Emirhan İlkhan: "Mario Gomez’in Attığı Golleri İzleyerek Motive Oluyorum"

25.06.2022 - 15:00 | Son Güncellenme: 25.06.2022 - 15:13

Beşiktaş forması giyen Emirhan İlkhan, NIKE’ın 50. Yılı etkinlikleri kapsamında Hope Alkazar’da gerçekleştirilen “Futbolun Geleceği Söyleşisi” adlı etkinliğe katıldı.

Emirhan İlkhan: "Mario Gomez’in Attığı Golleri İzleyerek Motive Oluyorum"

Beşiktaş'ın genç yıldızı Emirhan İlkhan, dünyanın köklü spor markalarından NIKE’ın 50. Yılı etkinlikleri kapsamında 18 Haziran’da Hope Alkazar’da gerçekleştirilen “Futbolun Geleceği Söyleşisi” adlı etkinliğe katıldı.

"Her futbolcunun hayalidir Şampiyonlar Ligi’ni kazanabilmek"

Emirhan İlkhan, “Önümüzdeki yoğun maç takvimi öncesinde hazırlıklarımda dikkat ettiğim şeyler oluyor tabii ki. Üç yıldır bu durumlara alışık olmak için bireysel antrenörle çalışıyorum. Şans da bana güldü. Bu durumlara hazırlıklı olduğum için beni yanıltmadı.

Hedeflerim var. Beşiktaş’a ve ülke futboluna katkıda bulunmak istiyorum herkes gibi. Hedeflerimden bir diğeri de beş büyük ligde oynayabilmek, Şampiyonlar Ligi’ni kazanabilmek. Çünkü her futbolcunun hayalidir Şampiyonlar Ligi’ni kazanabilmek. Ülkemiz için de o 2002’deki ortamı yaşayabilmek ve o ortamda bulunabilmek en büyük hayallerimden biri. Ama şu an için adım adım gitmek gerekiyor.Önümüzdeki en kısa yol neyse onu gerçekleştirmek istiyorum.

"Arda Güler gibi özel yetenekler çıkıyor"

Bence yabancı futbolcularla aramızdaki en büyük fark disiplin. Çünkü oradaki insanlar o kültürü yaşıyorlar, oradaki atmosferi biliyorlar. Biz buradan kendi çabalarımızla çıkmaya çalışıyoruz. İmkan farkları da var tabii. Orada sporcular erken yaşta başlıyorlar ekstra çalışmalara. Biz burada belli bir seviyeye geldikten sonra ekstra çalışmalara başlayabiliyoruz. En büyük farkı da bu oluşturuyor. Temelimiz sağlam olmadığı için onlara yetişmeye çalışıyoruz ama fark kapanmıyor işte. Arada bir Arda Güler gibi özel yetenekler çıkıyor, farklar öyle kapanabiliyor. 


Küçüklüğümden beri vücudumla ilgili genetik bir avantajım var ama önemli olan faktör çalışmak. Üç yıldır özel çalışmalarımı sürdürüyorum. Onun üstüne de ekstra çalışmalar ekliyorum, atletizm gibi. Koşu stilimi değiştirebilmek için. Onlarla birlikte gelişiyor tabii ki doğal olarak.

"Her mevkiide oynayabileceğimi düşünüyorum

Benim en rahat ettiğim mevkii çift yönlü oynayabildiğim 8 numara pozisyonu. Ama hocalarım da farklı yönlerde kullanabiliyor. Kanat, forvet arkası, 6 numara forvet… Aslında futbola forvet olarak başladım ben. Her mevkiide oynayabileceğimi düşünüyorum. Ama aslen kendimi 8 numarada, arkamda bir 6 numara önümde de bir ofansif orta saha varken rahat hissediyorum.

Kaleye daha yakın oynarsam skora çok daha fazla katkı yapabileceğim konusunda kendimden çok eminim. Topun düşebileceği noktaları hissedebiliyorum. Bu tarz pozisyonlarda avantajım olabiliyor, değerlendirebileceğimi düşünüyorum. Ama son maçlarımızda hocamız benden biraz daha defansif yönde oynamamı istedi. Bu yüzden çok fazla atakta görmemişsinizdir zaten son maçlarda.

