Her şampiyonluk değerlidir

16.05.2021 - 15:43 | Son Güncellenme: 16.05.2021 - 15:45

Ajansspor Yazarı Ahmet Çakır, Beşiktaş'ın şampiyonluğunu yazdı: "Her şampiyonluk değerlidir"

Her şampiyonluk değerlidir

 Ahmet ÇAKIR

Geride bıraktığımız sezonu değerlendirme konusunda herkesin derdi başka ama sanırım en önemlisi tamamlanabilmiş olmasıdır. Küme düşmenin kaldırılmış olması, futbol tarihimizin belki de en kötü kararıydı. 42 haftalık maratonu bitirmek çeşitli nedenlerle çok zorlaşabilirdi. Tek takımımızın bile Avrupa’da devam imkanı olsa işler karışabilirdi. Kuşa çevrilmiş bir Türkiye Kupasının nasıl anlamsızlaştığını hepimiz gördük. TFF’nin Covid19 nedeniyle sahaya takım çıkaramayacak durumda olanları hükmen yenik sayacağı gibisinden açıklamaları gerekli gördüğü bir ortamda çok beklenmedik durumlar yaşanabilirdi. Gerçi ‘testi pozitif çıkan oyuncuyu oynattık’ gibisinden birkaç itiraf beklenebilir ama bunların çok tartışma yaratacak boyutta olacaklarını sanmıyorum.

Beşiktaş’ın şampiyonluğu hak edişi tartışmasız bir gerçeklik. Kadro maliyetini ezeli rakiplerinin üçte birine indirmiş olmasının yanında başka bir yığın sorunla sezona başladığında Siyah-beyazlıların ilk 5’e bile giremeyeceği boyutunda yapılmış olan yorumları şimdi tekrar gündeme getirmek epeyce eğlenceli olabilirdi.

38 yaşındaki Atiba’nın taşıdığı takımın sezonu kalecisiz geçirdiğini düşünenler hiç de az değildi. Ersin kardeşimiz beklenenin çok üstünde performansla o sorunu halletti. El Sakala ve Welinton gibi pek parlak sayılamayacak transferler, Aboubakar’ın sakat gelmiş olması, Adem Layiç belirsizliği gibi sorunlar pek aşılabilecek gibi görülmüyordu. Mensah da beklenen katkıyı yapamadı. Bu kapsamda tek talihli durum Rashid Gezzal ve Valentin Rosier oldu. Özellikle Gezzal son dönemde epeyce düşen takımı ayakta tutan adam oldu.

Elbette ki bu şampiyonluk nedeniyle yönetim ve Sergen Yalçın övgüyü hakediyor. Bu konuda kimsenin bir kıskançlığı yok, maçların bitmesinin ardından bütün medya doğal olarak böyle bir övgü yarışında. Kimseyi eleştirmiyorum, işin kuralı budur. İki gol fazla yemiş ya da eksik atmış olsanız gidecek bir şampiyonluğu tartışmanın anlamı yoktur. Olan olmuştur ve Beşiktaş şampiyondur. Her şampiyonluk çok değerlidir ve emeği geçenler her türlü övgüyü hak eder.

Sadece sezonun önemli bir bölümünde Sergen Yalçın’ın hakem yakınmaları ve son dönemeçte Ahmet Nur Çebi başkanın yersiz birtakım değerlendirmeleri işi biraz tatsızlaştırdı. Örneğin, Galatasaray’ın yenilgi durumunda onların şampiyonluklarını alkışlayacağı yolunda Fatih Terim sözlerine verdiği yanıt çok yakışıksızdı. Bunun yerine, “Onların asaletine bu yakışır” gibi bir ifade kullandığın düşünün! Gerçi bunun için birkaç yüzyıl daha beklemek gerektiğini biliyoruz ama imkansız da değildi.

Beşiktaş’ın şampiyonluğunun en güzel yanı, bu işin sadece transferle olacağını düşünenlere iyi bir ders vermiş olmasıdır ama kimsenin böyle bir ders filan almayacağından emin olabilirsiniz. Galatasaray ve özellikle Fenerbahçe önümüzdeki sezona en az 10 transferle başlayacaktır. Bundan kuşkunuz olmasın. Medya da bu rezaleti alkışlayacaktır çünkü sadece transferin gazete sattırıp televizyon izlettirdiği sanılmaktadır.

Galatasaray berbat bir başlangıcın ardından (Hepsi İstanbul’da olan ilk 5 maçın sadece 2’sini kazanabilmiş, 2 kez de yenilmişti) işi iyi toparladı. Özellikle 8 maçlık galibiyet dizisinin ardından güle oynaya şampiyonluk olabileceği bir noktaya geldi. Fakat sonraki 6 maç herşeyi bitirdi. Özellikle kendi evindeki 4-3’lük Ç.Rizespor yenilgisi ve ardından Hatayspor’a 3-0 yenilmesi, bu sezonun en büyük yıkımlarıydı.

