Spor yazarları, Spor Toto Süper Ligi'n 16. hafta karşılaşmasında 1-1 berabere biten Medipol Başakşehir - Galatasaray maçını değerlendirdi.
Spor yazarları, Spor Toto Süper Ligi'n 16. hafta karşılaşmasında 1-1 berabere biten Medipol Başakşehir - Galatasaray maçını değerlendirdi.
Galatasaray’ın eleştirilecek o kadar çok şeyi var ki. Takımın içine bakıyorsun, heyecanını, hırsını kaybeden, artık emeklilik zamanı gelmiş... Ne olursa olsun sarı-kırmızılı kulüp bir markadır. Fatih Terim’in bir çizgisi vardır. Şu anki kadroda bu çizgiye yaklaşamayan o kadar çok futbolcu var ki, inanın eleştirmeye bile değmez.
İsim olarak bakıyorsun muazzam, çok büyük yıldızlar. Aldıkları paraya bakıyorsun, o da mükemmel, torbalar dolusu eurolar futbolculara ödeniyor. Oynanan futbola bakıyorsun... Demek ki hiç çıldırıp sinirlerini bozmamak lazım. Bu kadrodan daha fazlası çıkmıyor.
Fatih Terim ne söylüyor? Devre arasını bekleyin. Gidecek olan futbolcular ve gelecekler var diyor. Ne yapalım herkes bekleyecek. Başka yapacak birşey var mı?
Başakşehir buralara tesadüfen gelmedi. Yukarda Allah var, sistem takımı. Bütün futbolcular ne yaptığını biliyor. Nasıl oynayacaklarını ezberlemişler. Defansı, orta sahası iyi. Düşünebiliyor musunuz? Emre Belözoğlu’nun görevini Türkiye’de yapacak başka oyuncu yok.
Adam gelmiş 38 yaşına daha hâlâ 90 dakika futbol oynuyor. 18 yaşındaki delikanlılar gibi koşuyor. Topu istediği yere atabiliyor. Ve Abdullah Avcı bu oyuncuya gözü gibi bakıp istediği randımanı alabiliyor.
Dün gece iki takım da kontrollü futbolu tercih etti. Aman bir kaza olmasın, yenilmeyelim düşüncesi bilhassa ilk yarı her iki tarafın da düşüncesiydi. Ama 75. dakikadan sonra daha çok gol pozisyonuna giren, galibiyete yakın olan taraf ev sahibi ekipti.
Salı gecesindeki Porto maçının yorgunluğu, Galatasaraylı futbolcuları etkiledi. Bir de maç kaybedilse lider ile puan farkı 11 olacak. Sarı-kırmızılı cephede bunun da stresi vardı.
Şimdi sekiz puan fark devam ediyor. İyi bir takım kurulursa bu kapanmayacak bir fark değil. Ancak üstüne basarak söylüyorum: İyi bir takım kurulursa. Ama transfer yapılmazsa bu kadroyla Terim’in şampiyonluk yarışının içinde olabileceğini düşünmüyorum. Şu an takımın iki tane yıldızı var. Zaman zaman hata yapmasına rağmen biri kalede Muslera, diğeriyse 1 yıldır tam hazır olmamasına rağmen Feghouli... Bu iki futbolcuya ayak uydurabilecek yetenekte, hırsta başka kimse yok.
Ndiaye kiralanıyor. Çok da büyük paralar ödeniyor. Takıma en ufak bir katkısı yok. Fernando büyük yıldız diyoruz, o da kayboldu. Madem devre arası transfer yapılacak, dilerim içinde, ruhunda hırsını, savaşma duygusunu kaybetmemiş futbolcular alınır...
İlk 45 dakika o kadar dengeliydi ki... Pozisyon alma, şut atma, gol bulma ve skor... Medipol Başakşehir-Galatasaray mücadelesinde takımlar, terazinin iki kefesine oturtulmuş ve dengede tutulmuştu.
