gerçekten hak edilmiş bir galibiyet aldılar. (uncertain: Belirsiz)'' (Emre Bol- Fotomaç)
''Barış Alper ve Mertens, derbinin sonucunu belirlediler. İki oyuncudan muazzam performanslar izledik. Özellikle Barış Alper'in sol kanattan oluşturduğu ataklar F.Bahçe'nin dengesini çok ciddi şekilde bozdu. Mertens'le beraber hem oynadılar hem de oyunu yönettiler. F.Bahçe savunmasının her atakta bu futbolcuların topla buluşmasına engel olamaması ağır bir fatura olarak skora yansıdı. Galatasaray, Osimhen ve Sara'nın da katılımıyla beraber hiç ummadığı kadar rahat ve bol pozisyonlu bir maç oynadı. F.Bahçe daha ofansif, daha agresif bir oyun ortaya koymak istese de özelikle ceza sahası içerisinde çok etkili olamadı. G.Saray'a oranla daha çok ceza sahası içerisine girdi, oyunu zorlamaya çalıştı. Ama sonuç etkinliği çok geride kaldı. Bu tür derbilerde temaslı ve yakın oyun önemli. Özellikle Galatasaray'ın ön taraftaki atletik oyuncuları oyunun boyunu uzatırken, Fenerbahçe buna önlem alamayarak tuzağa düştü. G.Saray hem çok rahat top alabildi hem çok rahat top kullanabildi. Son iki yılın şampiyonu, bu kadar tecrübeli ve lider oyuncuya sahip olan G.Saray'a karşı bu boşluklara müsaade ederseniz faturası da bu şekilde olur. Fred ve İsmail'le daha fazla ayakta kalabilen bir oyun ortaya koyabilselerdi belki oyun biraz daha dengeli hale gelebilirdi. Torreira ve Sara'nın Mertens'le oluşturduğu orta saha, maç boyunca sarı lacivertlileri teslim aldı. Bu kadar bol pozisyon ve gol seyredebilmek de izleyenler açısından iyi bir derbi heyecanı yaşattı.'' (Ali Gültiken- Sabah)
''DÜN akşamki dev derbide istediklerini yapan ve daha iyi oynayan Galatasaray 3 puana ulaştı. Mourinho'nun da, Fenerbahçenin de açıkçası karizması ciddi şekilde zarar gördü. Oyuna rakibini üçüncü bölgede bekleyerek başlayan Fenerbahçe rakibin kendi kalesine gelmesini engelleyemedi.
Orta saha son derece kötü bir maç çıkardı. Buna karşın, Galatasaray kendine güvenli oyunuyla her kaptığı topta pozisyonlar üretti. İlk 45 dakika boyunca Maximin dışında zorlayan bir oyuncu olmadı.
Maximin de takımın en iyisiydi.
Maçın kırlma anlarında özellikle Oosterwolde'nin kaçırdığı pozisyon Fenerbahçe'nin maça ortak olmasını engelledi. İlk 45 dakika bittiğinde İsmail'in çıkması doğruydu ama Tadic'in de ona eşlik etmesi gerekirdi.
Mourinho, Tadic'e çok sabretti.
Galatasaray'ın orta saha üçlüsü son derece iyi bir maç oynadı. Yunus ve Barış da onlara eşlik etti.
Maximin hariç Fenerbahçe'de iyi oynayan oyuncu sayısı yok denecek kadar az. Daha doğru, daha akıllı oynayan Galatasaray kazandı ve rakibine daha 6. haftada 5 puan fark atarak Fenerbahçe'yi krize soktu.
"Galatasaray Kadıköy'de aldığı galibiyetle hem Fenerbahçe'nin hem de Jose Mourinho'nun karizmasına ciddi zarar zarar verdi" (İLKER YAĞCIOĞLU- Takvim)