Yaşar Duran: Rüştü'nün Fenerbahçeliliği tartışılır

08.01.2022 - 23:06 | Son Güncellenme: 09.01.2022 - 08:18

Fenerbahçe'nin unutulmaz kalecilerinden Yaşar Duran, Rüştü Reçber'den Fernando Muslera'ya Berke Özer'den, İsmail Çipe'ye kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

Yaşar Duran: Rüştü'nün Fenerbahçeliliği tartışılır

AHMET UYKAN - MASKESİZ SÖYLEŞİLER

Onu Fenerbahçe ve Milli Takım formasıyla çıkardığı başarılı maçlarla tanıdık. Fenerbahçe'nin Bordoeux zaferinde de Türkiye Milli Takımı İngiltere'den 8 gol yerken de kalede o vardı. Sarı lacivertli formayla iki Türkiye şampiyonluğu, iki Cumhurbaşkanlığı Kupası ve bir Türkiye Kupası kazandı. Fenerbahçe'nin unutulmaz kalecilerinden Yaşar Duran, Ahmet Uykan'ın 'Maskesiz Söyleşi'lerine konuk oldu.

"BEZLERİ BİRBİRİNE BAĞLAYIP TOP OYNARDIK"

-Futbol tutkunuz ne zaman ve nasıl başladı?

 

Ankara’da varoş bir semte büyüdüm. Benim hiç oyuncağım olmadı. Fakir bir ailenin çocuğuydum. Nerede yuvarlak bir cisim bulsak oynuyorduk. Çaputları, bezleri bağlayıp top gibi oynardık. Daha sonra naylon toplar çıktı. Mahalle aralarında futbol maçı yapardık. Tek eğlencemiz ve oyuncağımız oydu. Futbol tutkum böyle başladı. Bizim semtte 3.Lig takımı Altındağspor vardı. Oranın seçmeleri yapıldı Yıldırım Beyazıt Lisesi’nde. Abim beni o seçmelere götürdü. Beni beğendiler. 1969 yılında Altındağspor tarafından lisansım çıkarıldı. 

"MAİER VE ALİ ARTUNER’İ BEĞENİRDİM"

-Örnek aldığınız veya beğendiğiniz kaleci var mıydı?


Almanların ünlü kalecisi Sepp Maier vardı. Bayern Münih’te oynuyordu. Bizden de o yıllarda Göztepe’nin ve Milli Takım’ın kalecilerinden rahmetli Ali Artuner’i beğenirdim. Son dönemde de Buffon, favori kalecilerimdendi. 

'BU KALECİYİ FENERBAHÇE’YE ALIN'

- İlk çıkışınızı Gaziantepspor’da yaptınız. Ardından Fenerbahçe ile yollarınız kesişti. Fenerbahçe’ye transferiniz nasıl gerçekleşti?


O dönem Alman teknik direktör Friedel Rausch, Fenerbahçe’nin hocasıydı. Fenerbahçe’yi lig maçında Gaziantep’te  3-1 yenmiştik. Ben de o maçta çok iyi oynamıştım. Rausch, maçtan sonra ‘Bu kaleciyi alın’ demiş. Başkan Ali Şen de transferimi gerçekleştirdi. Bana 6 milyon lira, Gaziantepspor’a da yaklaşık 20 milyon lira İstanbul’da yapılacak özel bir maçın hasılatı verildi. O zamanki şartlarda sansasyonel bir transferdi. Gazetelerin ekonomi sayfalarında bile haberleri yapıldı. 1981 senesiydi. O yıl askerdim. 

BAŞKAN ALİ ŞEN’DEN CEP HARÇLIĞI

-Fenerbahçe’nin sizi istediğini duyunca neler hissettiniz?

 

Çok heyecanlandım tabii. Çocukluğumun takımında oynama fırsatı yakalamıştım. O sene Ordu Milli Takım’ı ile dünya şampiyonası için Katar’a gitmiştik. Başkan Ali Şen de yolculuk öncesi havalimanına gelerek bana cep harçlığı vermişti. Şampiyona dönüşünde de Fenerbahçe’ye imza attım.

