Maç sonu şok sözler: Transfer şişirmeleri yapıp...

07.11.2018 - 09:17 | Son Güncellenme: 07.11.2018 - 12:17

Maç sonu şok sözler: Transfer şişirmeleri yapıp...

Malzeme bu / Osman Şenher - Milliyet 

Şampiyonlar Ligi’nde başarılı olabilmek için daha kaliteli futbolculara sahip olman lazım. Galatasaray dün gece yenildi. Hiç oyuncuları kötülemeye gerek yok. Hepsi güçlerinin yettiği kadar, kaliteleri kadar mücadele etti.

Maçın daha dördüncü dakikasında Muslera’nın hatasından gelen şok gol, takımın motivasyonunu bozdu, daha çok risk almasına neden oldu. Kendi alanını boşaltıp, Schalke kalesine yüklendiği zaman da rakibe gol pozisyonları verdi. İşin doğrusunu konuşmak lazım. Belhanda’nın iki güzel pasıyla, Onyekuru ve Rodrigues gol pozisyonuna girdi ama o son vuruşları yapacak becerileri, kaliteleri yoktu. Çünkü bu arenanın çok gerisinde futbolcular...

Hani, “Rodrigues’e 20 milyon euro veriyorlar”, “Sinan’a bütün Alman kulüpleri talip” diyorlar ya... Ben bunların gerçek olduğuna inanmıyorum. Bu haberler menajerlerin şişirmesi... Devler Ligi’nde parlamayan bir futbolcuyu Avrupalıların alması mümkün mü? Alırlar ama çok düşük paraya...

O kadar da kötü değildi / Ali Sami Alkış - Star

Muslera... Elbette onsuz olmuyor. Ama bazen onunla da olmuyor. Maçın henüz 4. dakikada yediği gol; amatör bir kalecinin bile yapmaması gereken ucuz/basit/feci bir hatanın sonucuydu.

G.Saray erken yediği gole rağmen sinmedi. İlk bir kaç dakika dışında; dağılma emaresi göstermedi. Şok golün olumsuz etkisini üzerinden çabuk attı. Belhanda’nın belki de G.Saray’daki en iyi günlerinden biri olarak gösterdiği performans, ataklardaki kritik ve stratejik paslarıyla tavan yaptı.  Onyekuru ve Rodrigues’in kötü vuruşlarla kaçırdığı iki hayati pozisyonda; al da at denilecek güzellikteki ara topları veren de oydu.

Bütün bunlar oldu ama, verdiğimiz savunma boşluklarından Schalke çok etkili aktı. Bu anları Muslera ve direkle kurtardık. Beraberliği sağlama adına, rakip alana topluca ve sıkça gitiğimiz için; kontra yediğimizde savunma arkasına kolay adam kaçırıyorduk. Dönüşler daha hızlı olmalıydı. 

Reaksiyon sıkıntısı!  / Mehmet Demirkol - Fanatik

Muslera’nın zemin analizini iki maç üst üste yanlış yapmasını beklemezsiniz. Fenerbahçe maçındaki penaltıdaki ekstra kayışını bu kez daha ileri bir hata seviyesine çıkaracağı... Yenilecek gol değildi. Halbuki Galatasaray denk bir oyun kurabildi. 3 pozisyon verdi. Belhanda’nın iyi oyununda ilk yarıda 2 net şans da yakaladı. Fernando’nun yokluğunda, set oyunu olmadan ve santrforsuz daha iyisi ne kadar mümkündü bilmiyorum. Hem de ilk maçtaki bariz Schalke üstünlüğü sonrası. Peki bu sonuç nasıl oluştu? Onlar soğukkanlı bir şekilde atak bitirdiler. Onyekuru, Rodrigues ve Sinan ise acele edip acemilik yaptılar. Vuruş ve topla buluşma tercihleri çok kötüydü. İki takım arasında açık bir oyun temposu ve alan kullanımı farkı var. Bu gerçek. Ancak bunun altından kalkılabilecek şanslar geldi. Asıl önemli olan 2-0’dan sonra neredeyse hiç reaksiyon verilememesiydi. Açık söyleyeyim Lokomotiv maçından sonra Galatasaray’ın gruptan çıkma ihtmali benim için yüksekti. İşler hiç yolunda gitmedi.