Ev sahibi her zamanki gibi dingin, tedbirli, sabırlı idi. Galatasaray’daki en belirgin fark ise biraz daha iştahlı, zaman zaman pres yapan haliyle daha çok istemesiydi ya da ister gibi görünmesiydi.
Nitekim, Başakşehir’in aradığı, istediği gol; İrfan Kahveci’nin ayağından geldi. Muslera topu mu göremedi, arkadaşına değip geldiği için mi şaşırdı bilinmez, ancak topu kalesinden çıkarabildi. Zaten isabetli iki şuttan biri kaleye girdi.
Galatasaray’ın golü de öyle hazırlanmış bir ataktan gelmedi ya... Onlar da bir penaltıyla skoru eşitledi. Ancak bu penaltının bir özelliği, Cim-Bom’un Süper Lig’deki ilk penaltı golüydü. Diğer özelliği de, Eren’den gelmesiydi.
Penaltıyı attı, kabul... Ancak bu haliyle Galatasaray’ın forveti olamayacağı aşikar... Formula 1’de yarışan tosbağa gibi! Taraftarının neden ona tepki gösterdiği Başakşehir karşısında bir kez daha ortaya çıktı.
İkinci devre de ilk yarıya benzer şekilde başladı ancak öyle devam etmedi. Başakşehir, aradaki puan farkını düşünerek risk almazken, yine de yaptığı değişikliklerle rakibin direncini kırmaya çalıştı. Tatlı sert futbolu da cabasıydı. Son bölümde Cim-Bom’u köşeye sıkıştırdı ama her zamanki gibi Muslera gibi bir kurtarıcıları vardı. Ama aynı Muslera’nın 88’de öyle bir boşa çıkışı vardı ki; evlerden uzak...
Haftalardır sakatlığı nedeniyle takımdan ayrı kalan ve sonradan oyuna giren Elia o eski gücünden uzak kalırken, Adebayor ise nüfus kağıdının gösterdiği 34 yaşıyla bile yıpratıcıydı.
Cim-Bom ise -gücü nisbetinde- 90 dakikayı bitirmeye çalıştı. Sahadaki Abdullah Avcı’nın Başakşehir’iydi ama Fatih Terim’in Galatasaray’ının bu olduğunu söylemek mümkün değil... İlk yarıdaki belirli bölümleri bir kenara bırakın, orta sıralar için mücadele eden Anadolu takımından farkı olmadığını görün.
Porto maçından sonra, “Böyle oynayın, yenilin” diye gaz verirsen, ligde de gaz kesmeye devam edersin. Bu takım için bir, iki, üç transfer yetmez; daha fazla yapmaya da kulübün gücü yetmez.
İyi bir maç izledik. İki taraf da kazandıklarında ya da kaybettiklerinde neler olacağını biliyordu. O nedenle zaman zaman beraberliğe razı - statükoyu koruyan - bir oyuna kaptırdılar kendilerini. Tıpkı satranç gibi hamlelerle etkili olmaya çalıştılar. Elbette Medipol Başakşehir hem ev sahibi, hem de oturmuş bir takım olarak maçın daha baskın tarafıydı. Set oyununu başarıyla oynadılar. Galatasaray ise cezası biten oyuncular ve Porto maçındaki reaksiyoner mücadeleci tavrıyla zaman zaman çabuk ataklar geliştirdi, bilinen sorunları nedeniyle beklenen etkiyi yaratamadı.
En çok merak edileni en baştan söyleyelim: Ümit Öztürk, yılbaşından itibaren FIFA kokartı takacak. O nedenle kendisini listeye alanları mahcup etmemek adına yerinde kararlarla otoritesini koruyan bir yönetim sergiledi. Penaltıda ve kartlarda kuralların gereğini yaptı.