Bu yenilgilerin ardından Galatasaray’ın ligi 4.sırada bitirmesi olağan sayılırdı. Geçen sezon sonundaki fiyaskonun tekrarlanacağı bir durum doğmuş gibiydi. Sarı-kırmızılı takım pek birşey oynamasa da maçlarını kazanmayı bildi ve özellikle Beşiktaş galibiyetiyle bir anda kendini şampiyonluğun eşliğinde buluverdi. O maçta atılacak 1 gol Cim Bom’u şampiyonluk yapacaktı ama takım 3-1’e bile inanamaz durumdaydı.

Kendi içindeki bitmez-tükenmez kavga, Terim’in aldığı cezalar, devrearası transferinde yaşanan tarihte görülmemiş birtakım durumlar, Belhanda sancısı, sakatlık ve cezalar, Sarı-kırmızılı takımın Beşiktaş galibiyetiyle ilan edebileceği şampiyonluğun uçup gitmesine yol açtı. “Biz bitti demeden bitmez!” gibisinden sloganlar, son anda devreye girip biraz teselli yarattı ama o kadar! 7-0’lık Hatay maçı da ligin anormal sonuçlarından biriydi. İyi de, ne yapabilirdiniz ki…

Fenerbahçe, sürekli transfer ve teknik direktör değişikliğinin şampiyonluğun önündeki en büyük engeller olduğunu anlayana kadar yaşadığı dram sürecek. Sadece Mesut Özil ya da İrfan Can Kahveci’nin maliyeti kadar kadro değeri olan takımlara üstelik kendi sahasında yenilme acısı uzun yıllar unutulmayacaktır. 3 yılda yapılan 52 transfer yerine sadece 5-6 önemli adam ve yanlarında gençler gibi bir yaklaşım Fenerbahçe’nin önce 6.lik, sonra 7.lik, bu kez de 3.lük bilançosundan çok daha parlak bir durum ortaya çıkarabilirdi.

İşlerin iyi gittiği dönemde Sportif Direktör Emre Belözoğlu, bu durumu başkan Ali Koç’la görüştüklerinde, önceki yıllarda en büyük eksiğin ‘futbol aklı’ olduğu yolunda fikir birliğine vardıklarını söylemişti. Doğrudur ama o dediği hemen öyle kolaylıkla edinebilecek ya da uygulanabilecek birşey değildir. Örnek vereyim, futbol aklı, Sevilla gibi oturmuş bir takımın eksiğinin bu futbolcu olduğunu görüp kimsenin izlemediği bir ligden Fernando’yu almaktır. Sadece 4 milyon Euro bonservis bedelli bu oyuncu, şu ana kadar Sevilla’ya en az 40 milyon Euro'luk katkıda bulunmuştur. Fenerbahçe’nin bazıları dehşet verici olan transferlerinin toplamında hangi futbol aklından söz edilebilir? Tek forvet oynayacak takıma 6 hücumcu alınması futbol aklı mıdır? Bu takıma Kemal Ademi diye bir oyuncunun bile alınmış olduğunu hatırlattığımda neler hissedersiniz?

Herkesin ortak sorunu gibi görünen hakem hataları konusunu şimdi daha sakin biçimde değerlendirebiliriz. Şampiyon bile bundan yakınıyorsa ortada ciddi bir durumun olduğu düşünülebilir. Ancak neredeyse memlekette futbol oynanmaya başladığından beri sürüp giden bu durumun patolojik bir boyutunun bulunduğunu kabul etmek daha mantıklıdır. Her takımın aleyhine belli hatalar yapılmış, lehlerine olanları da yaşanmıştır. Aleyhlerine olanlar için kıyametler koparılırken, lehlerine olanlar görmezden gelinmiştir.

Asıl sorun şudur: Bu işlerle uğraşanlar, odak kayması yaşar ve gerçek güçlerini ortaya koyamaz. Öyle de olmuştur. Sonuçta da şu noktaya gelinmesi kaçınılmazdır: Ne oynadınız da sürekli hakemden yakınıyorsunuz? Bu kadar ağır maliyetli kadrolarınızla ligin en zayıf takımlarına bile yenilerek hangi hedefe varılabilir?

Hepsini bir yana bırakın, Fenerbahçe kendi evinde Sivasspor’u yenerek şampiyonluğun en güçlü adayı haline gelebilir ve son maçta Kayserispor’u yenerek 85 puanla şampiyon olabilirdi. Bu iki maçta kimse herhangi bir hakem hatasından yakınmadı. Bu sezon yaşanan fiyaskonun tamamen kendi hatanız olduğunu bundan daha iyi ne gösterebilir?

Trabzonspor ve öteki takımlarla birlikte bu sezonun analizi konusunda daha söylenebilecek çok şey var. Devam edeceğiz.

Senin için hazırladığımız haberler