"NE MENAJERİMİZ NE DE BABAMIZ VARDI"

-Sizin döneminizde para konusunda kulüplerle pazarlık yapılıyor muydu yoksa ne verilirse o mu kabul ediliyordu?

 

Ne menajerimiz vardı, ne babamız…Ben her transferimde kulüp yetkilileri ile kendim görüşürdüm. Kafamdaki rakamı söylerdim. 5-10 dakikada imzayı atardım. Fakat özellikle şehir kulüplerinde, ‘Sen bizdensin, sen bizim evladımızsın’ diyerek cüzi rakamlara imza attırıldığına şahit oldum. 

"KALECİ ANTRENÖRÜ MÜ? O DA KİM?"

-Sizin zamanınızda menajer gibi kaleci antrenörü de yoktu. O açığı nasıl kapatıyordunuz?

 

Kariyerim boyunca kaleci antrenörü ile çalışma fırsatım olmadı. Sadece Necdet Zorluer vardı. Ben onun 3-4 sene Gaziantepspor’da yedeğiydim. Sağ olsun Fenerbahçe’ye gidene kadar hem hocalık hem ağabeylik yaptı. Tecrübelerini bana aktardı.  Daha sonra ne Fenerbahçe’de ne de Milli Takım’da ne de oynadığım diğer kulüplerde kaleci antrenörü yoktu. İşin garip tarafı bunu talep eden teknik direktör de çıkmadı. 

"SCHUMACHER ÜÇ JÜBİLE YAPTI, BİR KURUŞ BIRAKMADI"

-Fenerbahçe’de Almanya’nın kalesini koruyan Toni Schumacher takım arkadaşınızdı. Onun size bir katkısı oldu mu peki?


Bırakın katkıyı bilakis bize iyi örnek olmadı. Bizimle birlikte hiçbir antrenmana çıkmadı. Dizlerinden sakattı. Kulaklığı takıp kapalı salonunda halter çalışırdı. İdmanın bitimine yakın yanımıza gelerek, 'Bravo Yaşar' deyip tesislerden ayrılırdı. Yemeklere bile gelmezdi. Sonra kimsesiz çocuklara para bağışlayacağım dedi. Üç tane jübile yaptı. Bir kuruş bırakmadan gitti.

"RÜŞTÜ’NÜN FENERBAHÇELİLİĞİ TARTIŞILIR"

-Fenerbahçe’nin geçmişine baktığımızda birkaç isim hariç kaleciler yönünden diğer takımlara göre şanslı sanki. Sizin bu konudaki yorumunuz nedir?


Evet, haklısınız…Cihat Arman, Datcu, İvancevic, Yavuz (Şimşek) ve Adil (Eriç)ağabeyler vardı. Benden sonra Engin (İpekoğlu), Rüştü (Reçber), Volkan (Demirel) geldi. Bu isimler Fenerbahçe tarihine geçtiler. Gerçi Rüştü, Beşiktaş’a gidince Fenerbahçeliliği zedelendi. Bazılarının da efsaneliği tartışılır. Çünkü efsane olmak o kadar kolay değil. 

"PENALTILAR BENİM İŞİMDİ"

-Penaltıları kurtardığınız kadar iyi de penaltı atardınız. Bunu neye borçlusunuz?


Her iki ayağımı da iyi kullanırdım. Gaziantepspor’da penaltıdan kritik gollerim vardı. Galatasaray’a bile gol attım. 1-0 yendik. Penaltı kurtarma işinde de birçok etken var. Mesela rakibin penaltı vuruşlarını hangi köşeye attığını daha önceki maçlarından bilirdim. Bazen de koşusundan anlardım. Ayrıca sola gider gibi yapıp sağa atlayan kalecilerden değildim. Bir de 5’li penaltıların hepsinde aynı köşeyi seçerdim. Penaltılardaki rekorum hala kırılmadı. Türkiye’de gol atmadan futbol hayatı sona eren futbolcular var. 

"FATİH TERİM İZLANDA’YA ATTI, BANA ATAMADI"

-1986’da Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan Cumhurbaşkanlığı Kupası maçında Fatih Terim'in penaltısını da kurtarmıştınız. O anı hatırlıyor musunuz? 