Bu golleri atamazsan tutunamazsın / Levent Tüzemen - Sabah

Muslera'nın büyük hatasıyla erken gol bulan Schalke topu tıpkı İstanbul'daki gibi Galatasaray'a bırakıp hızlı hücumlarla ciddi pozisyonlar buldu. Fatih Terim "Benim takımım önde basarak oynamalı" diyor. Eldeki malzeme maalesef bu oyun tarzına uygun değil. Fransa Milli Takım'ı eğer "Kompakt oyun" anlayışıyla Dünya Şampiyonu oluyorsa ve ünlü teknik adam Pep Guardiola, "İyi hücum etmek için iyi savunma yapmalısınız" diyorsa Galatasaray'ın güvenli oyunu tercih etmesi ayıp ve yanlış olmaz. Onyekuru'nun Göztepe'ye attığı gol için, "Akıllı bir vuruş" demiştim. Ama o günden beri Onyekuru ortada yok. Onyekuru kaleci Nübel'le karşı karşıya kaldığında topa ayağını soksaydı İskoç hakem pozisyonun yerine göre "Faul-Penaltı-Kırmızı kart" üçgeninde bir karar verecekti. Eğer bir futbolcu topa ayağını sokmuyorsa o benim için korkak futbolcudur. Eren'in yokluğunda Fatih Terim'in 4-6-0 modelinde Sinan'ı kullanması belki zorunluluktu. Ancak Rodrigues- Sinan-Onyekuru üçlüsünün haftalardır "Bal yapmayan" verimsiz görüntüleri Almanya'da da sahne aldı.

 

Gomis ülke dışında / Engin Verel - Akşam 

G.Saray, rakip kim olursa olsun karşı kaleye gidebiliyor. Çünkü hızlı adamları var. Ama o bölgeye gitmenin pek bir anlamı olmuyor. Çünkü bitirecek forvet yok! G.Saray, forvet transferi yapılana kadar bu sorunu yaşayacak. Peki hiç mi gol atmayacaklar? Tabii ki atacaklar. Ama bunların büyük bölümünün karambollerden geleceğinden eminim. Geri kalanlar da duran toplardan...

Schalke karşısında, Muslera’nın yaptığı inanılmaz hatanın ardından Galatasaray pozisyonlar buldu. Ama son vuruş becerisi düşük olunca, devreye 1-0 geride girdiler.

Alındığı günden beri, “Belki bir maç çevirir” diye beklenen Belhanda, yine beklendiği gibiydi! Ya pasın şiddetini ayarlayamadı, ya da yönünü... Her zamanki gibi maç çeviremedi. İlk yarının en kötüsü Linnes gibi gözüktü. Fatih Terim, bunun üzerine 2. yarıda Ömer Bayram’ı sahaya sürdü. Gerçi en kötü Linnes, en iyi Ömer Bayram’dan daha faydalıdır. Hoca belki de ters kanatta oynayan Linnes yerine mevkisinin adamına şans vermeyi düşündü. Ömer de her zamanki futbolunu oynadı. Gidebilirse rakip korner direğinin oraya varıp, orta yapmaya çalıştı. Belki ortalardan biri yerini bulur diye düşündü. Yenilen ikinci gol, Ömer’in kaybettiği toptan sonra geldi. Çünkü hem ağır hem de savruk.