"Pjanicle, Josefle, Oğuzhan Abi’yle, Umut Abi’yle konuşuyordum"

A takımla sahaya ilk kez çıktığımda takım arkadaşlarımın ister istemez çekincesi oluyordu bana pas atarken. Ancak ben oyunumla, yaptıklarımla bir şeyleri başardıktan sonra onların içinde de bir korku kalmadı. Artık pas atarken Acaba kaptırır mı? Heyecanlanır mı?” diye düşünmüyorlar.Karşılıklı ilişkilerimiz bu şekilde mesafe katetti. Pjanicle, Josefle, Oğuzhan Abi’yle, Umut Abi’yle hepsiyle konuşuyordum. Ama özellikle Pjanic ile vakit geçirmeye çalışıyordum çünkü o kiralıktı, sadece bir sene kalacaktı. Bu yüzden ondan kapabildiğimce çok şey kapmaya çalıştım. Pjanic, top gelmeden 3 pozisyon önce forvet ne yapıyor, nereye koşu atıyor her şeyi seziyor ve öyle pas atıyor. Herkes bir yere pas atmasını beklerken o diğer tarafa pas atıyor. Ülkesindeki son maçta da Dzeko’ya bu şekilde bir asist yapmıştı mesela. Bu özelliği en çok kaptığım yanlarından biriydi. Biz genç oyuncularla arası çok iyiydi. Kamplarda, antrenmanlardan sonra sürekli bizimle konuşurdu. Onunla birlikte oynadığımızda ‘Beni takip et, ben nereye gidiyorsam sen de diğer tarafıma doğru git’ gibi direktifler veriyordu.

"Turnuvalardan tecrübe olarak çok şey kaptık"

Yurt dışıyla aramızda farklar var ama biz bunu olabildiğince kapatmaya çalışıyoruz. Şampiyonlar Ligi Youth League maçlarında kötü oynadığımız bir maç olmadı bu sezon. Bir maç hariç çok iyi maçlar çıkardık. İlk maçımız Borussia Dortmund’laydı. 3-2 kaybettik ama bizim o sezon ilk maçımızdı. Ben sadece bir hazırlık maçında 45 dakika oynamıştım o maçtan önce. Onlarsa üç hafta normal turnuva yapmış, kendi liglerinde de beş haftayı geride bırakmıştı. Aramızda fizik ve kondisyon olarak çok fark vardı. Benim 90. Dakika ayağıma kramp girerken rakibim %100’ü ile sprint atıyordu. 80. Dakikada skor 2-2’ydi ama son 10 dakika fizik gücümüz yetmedi, onlar hala diriydi ve kaybettik. Sporting grubun en güçlü takımıydı, onlarla başa baş mücadele ettik. Yendiğimiz tek takım onlardı ama diğer maçlar hiç kötü gitmedi, kaybedeceğimiz hiçbir maç yoktu. Farkları bu şekilde kapatmaya çalışıyoruz. O turnuvalarda ne kadar yer alabilirsek bizim için o kadar iyi. Çünkü hepsinden bir tecrübe kazanıyoruz, o ambiansı görüyoruz. Alt yaş gruplarında da çok turnuvaya katıldık Sportif Direktör Emrah Bayraktar zamanında. O turnuvalardan tecrübe olarak çok şey kaptık.

"Kevin de Bruyne ve İlkay Gündoğan’ı seviyorum"

Altyapıdaki arkadaşlarımla sürekli görüşüyorum çünkü gerçek arkadaşlarım onlar. Futbol dışında pek arkadaşım yok. Vakitlerimi de olabildiğince onlarla geçirmeye çalışıyorum. Altyapılarda çok iyi futbolcular var. Galatasaray altyapısında 2005 doğumlu orta saha Emirhan Kayar var mesela. Bence çok yetenekli. Bizim altyapıda da Semih Kılıçsoy, ağır bir sakatlık geçiren Demir Ege Tıknaz var. Çok yetenekliler. Şans gelirse hiçbiri kimsenin yüzünü kara çıkarmaz.