Başakşehir’in en fenomen oyuncusu Edin Visca... Hem sağda, hem de sol kanatta pozisyonu hazırlayan, oyunu çok çabuk karşı kaleye yıkan pasları ve şutlarıyla çok istikrarlı bir takım oyuncusu o. Dün de İrfan Can Kahveci’ye yaptığı asist, verimli oyununun bir örneği.
Galatasaray, mücadeleci ve reaksiyoner oyunuyla 13 dakika içinde beraberliği penaltıyla yakaladı. Ndiaye-Mert Günok temasındaki penaltı kararı doğruydu. Eren Derdiyok penaltıyı iyi kullandı ama malum Gomis sonrası sendromu dolayısıyla girdiği pozisyonları değerlendiremedi. Yine de sakatlanmasına rağmen samimi gayretler gösterdi, olmadı.
Fatih Terim, Galatasaray’ın sezon planlamasını yaparken Belhanda ve Emre Akbaba’ya belirleyici - majör- roller biçmişti. Ne var ki iki futbolcunun ağır sakatlıkları bütün hesapları alt üst etti. Terim’in zaman zaman maç sonuçlarının yorumunu yaparken, devre arasında futbolculardan önemli bir bölümünün gönderileceğini açıklaması: temmuzda kadronun yenileneceğine dair sinyaller vermesi sahadaki oyuncular üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştı. Sanki mevcut kadro ile arasındaki bağlar zayıflamış gibiydi. O nedenle Feghouli, Onyekuru, Eren, Rodrigues, sonradan yerine giren Selçuk topu kazandıklarında hücum aksiyonları oluşturamadıkları gibi, top rakipteyken hiçbir direnç ortaya koyamadılar. Bu yüzden ikinci yarının büyük bölümünde Başakşehir oyuna çok egemen oldu. Ama Adebayor ve Elia hamlesine rağmen gol becerisini gösteremediler. Bu arada Terim’in uzun süre gözden çıkardığı Feghouli’deki canlanma ve çabalar da gözden kaçmamalı. Galatasaray açısından önceki -Trabzon ve Akhisar- maçlarına göre çarçabuk dağılıveren takım bu defa belli bir direnç ortaya koydu, en azından statükoyu korumak becerisini gösterdi.
İki takım da o kadar iyi kontrataklar kurdular ki 2 takımın da bu kadar kontrollü oynamalarına kızamıyorsunuz. Belli ki çekiniyorlar. Başakşehir ligin geri kalanını uyutarak zirveye tutunmak istiyor. Mert’in ligdeki çoğu stoper ve orta sahadan daha iyi ayakları var. An itibarıyla 16 maçta sadece 7 gol yemiş olmasından daha önemli olan bu. Savunmasını ligde hiçbir kalecinin yapamadığı kadar rahatlatıyor. İlk yarıda kontrolü topu da çok almayarak alana doğru yayılarak yaptılar. Sanki Adebayor’un dışarıda kalması da bundan. Hemen orta sahaya gelip takımı akına kaldırmak peşinde. Ama Abdullah Avcı öyle değil. Rakibi uyutmak istiyor. İlk yarıda yüzde 49’da kalan topa hakimiyetin ikinci yarıda yüzde 65’lere çıkışı bu kontrol deliliğinden. Her an kontrol istiyor. Galatasaray da buna uydu. ‘Bir kontra gelirse ne âlâ’ dedi.
Gecenin sorusu
Artık tek bir soru var. Bir santrfor gelecek mi? Bunu iki takım için de sorabiliriz.
Maçın starı
İrfan ilk yarıda iyiydi. Ama özellikle üzerinde durulması gereken Feghouli. Dün 90 dakikalık değildi. Ancak Galatasaray’ın hücum adına yaptığı tüm olumlu girişimlerde o var.
Maçın olayı
Galatasaray 8 puan gerideyken ikinci yarıda Selçuk da oyuna girmişken oyunu alamıyor. Halbuki ilk yarıda topa daha fazla sahipken bunu yapmışsanız ikinci yarı ihtiyaç varken yapabilirsiniz. Başakşehir istediği gibi oynadı.