Zayıf nokta / Gürcan Bilgiç - Sabah

İLK gol olduktan birkaç dakika sonra, Schalke benzer atağı yine yaptı. Sonrasında birkaç defa daha denedi. İkinci golü de aynı koridorda, Galatasaray'ın sol kanadından gelerek buldular. Belli ki Almanlar maçı böyle hesaplayıp, ona göre özel taktik geliştirmiş. Cuma günkü derbide Ömer Bayram ile çalan alarm zillerini, bu karşılaşmanın ana unsuru yaptılar. Karşılarında Linnes vardı ama taktik fikir kendi verimini üretti Schalke adına.
İkinci yarı başlarken Fatih Hoca, Linnes'de gördü sorunu, Ömer'i oyuna soktu. Halbuki, bölgenin yardımsızlığında, kim oynasa bu oyunun sıkıntısını yaşayacaktı.
Çünkü ne Donk geliyordu bekinin yardımına, ne de Rodrigues'in katkısı vardı perde olmak adına. Cuma günü de yoktu, daha öncesinde de, dün de.
Gözümüzün önüne beraberliği getirecekken kaçan Galatasaray pozisyonları gelse de Schalke'nin de fırsatları vardı. Bir yandan "Gol atılmayacak takım değil" diyorduk, öbür taraftan "Her an gol de atabilirler" endişesi de cebimizde duruyordu.

En kötüsü daha gelmedi - Hakan Ünsal (Hürriyet)

GALATASARAY’ın sakatlar, formsuzlar, cezalılar ve olayların bol olduğu, bir nevi kriz yaşadığı bir dönemde hazırlanması zor, oynaması daha zor bir maçtı Schalke deplasmanı.

 Hem çok istekli olmak, hem de hatasız oynama mecburiyeti vardı. Fakat ne yazık ki, takımın en güvenilir adamı en olmayacak işi yaparak daha maçın başında zaten zedelenmiş güven ve morali bitirdi. Muslera’nın son 2 haftada üst üste yaptığı bariz hatalar Galatasaray’a ciddi bedeller ödetti.

Ömer Bayram iyi değil diye kenara alındı ama Linnes ilk yarıda oynadığı oyunla daha kötüsünün nasıl olacağını gösterdi. Bizim adımıza maçın kırılma anı Rodrigues’in kaçırdığı pozisyon oldu. Rodrigues’in topa vururken ve sonraki vücut dili nasıl bir baskı altında olduğunu anlatan resmi verdi bize. Bu pozisyonlarda rahat olan, plase yada uzak köşeye çok iyivuruşlar yapan adam, topa öyle sert ve hedefsiz vurdu ki gol olması için şansa ihtiyacı vardı.

İlk yarıda maçı kaybedecek kadar net pozisyonlar verilmesine rağmen 2. golü yemeden devam ediliyor olmasının sebebi de Muslera idi. Maç boyunca neredeyse tek bir organize atağımız yoktu. Savunma dağınık ve ne yapacağını bilmez haldeydi. Linnes kötüydü çıktı ama Ömer de aynı yerden devam etti. Donk’un form durumundaki düşüş dikkat çekici. Sanki 50 maç oynamış ve bitmiş gibi bir hali var sahada.

 

Ozan elinden geldiği kadar mücadele etti, hatalar da yaptı. Daha doğrusu rakip o kadar çabuk ki, Ozan’ın hamleleri zaman zaman ağır kaldı. Serdar da koştu, rakibe bastı ama böyle Schalke gibi futbolu çabuk oynayan takımlara karşı ayakta kalmak kolay değil.

Galatasaray’ın girdiği iki gol pozisyonu var, kabul ediyorum. Ancak Alman ekibinin dört çok net ve bir de direkten dönen topları var.

Donk’a helal olsun. Ben bu futbolcunun fizik gücüne, mücadelesine bayılıyorum. Ndiaye de biraz olsun kıpırdadı. Ama bu isimlerle, bu tempoyla Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura çıkmak gerçekten çok zordu. Zaten sarı-kırmızılılar bundan sonra herhalde UEFA Avrupa Ligi’nde yoluna devam edecek.