Evet…Önce kaleci Simovic’in sonra da Fatih abinin penaltısını kurtarmıştım. Fatih abi, Milli Takım’dan kaptanımızdı. Penaltıyı nasıl kullanacağını tahmin etmiştim. Genelde ayağının üstüyle topa dış vururdu. Daha önce İzlanda’ya 3-1 yenildiğimiz milli maçta penaltıyı öyle kullanmış ve gol atmıştı. Rakip futbolcuları tanımak da önemli. O kupayı penaltılarla biz almıştık.  

 "BİR MAÇLA KARİYERİMİ BİTİRDİLER"

-Fenerbahçe ile iki şampiyonluk yaşayıp A Milli Takım'ın kalesini uzun yıllar korumanıza rağmen size ‘Kova Yaşar’ lâkâbı verilmesi çelişki değil mi?


Fenerbahçe’de iki şampiyonluğun dışında Federasyon Kupası, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık olmak üzere birçok kupa kazandık. Hatta bir sezonda 5 kupa birden alarak rekor kırdık. İkinci Lig’den Milli Takım’a çağrılan kaleciydim. 12 sene Milli Takım kalesini korudum. Dünya Karması’nda oynadım. Bir kaç defa yılın sporcusu seçildim.  Ama bir milli maç o kariyerimi alıp götürüyor. İngiltere maçı…Günah ya! Biz bunları hak etmedik kardeşim. Uğurcan Çakır da Hollanda maçında 6 gol yedi. Ne oldu? Kötü kaleci mi Uğur? Beşiktaşlı Hakan Arıkan da Şampiyonlar Ligi’nde 8 tane yedi. Olabilir... 2014 Dünya Kupası’nda Almanlar, Brezilya’ya 7 gol attı. Hem de Brezilya’nın sahasında. 

 "SPOR BASINI ÇOK ACIMASIZDI"

-Sizin için yapılan bu yakıştırmanın sebebi nedir?


30-40 sene öncenin bakış açısı farklıydı. Bilhassa medyada yorumcular acımasızdı. Sanki olumsuz bir şeyi yazmak onlara bir şey kazandıracak gibilerdi. Bilinçli değillerdi.

"KARAR MERCİ RADYO SPİKERLERİ"

-Maçlardan sonra gazetelerde yazılanlardan etkileniyor muydunuz?


Etkileniyorduk tabi…İnsanlar yazılanlara veya anlatılanlara inanıyor. Adam radyodan maçı dinliyor. Maçı anlatan spiker benim arkadaşımsa beni överek anlatıyor. Halbuki attığım şut kalenin bir metre uzağından gitmesine rağmen spiker diyor ki; top direği yaladı gitti. İnsanlar maçı izlemeden, radyodaki spikerin anlatımına göre hareket ediyordu. 

"HİÇBİR GAZETECİYE MEKTUP YAZMADIM"

-Medya size karşı önyargılı mıydı?


Ben bazı futbolcular gibi hiçbir gazeteciye ne bir kart attım, ne mektup yazdım ne de telefon açtım. Sadece Ömer Güvenç ile bir defa yemeğe gittim. Kendisi abimizdi, arkadaşımızdı. Onunla Gaziantep’te aynı takımda oynamıştık. Onun haricinde gazetecilerle hiçbir zaman işim olmadı. Böyle bir tarzım yoktu. 

"İNSANLAR BANA NEFRETLE BAKIYORDU"

-Farklı kaybedilen milli maçlardan sonra sokaktaki insanların tepkisi nasıldı?


Bizim insanlarımız milli maçlarda çok duygusal oluyorlar. Benim oynadığım dönemlerde az galibiyetlerimiz vardı. İnsanlar alışmıştı mağlubiyetlerimize. Artık bir şey demiyorlardı. Bir tek 8-0 kaybettiğimiz İngiltere maçından sonra yolda yürürken bana nefretle bakıyorlardı. Sanki hırsızım, paralarını çalmışım gibi…Uzaktan parmakla gösterip, ’İşte bu’ diyorlardı birbirlerine. O kelimeyi söylemek istemiyorum, o yakıştırma, o lakap hâlâ silinmedi gitti. Ayıp yaa..! Vallahi çok ayıp. Benim çocuklarım var. İnsan öyle anılmak ister mi ya?

