Konyaspor neden küme düştü

09.09.2016 - 18:06 | Son Güncellenme: 09.09.2016 - 18:06

BSL'de küme düşen Torku Konyaspor koçu Aziz Bekir'den cesur açıklamalar.

4 aydır basketbola mola verdiniz, neler söyleyeceksiniz?

Uzun süredir işsiz değildim. Biraz sıkılmaya başladım. Çalışmayı özlüyorum açıkçası.

 

Bazı takımlarla görüştüğünüz basına yansıdı, neden anlaşamadınız?

Sezon öncesi Türk Telekom ve Spor Toto Basketbol Ligi’nde oynayan Yeşilgiresun Belediyespor ile görüştük. Başka kulüpler de vardı ama şartlarda anlaşamadık. 

 

Konya’da bir spor kulübü ve spor okulları projeniz var, bunu açar mısınız biraz?

Konya’daki basketbol kulüpleri sürekli kapanıyor. Belediyeler ve iş adamlarına çok bağlı kaldı bu iş. Devamlılığı olan bir basketbol kulübü yok şehirde. Oysa basketbol potansiyel ve sevgisi var. Ben bir basketbol kulübü kurmak istiyorum. Kulübün adı da ‘Konya Basketbol Severler Kulübü’ olacak. Renklerini de yeşil-beyaz yapmak istiyoruz. Konya’da basketbolu seven 7 kişi ile bu yola çıkacağız. Profesyonel olarak antrenörlüğü 7-8 yıl daha yapacağım ve sonra Konya’ya çekileceğim. Amacım bu proje ile basketbolun Konya’da kalıcı olmasını sağlamak. Konya’nın tarihine bakalım. Kombassan Konyaspor’dan bu yana kadar bir sürü kulüp kapandı. Ne vardıysa hep kapanıyor. Demek ki bu olmuyor bu şekilde. Sağlam bir altyapı ile bunun üstesinden gelmek istiyoruz. Konya’da basketbolu ayağa kaldırmak hedefindeyiz. Barış Özcan ile bu işe başladık.

 

Konyaspor kapatıldı, bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Olmaması lazımdı. Yaşanan bu olaylar beni bu projeyi yapmaya sevk etti. Bu proje aklıma geldi. Kocaman Konya şehri için çok üzücü.  1. Lig’e düşsen ne olacak? Bir basketbol sevgisi varsa küme düşmek fark etmez.

 

Takımdan gönderilmeniz nasıl oldu?

Ben istifa etmedim, gönderdiler beni. Ben aslında 8 hafta kala istifamı vermiştim. Ben 3 maaş vermemiz gerektiğini söyledim. Para yoktu. Ben dedim ki ‘en azından bir maaş verelim. Diğer kalan maaşları idare ederiz '. Çünkü 8 maçta 2 galibiyet alsak kümede kalacaktık. Maaş vermeyince kulübün bir hareket yakalaması için 'gideyim' dedim. 'Yok, sensiz yapamayız' dediler. Ben de 'Öleceksek beraber ölelim' dedim. Oyuncular anladı paralarını alamayacaklarını ve bunu bana hissettirdiler. Kendi otoritemi kullanarak takımı zapt ediyordum. Ama bir yere kadar! Bir maaş verilse her şey rahatlayacaktı. Vermeyince gitmek istenmiştim. Kaldım ama çok ağrıma gitti bu. Takımın psikolojik olarak dağıldığı belliydi. Sonra 4 hafta kala gönderdiler mantıksız bir şekilde. Ama bu bana çok iyi geldi ve rahatladım. Son haftalarda yaşanan olayları kaldıramayabilirdim. Birisiyle mutlaka büyük tartışma yaşardım. Beni göndererek aslında bana istemeyerek de olsa büyük iyilik yaptılar. 

 

Yönetime kırgın mısınız?

Ben kimseye kırılmam. Ben dünyaya insanlara kırılmak için gelmedim. Kırgınlık yok. Hata yapıldıysa hata yaptık demek lazım. Kızgın da değil, kırgın da değilim. Hayatın bir parçası bu. Fikstürümüz çok iyiydi aslında. Düşmüş Telekom ile deplasmanda, içeride İBB ve Beşiktaş ve son maç hedefsiz Trabzon maçı vardı. Bu maçlardan 3 maçı kazanabilirdik. Ama ben kimseyi bunu anlatamadım. Bunun farkında değillerdi. Kulübün kapanmasında değil de kulübün düşmesinde hepimizin payı var. Herkes kendi payını alır bundan.

 

Transferlere yönetim etkisi oldu mu?

Byron Mullens’ı ben istemedim. Dedim ki, 'Ben bunu değil, başka bir adam istiyorum.' Slovenya’dan gelecekti. Başkan geldi 'Bu adam kötü, Mullens’ı alalım' dedi. 'Alın o zaman' dedim. Mullens’a bizim ihtiyacımız yoktu. Adamlar şut sokuyor diye bu adamı aldı. Bize aslında Sean’ın yerine savaşçı bir adam lazımdı. Bana pense lazım, siz bana tornavida aldırıyorsunuz. Kötü de olsa pense lazımdı bana. Takım böyle yapılmaz. Üzüldüğüm nokta 3 sene sonra onlarla savaşmak zorunda kaldım. Bir işadamı bana gelip, 35 yıldır basketbolun içindeyim 'Bu adam iyi, bu adam kötü' diyor. Pes yani. Benden daha iyi bildiğini söylüyor. Ama kızmıyorum hakkıdır bu. Sonuçta parayı veren onlar.