Küçükken Cesc Fabregas’ı çok severdim. Şu an için Kevin de Bruyne ve İlkay Gündoğan’ı seviyorum. Hatta birkaç maçta Kevin de Bruyne’den görüp de yaptığım hareketler olmuştu. Korner sonrası tekte arka direğe attığım toplarda mesela. Ondan görerek yaptığım, hafızama kazıdığım hareketlerden biri. Maçlara, Mario Gomez’in attığı golleri izleyerek motive oluyorum. Mario Gomez’in gol klipleri, insana ilham katıyor. Benim için iyi oluyor.


Top sürerek ileri gidebildiğimden benim de haberim yoktu. U14’te, U13’te hiç böyle bir özelliğim yoktu. U15’te bir maçta topu alıp gidesim geldi, gittim. Sonra öyle bir özelliğim olduğunu fark ettim.

"Arkadaşım bir maçta kırmızı kart görmüştü onun yerine kaleye de geçtim"

Futbola ilk olarak forvet olarak başladım. Sonrasında Beşiktaş seçmelerine stoper olarak katıldım. İki sene boyunca stoper oynadım. Hocama aslında forvet oynadığımı ilettim. Sonra, forvete geçtim. U11 liginde ilk maçta sonradan oyuna girdim gol attım. İkinci maça forvet başladım, yine gol attım. Sonrasında da beraber oynadığımız arkadaşım Azad asıl forvetti, oyuna girmek üzereydi. Oyundan çıkacağımı düşündüm ama hocam beni sahada tuttu ve orta sahaya geçmemi söyledi. O zamandan beri orta sahada oynuyorum.

Altyapıdan beri sağ bek, sol bek, sağ açık, sol açık, forvet, orta saha, stoper her yerde oynadım. Arkadaşım bir maçta kırmızı kart görmüştü onun yerine kaleye de geçtim. Bütün mevkiilerde oynadım yani. Maçlarda bazen sakatlık oluyordu, hocalarım eksik bölgelere beni koyuyordu hemen. Ben de tamam diyordum mecburen oynuyorsun. Kısacası altyapıdayken tıpkı Necip Ağabey gibi nereye koyarsanız koyun oynuyordum.

"Kafelere maç izlemeye giderdik"

3-4 yaşımdan beri sürekli maç izliyorum. Eskiden evde Digitürk yoktu, abimle kafelere maç izlemeye giderdik. Basketbol maçlarını da çok izliyorum. Eve Digitürk aldıktan sonra tüm maçları izleme fırsatım oldu ve boş anım oldukça ileride pozisyon bilgimi geliştirmek için vaktimi maç izlemeye ayırıyorum. Basketbolda da Beşiktaş’ın 2011’deki dört kupalı sezonundan sonra sürekli takip ettim. Kombinem bile vardı hatta o dönem.


Ligde İstanbul takımlarının sayısının artması oyuncular için büyük avantaj dinlenme süreleri açısından. Çünkü deplasmanda olduğu zaman maçı oynuyorsunuz, eve gece 2’de, 3’te geliyorsunuz. İstanbul’da olunca maç bitiyor, arabayla doğrudan eve geçiyorsunuz. Deplasmanlar da güzel oluyor ama farklı bir atmosferi tecrübe ediyorsunuz. Memleketim sayılır, Bandırma’nın gelmesini çok isterdim mesela.


Bu sezon Konyaspor maçı benim en zorlandığım maçlardan biriydi. Kalecileri Sehic mesela, ben böyle bir ayak görmedim Süper Lig kapsamında. Adam tek pasla beş kişiyi oyundan düşürüyor. Artık şuraya atsa da kapayım diyorsun ama olmuyor. Ligdeki diğer takımlar artık daha bir oturaklı hale geldi. Hocaların anlayışları yeni nesil futbol olduğu için takımlarını da bu şekilde oynatıyorlar artık. Dolayısıyla oyunlar da zevkli hale geliyor ve Anadolu takımları da büyük takımlar gibi oynamaya çalışıyor ve bence başarıyorlar da.

"Stefan Kuntz'la görüşmem olmadı"

Stefan Kuntz’la veya A Milli Takım’dan biriyle henüz bir görüşmem olmadı. Kendi yaş grubumun milli takımımdayım, orada oynamaya çalışıyorum şu anlık" dedi. 

Senin için hazırladığımız haberler