"İYİ KALECİ OLMASAM HER YERDE BANKO OYNAMAZDIM"

-Teknik direktörler size sahip çıktı mı peki?


12 senelik kariyerim boyunca belki 30 hoca ile çalışmışımdır. Bunların içinde Yugoslav, Alman ve Hollandalı hocalar olmak üzere birçok yabancı da vardı. Bunların hepsi beni banko oynattı. Milli Takım hocaları da dahil. İyiydim ki kaleyi bana teslim ettiler. Adamlar bindikleri dalı keserler mi? 

"BAŞIM AĞRIYOR DEYİP MİLLİ VAZİFEDEN KAÇMADIM"

-Sizin döneminizde Milli Takım kalesini korumaya korkan kalecilerin olduğu söylenir. Bu doğru mu? 

 

Kapı altından kağıt atıp şuram ağrıyor, buram ağrıyor, başım ağrıyor deyip oynamak istemeyenleri biliyorum. Fakat isim vermem doğru olmaz. Milli vazifeden kaçılır mı? Biz İstiklâl marşımızı söyler, çıkar maçımızı oynardık. İngiltere maçında olabilecekleri sezip oynamamak olur mu hiç! Ama bir kişiyle de oynanmıyor bu oyun. Bunu kişiselleştirmemek lazım. Tenis oynamıyorsunuz ki! Futbol bir takım oyunu.

"HA 2-0 YENİLMİŞSİN, HA 8-0...NE FARK EDER Kİ?"

-O dönem sizinle beraber Milli Takım kalesini koruyan Şenol Güneş’e de İngiltere maçları denk gelseydi skor açısından değişen bir şey olur muydu?


Benim oynadığım ilk 8-0’lık maçı baz alırsak; birinci golde hatam var. Korner kullandılar. Ön direkten arkaya aşırdılar. Kaptanları Robson golü attı. Arşivden bakın maçı tekrar izleyin. Bana hak vereceksiniz. Diğer gollerde bir tane hatam yok. Olsa söylerim. Kalede kim olsa o golleri yerdi. İngiltere’deki  8-0’lık maçta da 5.dakikada Barnes attı Fatih’e (Uraz). Yani 8 olmasında 7 olsun, 6 olsun ne fark edecek? Nihayetinde mağlup oluyorsun. 2-0 mağlup olunca şerefli mağlubiyet. Bu laf mı şimdi. Ayıp ya. Şerefli mağlubiyet çirkin bir ifade. O zamanlar öyleydi. Gazeteciler bile seviniyordu böyle yenilgilere. 

"HAYRETTİN, İSMAİL ÇİPE’Yİ ABARTMIŞ"

-Geçtiğimiz günlerde Galatasaray’ın eski kalecisi Hayrettin Demirbaş’ın, 'İsmail Çipe, Berke (Özer)’den 50 kat daha iyi kaleci’ sözlerine katılıyor musunuz? 

 

Abartmış… Hayrettin benim arkadaşım. Kendisi Ayvalık’ta yaşıyor. Antrenmanlara gidip kalecileri izlemiyor ki? İsmail, sadece iki maç oynadı. Hayrettin, neye dayanarak böyle bir yorum yaptı? İki maçlık performansa bakarak bunlar söylenmez. Bir de niye Fenerbahçe’nin kalecisi ile kıyaslıyorsun. Şu anda Türkiye’nin en iyi kalecisi Trabzonsporlu Uğurcan. Git onunla kıyasla.

"MUSLERA’YA CAN KURBAN AMA…"

-Muslera’nın performansını nasıl buluyorsunuz?


Yabancı kaleciye karşı değilim. Muslera’nın sakatlanmalarını bir tarafa bırakın son iki senedir çok formsuz. Ama iyi kaleci. Böyle kaleciye can kurban. Fakat diğer yabancı kaleciler takımlarını küme düşürüyorlar. Genç yerli kalecileri oynatsınlar daha iyi.

"ÜÇ BÜYÜKLER GENÇLERLE SAHAYA ÇIKSIN"

-4 büyüklerin kalesinde şu anda zaten Türk kaleciler var zaten.