Kısa mesaj
Terim belli ki devre arasını bekliyor. 8 puan kapanır diyor. Riskten kaçınması bundan.
Saray, Başakşehir'inhem artılarını hem de zaaflarını göz önüne alarak doğru bir taktik planla ilk devreyi oynadı. Geride sahip oldukları toplarda acele etmeden, hazırlık paslarına da itibar ederek hücum aksiyonları denediler. Başakşehir'in kaleci Mert'i de dahil ettiği riskli hazırlık paslarına baskı uygulayarak top çalmaya çalıştılar.
Rakip atakların olgunlaşma döneminde de geride alan daralttılar.
Başakşehir ise beklendiği gibi yine alışılmış monoton pas trafiğine sadık kalıyordu.
Ofansif girişimlerde üretkenlik sağlayamıyorlardı.
Bunun iki nedeni vardı: Birincisi;
Galatasaray'ın dikkatli ve iyi alan savunması yapması, ikincisi de fiziki düşüş dolayısı ile Bajic'in rakip stoperlere teslim olması, Napoleoni'nin de kenar forvet olarak ofansif özelliklerinin çok kısıtlı oluşuydu.
İkinci devrenin başlangıcı da benzer tabloda idi.
Ama son 30 dakika kontrol tamamen Başakşehir'e geçti.
Burada yorulan ve oyundan düşen Galatasaray'ın bir önemli doğrusu daha vardı.
Bu da riski hiç göze almayıp, oyunu takım halinde geride kabul edip kontratak kollamalarıydı. Son 15 dakikada bazı ciddi tehlikeler atlattılar ama son dakikada da Henry Onyekuru becerikli olsa az kalsın maçı kazanacaklardı.
Sonuçta kritik maç beraberlikle noktalandı.
Başakşehir adına, puan açısından oldukça önde bulunduğu için bu beraberliği kayıp saymamak lazım. Ama Alanya deplasmanında da Epureanu ve Emre'den mahrum oynayacaklar. Bu iki önemli ismin Alanya'da forma giyemeyecek olması dezavantaj teşkil edebilir.
Penaltı kararı bana pek inandırıcı gelmedi.
Başakşehir'in temiz golünde uzunca bir süre bir şeyler arayan VAR hakeminin bu pozisyon için 'bir incele' uyarısı bile yapmayışı kafama takıldı.
Galatasaraylı oyuncular kaybettiklerinde lig yarışı konusunda ciddi yara alacaklarını biliyorlardı. Başta Feghouli olmak üzere Galatasaray takım halinde ciddi bir mücadele ortaya koydu. Porto önünde harcanan aşırı güç oyuncuların fizik performansını etkilemişti. Başakşehir gibi ayağa mükemmel pas yapan, rakip baskısından kolay çıkabilen bir takıma karşı Galatasaraylı futbolcular geniş alan vermemeye özen gösterdiler. Rodrigues ile Onyekuru kanatlarda çok etkili olamadılar. Başakşehir'in hücuma hızlı ve çabuk çıkma özelliği yüzünden Nagatomo ile Mariano ikilisi kenar bindirmeleri konusunda dikkatli ve kontrolluydu. Nagatomo, Visca'dan depar yememek için alanını fazla terketmedi. Güvenli oyun planı içinde alan savunmasını mükemmel uygulayan Başakşehir'in hücumdaki en etkili silahı kenarlardan Galatasaray ceza alanı önüne kesilen toplar oldu. İrfan Can'ın golü Galatasaray'ı kırılgan bir yapıya sokmadı. Eren'in penaltı golü toparlanma adına itici güç oldu. Selçuk oyuna girdikten sonra Galatasaray'ın orta alandaki pas ritmi ve dengesi bozuldu. Ndiaye, Onyekuru ikilisinin 50'nci dakikada paslaşarak yarattıkları önemli gol pozisyonunu Eren'in değerlendirememesi Galatasaray adına kaçan önemli bir fırsat oldu. Eren topu kontrol etmek yerine sağ ayağıyla gelişine topa vursaydı kesin gol olurdu. Abdullah Avcı, Elia-Adebayor ikilisini oyuna aldıktan sonra Galatasaray ciddi bir baskı altında kaldı. Ardından Onyekuru son dakikada mutlak bir fırsatı daha harcadı.