Onyekuru ve Rodrigues, hızlarını kontrol edemedikleri için; top ayaklara dolanan yumak etkisi içindeydi. Ya dönemediler, ya vuramadılar, ya pas veremediler... Şutlarında da, kaleye bakmadan kör vuruş yaptılar. Güzelim fırsatlar güme gitti.

İkinci yarının hemen başında, kritik noktadaki serbest atışı; verimsiz ve dağınık günündeki Rodrigues’e attırmak hataydı. Kötü vuracağı belliydi... Yarı penaltı sayılacak fırsatı, heba etti.

Ardından yediğimiz gol; o ana kadar yapılmış ve daha sonra yapılacak direnişimizi ve karşı koyuşumuzu, anında sıfırladı.

Hırsımız, hedefimiz, direnişimiz, isyanımız tükendi. Belhanda da durdu. Bir daha eskisi gibi olamadık. 

Yazık oldu!

Gecenin sorusu
Ne zaman saçma iç çekişmelerimizden kavgalarımızdan çıkıp Bu gerçek arenanın bir parçası olacağız? Kimin umurunda?

Maçın starı
Yok. Durum bu. Galatasaray’da yıldız performansı yok. Schalke’nin zaten öyle bir arayışı yok. Tedesco yıldızın takım olduğu bir yapı kurmak istiyor belli ki. Oyun hızları Türkiye’deki her takımdan yüksek. Topla ya da preste. Aramızdaki fark bu.

Maçın olayı
Selçuk ve Feghouli’nin hazır olmayışı. Bu yoklukta, bu kadar eksik varken nasıl kendini hazırlamazsın? Bu nasıl bir profesyonellik anlayışı? Bu kontratlarla bu kadar oyuna soğuk kalmayı nasıl kabul eder insan? Anlaşılmaz.

Kısa mesaj
5 yıl önceki Drogba ve Burak kalitesini geçtim. O gün 3. golü atan Umut direkt oynar bu takımda. Top yekun geriledik. Daha dişli bir grupta olmadığımız için şanslıyız.

Özellikle Rodrigues'in ezber vuruşlarla kaçırdığı goller kabak tadı vermeye başladı. Galatasaray skoru eşitleyecek 4 pozisyon yakaladı. Onyekuru kaleye bakmadan yaptığı vuruşla golü kaçırdı, karşı karşıya kaldı, topa ayağını sokmadı. Rodrigues aşırma vuruşla atması geren golü gelişigüzel "Ezber vuruş" yüzünden kaçırdı.

Sinan da göğsüyle indirdiği topa ağır kaldığı için tekte vuramadı ve pozisyonu harcadı.

Bu golleri atamazsan Devler Ligi seviyesinde tutunamazsın..

Sonuç; Galatasaray 56 milyon Euro değerinde, Schalke takımı ise 150 milyon Euro.. Bu büyük fark iki takım arasındaki oyuncu kalitesini gösteriyor.

Galatasaray adına bu yenilgilerin en sinir bozucu yanı, rakibi bu kadar rahatsız etmelerine rağmen kaybetmeleri. Gomis 1 sezon oynadı, “Lig tarihinde en fazla gol atan yabancı” rekorunu kırarak gitti. Bunda Sarı-Kırmızılılar’ın kanatlarının etkisi büyüktü. Onlar getirdiler, Gomis bitirdi. Bu kez kanatlar yine getiriyor ama Gomis ülke dışına çıktı.