Trabzonspor hariç diğer kulüplerin yerinde olsam ligin ikinci yarısında daha çok genç futbolculara şans verirdim. Özellikle Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın nasılsa küme düşme korkuları yok. Bunlar ancak ikinciliği kovarlar. Hiç olmazsa genç oyuncuları kazansınlar. Gençler, son 1-2 dakika oynamasınlar. Koysunlar kafadan ilk 11’e. 

"MÜTEVAZİ OLAMAM EN İYİLERDENİM"

-Size göre Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi yerli 3 kalecisi kim?


Yasin (Özdenak) abiyi izlemedim ama iyi kaleciymiş. Bizim dönemden her şeye rağmen Şenol (Güneş) hocayı sayabilirim. Bir de benim yani. Doğru söylüyorum. O dönemin en iyi kalecisi bendim. Milli Takım’ın kalecisiydim. 12 yıl dile kolay. Mütevazi bir insanım fakat kendimi ilk 3’e koymazsam haksızlık ederim. 

"UĞURCAN’IN ALTAY’I YEDEK BIRAKMASI NORMAL"

-Fenerbahçeli taraftarlar, Şenol Güneş'in Milli Takım’da Uğurcan Çakır'ı oynatmasına tepki göstermiş, Altay Bayındır’ın birinci kaleci olması gerektiğini savunmuştu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?


Şenol hoca, Uğurcan Çakır, Altay Bayındır ve Mert Günok’u dönüşümlü oynatıyordu. Hepsine şans vermişti. Birer ikişer maç oynadılar. Uğurcan’ı ben de beğeniyorum. Kalecilikte devamlılık olmalı. 1-2 gol yedi diye kaleci değiştirmek doğru değil. Bu kulüpler için de geçerli. O yüzden Uğurcan’ın Milli Takım’da birinci kaleci olması normal. Ben de onu oynatırdım. 

"GUSTAVO’NUN YERİNE OYNASAM 5 GOLÜM VARDI"

- Fenerbahçe'nin durumunu nasıl buluyorsunuz? 7 senedir şampiyonluk hasreti söz konusu. 


Öncelikle Fenerbahçe kimin ahını aldı, bilmiyorum. İkincisi de transfer hataları oldu. Çok adam almak yerine, ihtiyaç olan yerlere kaliteli oyuncular almaları lazımdı. Bana göre bir Sosa, bir Gustavo…Bunlar katkısız oyuncular ya..! Vallahi billahi Gustavo’nun yerine oynasam 5 tane golüm vardı. Alıyor yana oynuyor, alıyor yana oynuyor…Kale yan tarafta değil, öbür tarafta. 

"TOP, MESUT’UN AYAĞINA GELİNCE SEVİNİYOR"

-Mesut Özil için neler söylersiniz? Onun için de zaman zaman eleştiriler yapılıyor?


Mesut’u beğeniyorum. Tepeden tırnağa futbolcu kardeşim ya... İlk geldiğinde güçsüzdü. Şimdi güçlendi. Daha önce Alman Milli Takımı’nda, Real Madrid’de, İngiltere’de forma giydi. Enayi miydi onu oynatanlar? Top Mesut’un ayağına gelince top seviniyor iyi futbolcunun ayağına gittim diye. Pas atış şekline, şiddetine dikkat ediyor musunuz? Pası alan adam zorlanmıyor. 

"BEN AYKUT KOCAMAN DERİM"

-Fenerbahçe’nin teknik direktör arayışı var. Size danışsalar kimi tavsiye ederdiniz?


Bu konuda bir şey söylemem doğru olmaz. Fakat illa bir isim vermem gerekirse Aykut Kocaman derim.

‘FENERBAHÇE’NİN TEKLİFİNİ NASIL KABUL ETMEZSİN YILMAZ HOCA’

-Yılmaz Vural'ın bir talebi var. Fenerbahçe Başkanı olsanız ona şans verir miydiniz?