Başakşehir gibi takım savunmasını, pas yapmayı ve hücum girişimlerini mükemmel yapan bir ekibe karşı Galatasaray'ın kaybetmemesi zirve yarışında kalmasını sağladı.
BAŞAKŞEHİR ile Galatasaray arasında oynanan maçtan çıkacak sonuç ligdeki zirve yarışını yakından ilgilendiriyordu. Ancak sahada ise ligin zirvesinde yer alan iki takımın mücaledesine yakışır bir oyun yoktu. Her iki takım da pozisyona girmekte zorlandı.
İki takım da beraberlik için sahaya çıkmış gibiydi. Futbol adına ortaya çıkan görüntü buydu. İki ekip arasında kıyaslama yapacak olursak Başakşehir daha fazla topa sahip oldu ve topu daha iyi çevirdi. Galatasaray'ın eksik futbolcularının fazlalığı da oyununu etkiledi. Ancak Galatasaray tüm olumsuzluklara rağmen maçı kazanacak pozisyonları da yakaladı. Son anlarda Onyekuru müsait pozisyonda golü yapabilse Cimbom rakibi ile puna farkını 5'e indirebilirdi.
TAKIM OLMUŞLAR
Dün akşamki oyun neticesinde tarafların sahadan 1 puanla ayrılması adil sonuç oldu diye düşünüyorum. Başakşehir, G.Saray'la puan farkını 8'de tutarak haftayı kazançlı kapadı.
Dünkü maçta ortaya çıkan detaylarından biri de Abdullah Avcı'nın ekibi Başakşehir'in takım olma olgusunu rakibine oranla daha iyi benimsemiş olmasıydı.
MAÇIN İYİSİ: İRFAN
Güzel oyunun şık bir golle süsledi.
MAÇIN EN KÖTÜSÜ: ONYEKURU
Pozisyonları cömertçe harcadı..
ŞAMPİYONLAR Ligi'nrde Porto maçında oyun anlamında ve fizik olarak iyi bir görüntü veren Galatasaray, Süper Lig'de Başakşehir maçına galibiyet için çıktı. Cimbom maça da ön tarafta presle başladı.
Rakibini sahasından çıkarmayan Galatasaray, topa hakim olsa da net pozisyon bulamadı. Orta sahada Feghouli sahanın en iyilerindendi. İyi oyun vardı ama Rodrigues ve Eren Derdiyok bir türlü takıma bu konuda destek olamıyorlardı.
Sahasında bekleyen Başakşehir, oynamak ve gol atmak isteyen ise Galatasaray'dı.
Ama golü bulan Başakşehir oldu. Sonra Ndiaye'ye yapılan net penaltıydı ve topu başına geçen Eren skoru eşitledi.
FEGHOULİ ÇOK ÇALIŞTI
Fatih hoca ikinci yarıya mecburen Rodrigues-Selçuk İnan değişikliği ile başladı.
İkinci yarı biraz daha geriye yaslanan Galatasaray topu Başakşehir'e verdi ve kontra ataklarda Onyekuru ile pozisyonyon bulmaya çalıştı.
Feghouli her şeyini verse de diğer oyuncular ona ayak uyduramayınca Galatasaray galibiyet golünü bir türlü bulamadı. Galatasaray da böyle olunca farkı 5'e indirme fırsatını kullanamadı.
MAÇIN EN İYİSİ: FEGHOULİ
Mükkemmel oyunu 3 puana yetmedi
MAÇIN EN KÖTÜSÜ: EREN
Sahada yine yokları oynadı.