 

Yabancı transferinde hata yaptığınızı düşünüyor musunuz?

Ben paraya göre çok iyi yabancılar aldığımı düşünüyorum. Aldığım takım ilk yarıyı 8. bitirmek üzereydi. Trabzon’u yensek Türkiye kupasına girecektik. O parayla 3 katı iş yapacaktık. Trabzon maçına gelene kadar da hakem hatalarından maçlar kaybettik. Bunun yanında son anlarda kaybettiğimiz çok maç oldu. Şansla 1-2 maç olur ama ilk yarıda biz 6 maç kazandık. Bunlar içinde Fenerbahçe ve Karşıyaka da var. Bizden 3 kat bütçelerle kurulan Telekom’u 2 sayı farkla yendik. Demek ki bunda şans yoktu.

 

Sezonun ikinci yarısında sıfır çeken bir takım vardı, bunu nasıl açıklayacaksınız?

15 haftada 6 galibiyet, diğer 15 haftada 0 galibiyet. Bunların sebeplerini açıklayacak olursak, 5 maçı hakemler yüzünden kaybettik. Örneğin Gaziantep deplasmanında Tucker’a üst üstte 3 kere atış esnasında faul yapıldı. Tucker hakeme söylendi ama hakemler ses çıkaramadı. Biz sezon başında 3 ana iskeletle yola çıktık. Brazelton, Tucker ve Sean. İkinci yarıya başlarken, Brazelton yerine Reynolds’ı aldık. Sürekli sakatlandı. Sean da sakatlandı. Sonra da Tucker gönderildi. Ana omurgamız dağıldı.

 

Takım onun disiplinsizliklerini kaldıramadı. Daha önce Troy ya da Guinn fazla tınlamıyor, kendi işlerini yapıyordu. Ama Tucker bunu sorun etti. Sean ve Tucker arasında gizli bir savaş vardı. Disiplinsiz yoktu ama patron kim bu kulüpte? savaşı vardı. Sean Williams’ı göndermem lazımdı. Çanakkale kampında göndermiştim onu. Sonra geldi yanımda 1,5 saat ağladı. Dizlerime kapanarak sarıldı bana beni bırakma dedi. Ben ona ‘hata yapıyorum ve prensiplerimi çiğniyorum dedim. Ben öyle bir adam değildim. Birisi bana kapanıp ağlayacak ben de onu yapmayacağım. Hata yaptığımı ona söyledim. Üzüldüm. Sen babam gibisin dedi. Sonra 1,5 ay sonra gene gönderdim. Bu sefer tamamen bitmişti. Çantaları topladılar. Bana Bremer ve Plisnic geldi. Lütfen gönderme biz onu idare ederiz dediler. 1,5 saat toplantı yaptık. Ben istemiyorum dedim bu adamı. Bu benim hatamdır. Maçta disiplinsizliği yok. Öyle bir değişik hareketler yapıyordu ki çok göze batıyordu. Kötü niyetli değildi ama yaptıklarını takım kaldıramıyordu.

 

Bir süre sonra Brazelton, Tucker’ın kontrolü altına girdi. Maç boyunca ve antrenmanda sadece Tucker’a bakardı. Ona sen oyun kurucusun her tarafa bakıp herkese topu çevirmelisin dedim. Sonra Tucker surat astığında Brazelton’un da morali bozuluyordu. Bana gönderin dediler ilk başta ama ben düzeltiriz dedim. Sürekli kötü oynadı. Daha önce iyiydi ve ben hemen karar vermedin. Banvit maçında hem kötüydü hem moral olaral çökmüştü. Çağırdım ve konuştum. Takım kontrolümden çıktı her gün daha iyi oynamak istiyorum ama her geçen gün daha kötü oynuyorum. Tamamen kontrol dışına çıktım. O zaman kesiyorum dedim o da ben gitmek istiyorum ve teşekkür ediyorum dedi. Oyuncu bulamadık bu ara. O ara ona seni 2 numaraya çekiyim dedim. Ben artık soğudum ve gitmek istiyorum dedi. Biz takıma geri çağırmak istedik ama o gideceğim dedi ve gitti.

 

Tucker’ın gitmesi çok konuşuldu. O süreçte neler yaşandı?

En önemli oyuncumuzu gönderdik. Ben göndermeyin demiştim ama gönderdiler. Tucker için TED maçının sonrasında odama geldiler ve göndereceğiz. Ben onlara ben daha sinirliyim ama oturup konuşalım sonra karar berelim dedim. Sinirle karar vermeyelim dedim. Ben maç sonu röportaj verirken Tucker’ı göndermişler. Nasıl oldu anlamadım.

Röportaj: Fatih ŞEKER / Anadolu’da Bugün Gazetesi

 

 

Senin için hazırladığımız haberler