Avrupa’yı bir kenara bırakıp lige baktığımızda da işlerin hiç de kolay olmayacağını görüyoruz. Zaten sakatlık sıkıntısı malum. Şimdi bir de derbi yüzünden cezalar çıkacak. Bu kadar eksik kalan bir Galatasaray’ın bırakın Şampiyonlar Ligi’ni Türkiye’de ne yapabileceği de merak konusu... Golcün olmadan Şampiyonlar Ligi’nde başarı mümkün değil. 3. olup UEFA Avrupa Ligi’ne gitsen, orada da başarı mümkün değil. Grup sonuncusu olup lige dönsen, burada da işler yolunda gitmez. Sanırım Fatih Terim’in elinde sihirli bir değnek olsa zamanı ileri alıp ocak ayına gitmek isterdi. Şu anda elinde eksik ve moralsiz bir oyuncu topluluğu var. Galatasaray belki de sezonun en iyi futbollarından birini 1-0 kaybettiği Porto deplasmanında oynamıştı. Dünkü Schalke maçından kat kat daha iyilerdi. Ama sonuç değişmiyor. Yine kaybettiler, yine gol atamadılar. Schalke, sorunsuz bir Galatasaray takımının rakibi olabilecek kapasitede değil. Gerçekten değil. Ancak ne yazık ki G.Saray’ın hemen hemen her bölgesinde problem yaşanıyor.

Alman teknik adam maçı kazanmak adına bir fikir ve oyun seti üretmişken, Galatasaray'ın böyle bir görevlendirmenin içine girmemesi düşündürücü. Oyuncu veya diziliş değiştirip, hamle yaptı Fatih Terim ama, ne ikili bir oyunu vardı sahada, ne de rakibi kilitleyecek bölge savunması.
Mazeretli gelip, derbi olaylarını konu yapıp, Ceza Kurulu'na gönderilen oyuncular üstünden Süper Lig'i yaşayan mesajlar vardı maçtan önce. Beraberliğin "Devam" demek olduğunu söylediler ama çaresiz kaldılar sahada.
Kısacası, Fatih Hoca'nın da, yöneticilerin de şikayet dolu sözleri vardı ancak sahada oyun aklı olan, farklı oynamaya çalışan veya "Yeneceğim" mesajı veren bir takımları yoktu. Aynı atakları seyredip, penaltı noktasını korumadılar. Schalke, Galatasaray'dan daha iyi değil, ama "akıl, akıldan" üstün.

SAHADA VARDILAR AMA... 

Sinan zaten önde oynayabilecek bir oyuncu değil ve doğal olarak etkisiz kaldı. Rodrigues maçın en önemli pozisyonunu harcarken aslında kaçan puan, umutlar ve kura ile gelen büyük fırsattı. Belhanda zaten yazılarımızın baş köşesinde her zaman yerini alan bir oyuncu. Yetenekli bir oyuncunun, önceki maçlara göre daha hareketli olduğu için beğenilen bir hali varsa, ondan hiçbir şey olmaz.

Hücumu forvetsiz, orta sahası formsuz, defansı hataya açık, bekleri ortasız, önemli oyuncuları sakat bir takımın kazanmasını beklemek futbolda olağan ama rakip buna izin vermiyor. Grup, kuraları çekildiğinde her şeye açık dengeli bir gruptu ama aynı zamanda kolay çıkılacak da bir gruptu. Galatasaray’ın yapması gerekeni Schalke yaptı ve sarı kırmızılılarla iki maçtan 4 puanı alıp avantajı yakaladı.

ÇARESİZLİK

Galatasaray için zor ve kötü bir dönem ama en kötüsü daha gelmedi. Yaşanan puan kayıpları, sakatlar, cezalılar, bireysel hatalar, fikstür ve deplasman sorunu Galatasaray için senaryoyu daha kötü hale getirecek ve bu süreçten nasıl çıkılacağını kimse bilmiyor. Bu denli problemli bir dönemde ne hoca etkisi, ne de taraftar gücü toparlanmayı sağlayamaz. Çare devre arası transferleri ve hem mental, hem de fizik olarak yenilenen oyuncuların geri dönüşü...

MAÇIN ADAMI: Burgstaller

Senin için hazırladığımız haberler