Ben Yılmaz Hoca ile 3-4 sene kaleci antrenörü olarak çalıştım. Bir gün Adana havalimanından İstanbul’a dönüyorduk. O sırada Fenerbahçe Başkanı olan Ali Şen, Yılmaz Vural’ı aradı. Bana dönerek, ‘Yaşar, Ali Şen arıyor.’ dedi. Başkan Ali Şen ona teklifte bulunmuş. Yılmaz hoca da,’Beni Trabzonspor da istiyor başkanım.’ dedi. Ali Şen de, ’O zaman Trabzon’a git’ demiş. Orada bir defa kaçırdı treni. Ya seni Fenerbahçe arıyor. Nasıl kabul etmezsin? Şimdi de yalvarıyorsun, ‘Beni alın’ diye. Trene o zaman binecektin. Fırsat gelmiş ayağına. Allah sana bir kapı açmış. Ondan sonra yakınıyor.

"YORUMCU OLSAM ÇIĞIR AÇARDIM"

-Yorumculuk yapmayı düşündünüz mü? Teklif aldınız mı?


Konuk olarak davet edildiğim her programa gittim. Yorumculuk yapsam çığır açarım. Birkaç defa önce bir gel deneyelim bakalım diyenler oldu. Ama ben bunu kabul etmedim. Ben Türkçe nasıl güzel konuşulur diye 400 sayfalık kitabı iki kez okudum. Hangi futbolcu okumuştur böyle. Yorumlarımla futbol medyasına zenginlik katacağımı düşünüyorum.

"HOLLANDALI HOCAYI İÇKİ KRİZİ TUTUNCA…"

- Yine geçmişe dönelim. Futbolculuk kariyerinizde olumlu ve olumsuz anlamda etkilendiğiniz teknik direktörler kimlerdi?


Ben çalıştığım hocaların hepsinden bir şeyler öğrendim. Öğrenmek isteyip kafamda tuttuğum çok hoca var. Rahmetli  Yılmaz Gökdel ve Özkan Sümer gibi…Aynı şekilde Tamer Güney idealist bir hocaydı. Olumsuz anlamda ise Sarıyer’den Van Der Hart ismindeki Hollandalı hocayı söyleyebilirim. Ona pek ısınamamıştım. Adam alkolikti. (Gülüyor). Hatta bir gün Tekirdağ dönüşünde otobüsteyken içki krizi tutmuştu. Silivri yakınlarında otobüsü durdurup büfeden viski aldırmıştı.

HİDDİNK: BİZİM 500 MARK NE OLDU YAŞAR?

-Siz Fenerbahçe’deyken bir başka Hollandalı teknik adam Guus Hiddink’le de çalıştınız. Onun için neler söylersiniz?


Hiddink şahane hocaydı ya... Bana özel bir sevgisi vardı adamın. Onunla güzel anılarım oldu. Mesela bizi Hollanda’ya kampa götürmüştü. Orada bizi Philips’in fabrika satış mağazası soktu. Daha önce PSV’yi çalıştırdığı için ona özel indirim vardı. Ben hariç takım arkadaşlarımın hepsi bir şeyler satın aldı. Hiddink yanıma geldi. ‘Neden alışveriş yapmadın’ diye sordu. Ben de param yok dedim. Cebinden 500 Alman Mark'ı çıkarıp verdi. ‘Bir şeyler al kendine. Türkiye’de paramı geri verirsin.’ dedi. Olur dedim. Geldik Türkiye’ye. 10-15 gün geçti. Ben ona o parayı unutturmaya çalıştırıyorum veya istemez diye düşünüyorum. (Gülüyor). Bir gün bana parmağıyla işaret yaptı. Gel buraya gibilerinden. Yanına gittim. ‘Bizim para ne oldu?’ dedi. Hocam, yarın halledeceğim dedim. Sonrasında borcu götürüp verdim.

"AYDIN FACİASI DA BANA DENK GELDİ"

-Peki Hiddink’in hocalığı nasıldı? Mesela sizin de kalede olduğunuz İstanbul’da kaybedilen 6-1’lik mağlubiyet var. Sizi 3-5-2 sistemi ile oynattı?


Valla ne oynattığını hatırlamıyorum. O zaman Aydınspor’u Necdet Zorluer abi çalıştırıyordu. Bizi iyi çözmüştü. İlker (Yağcıoğlu) gibi çok süratli oyuncuları vardı. Kapandılar. Hızlı adamları atılan ara topları ile  benle karşı karşıya kaldılar. Çoğu golü böyle attılar. Ligin ilk maçıydı. Schumacher’in cezası mı ne vardı. Onun yerine ben oynamıştım. Bu yenilgi çok sansasyonel olmuştu. O da bana denk geldi. 

"HODZİC, HER YERDE BANA GOLÜ ATIYORDU"

-En çok çekindiğiniz forvetler kimlerdi? 

 

Galatasaraylı Tarık Hodzic…
 

-Geçtiğimiz yaz kendisiyle Sarajevo’da yaptığım röportajda kulaklarınızı çınlatmıştık.

 

Ben de telefonu var. Türkçe’yi az biliyor. Boşnakça bilen ortak arkadaşımız aracılığı ile bazen telefonlaşıyoruz. Hodzic, Sarıyer’de oynarken seremonide bana, ’Sana iki golüm var’ dedi. Ben de,’O eskidendi. Artık Galatasaray’da değilsin.’ diye cevap verdim. Dediği oldu, 2 gol attı.(Gülüyor) Galatasaray ile 4-4 berabere kaldığımız maçta da golü vardı. Bana karşı şansı tutuyordu. 

"BORDEAUX ZAFERİ UNUTULMAZ"

-Unutamadığınız maç var mı?


Olmaz mı? En önemlisi Bordeaux-Fenerbahçe maçı. Deplasmanda 3-2 yendiğimiz maçta da 0-0 berabere kaldığımız rövanşta da ben vardım. Fransa, 1984’te Avrupa Şampiyonu olmuştu. O maçlarda Bordoeux’nun 8 tane Fransa’dan milli oyuncusu vardı. Bir tek Platini yoktu. Bizi ilk maçta hafife almışlardı. 3-2 mağlup olunca bu kez nasılsa İstanbul’da yener tur atlarız diye düşünüyordu. Ama ülkemizi biz sevindirdik. 

"İYİ HOCALAR İYİ İNSAN YETİŞTİRİR"

-Gelecekle ilgili bir beklentiniz var mı?


Şu anda Antalyaspor’da kaleci departmanı sorumlusuyum. 8 yaş grubundan 19 yaşına kadar olan kalecileri eğitiyoruz. Öncelikle iyi insan yetiştirmek için çaba sarf ediyoruz. İyi hocalar iyi insan yetiştirir. Biz öğretmen statüsündeyiz. Çocuklarımıza, gençlere örnek olmalıyız.

KİMLİK KARTI

Adı soyadı: Yaşar Duran

Doğum tarihi: 7 Haziran 1955 (66 yaşında)

Doğum yeri: Nevşehir

Mevkii: Kaleci

Profesyonel kariyeri: 1976-1981 Gaziantepspor, 1981-1986 Fenerbahçe, 1986-1988 Malatyaspor, 1988-1990 Sarıyer, 1990-1991 Fenerbahçe, 1991-1993 Gaziantepspor.

Milli Takım kariyeri: 11 kez A Milli (1980-1985).

Teknik Direktörlük kariyeri: 1995 Aydınspor (yardımcı antrenör), 1995 Fenerbahçe (kaleci antrenörü), 1995-1996 Eskişehirspor (kaleci antrenörü), 1996-1997 Sarıyer (kaleci antrenörü), 1997-1998 (yardımcı antrenör), 1998-1999 Elazığspor (yardımcı antrenör), 1999 Elazığspor, 2002 Kayserispor (kaleci antrenörü), 2002-2003 Bursaspor (Kaleci antrenörü), 2005-2007 Çanakkale Dardanelspor (kaleci antrenörü), 2007 Çaykur Rizespor (kaleci antrenörü), 2007-2008 Bursaspor (kaleci antrenörü), 2008-2009 Gençlerbirliği (kaleci antrenörü)

Şu anki görevi: Antalyaspor kaleci departmanı sorumlusu 

Başarıları: Fenerbahçe ile 1982-1983 ve 1984-1985 sezonlarında lig şampiyonluğu, 1982-1983 sezonunda Türkiye Kupası, 1984 ve 1985’te Cumhurbaşkanlığı Kupası.

Senin için hazırladığımız haberler