Futbolda 'Mahalle Kavgası'

14.05.2020 - 14:02 | Son Güncellenme: 14.05.2020 - 14:11

Türkiye'de futbol ligleri toplumu ikiye ayırmış durumda. Bir yanda 'Oynansın' diyenler, diğer yanda 'Oynanmasın' diyenler...TFF, 12 Haziran'da tüm ligleri başlatacağını duyurmuştu ama dün Süper Lig hariç diğer liglerin tarihini değiştirmek zorunda kaldı. Temel sorun şu: Ligleri oynatmanın sorumluluğunu kimse açıkça üstlenmiyor. Yayıncı aboneden para alırken, kulüplere ödeme yapmıyor. Bu iki temel konuda doğru sorular sorulmuyor.

Futbolda 'Mahalle Kavgası'

KENAN BAŞARAN

12 Haziran'da Süper Lig başlayacak mı, başlamayacak mı? Günlerdir bu sorunun cevabını arıyoruz. TFF Başkanı Nihat Özdemir, 6 Mayıs'taki basın toplantısında "Şimdilik 12 Haziran'da ligleri başlatmayı planlıyoruz" dese de, tartışma kesilmedi, aksine ayrıca tartışmalar başlattı. Bu anormal bir durum değil. Tartışmak sağlıklıdır. Yeter ki çözüme yönelik olsun.

İki mahalle oluştu!

Toplumsal hayatımızın bir çok alanında oluğu gibi futbolda da iki ayrı 'mahalle' var: Bir yanda 'Ligler Başlasın Mahallesi', diğer yanda 'Lig Koşulları Oluşmadı Mahallesi'... Bir kere şu konuda anlaşalım: Hepimiz futbolun yeniden başlamasını istiyor. Kim istemez hayatın normalleşmesini. Elbette bu 'normal', koronavirüs öncesi dünyanın normali olmamalı artık. Daha adil bir hayat ve ona bağlı bir normal olmalı...

TFF otoritesi yıprandı

Öncelikle TFF, liglerin ertelenmesi sürecindeki tutumuyla otoritesini zaafa uğrattı. Başkan Özdemir, "Ligler taraftarlı oynanacak" dedikten 2-3 saat sonra hükümet, "Hayır, taraftarsız" dedi.

Sonrası malum: Derbi nedeniyle Galatasaray, -özellikle Fatih Terim- ve Beşiktaş cephelerinin karşılıklı atışması...

"Ligler ertelenecek" haberlerine sert yalanlamalar yapan TFF, aradan 3-4 gün geçmeden, 'erteleme kararı'nı açıkladı. Haliyle ortaya 'Futbola dair kararı kim veriyor?' sorusu çıktı. TFF'nin ana statüsüne göre Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde futbol denilen oyuna dair her türlü kararı Nihat Özdemir yönetimi alır. Ama Özdemir, bu yetkisini ilk günden itibaren, hükümet makamlarına devretti. İronik şekilde, bugün gelinen noktadaysa Özdemir, topu atsa da, hükümet bu topa girmiyor! "Hayır, ligleri oynatıp oynatmamak senin kararın olacaktır" diyor, ısrarla.

 

Futbol berber kadar önemli değil mi?

Bakın Özdemir süreci iyi yönetmemiş olsa bile, bugünkü noktada tek karar verici olarak bırakılması doğru değil. Örnek gösterdiğimiz Almanya'da hükümet, "Tamam, oynayın" dedikten sonra, liglerin yeniden başlatılması kararı çıktı. İngiltere için de siyasi karar esas oldu. Hollanda'da hükümet devreye girip, 1 Eylül'e kadar futbolu yasakladı.

Peki Türkiye'de TFF'nin oluşumuna bile dahil olan hükümet, pandemide futbol için kamuoyu önünde neden karar açıklamıyor? Berberler hakkında bile karar verirken, yüzde yüz temaslı bir iş olan futbola neden siyaset doğrudan müdahil olmuyor?

Kapalı kapılar ardında belki TFF yönetimini yönlendiriyordur ama esas olan kamuoyu önünde tutum sergilemesi. Ha Özdemir, bu rolü gönüllü oynuyorsa, bu da onun bileceği iştir. Fakat TFF yönetimi, siyasetin bu tutumundan memnunsa, o zaman "Tüm sorumluluğu alıyor musunuz" sorusuna da "İnşallah bir sıkıntı yaşanmaz" değil, "Evet, üstleniyoruz" cevabını verecek. Açık seçik şekilde TFF, liglerin başlatılması kararının sorumluluğunu hem vicdanen hem hukuken üstlenecek. Benim en önemli beklentim bu?

Protokol,  TFF'yi koruyor!

Örnek aldığımız Almanya'ya yine bakalım: Lig birliği, her aşamasını karar altına alarak hareket ediyor. TFF ise bir koronavirüs önlem protokolü yayınlıyor ama bunun adı 'öneri'.  Yani isteyen uyar istemeyen uymaz! Oysa bu bir 'zorunluluk' olmalı ve uymayanlara hukuki yaptırım konulmalı. Protokolde bu anlamdaki tek yaptırım, sorumluluğun TFF'nin üzerinden alınıp kulüpteki bir direktöre ve doktora yüklenmesidir!

Somut bir olaydan söz edeyim: Balıkesirspor yönetimi, protoküldeki öneriye uymadan, yani test yaptırmadan futbolcuları kampa aldı! E ne anladın şimdi bu protokolden?

Kapalı kapılar ardında

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, futbolda alınacak kararın TFF'nin olacağını ısrarla vurguluyor. Bu ne demek? Koca, futbol için henüz zemin olmadığını düşünüyor. Ki o da bu görüşünü Koronavirüs Bilim Kurulu üyelerine dayanarak oluşturuyor. Kapalı kapılar ardında Koca'nın TFF yönetimine liglere bu aşamada başlanmaması gerektiği bilgisini verdiği de konuşuluyor.

Nihat Özdemir, 12 Haziran için üç referans verdi:

-Sağlık Bakanlığı

-Koronavirüs Bilim Kurulu

-TFF Sağlık Kurulu...

TFF'nin kendi kurulu bile dün yapılan toplantıda olumsuz tutum aldı ve nihayetinde Süper Lig hariç, diğer tüm liglerin başlama tarihi ötelendi. Hepsi de Temmuz sıcağına atıldı!

 

Temmuz güneşinde futbol!

Alt liglerdeki tüm takımların ışıklandırmalı stadı var mı? Olmayanlar kavurucu Temmuz güneşi altında oynayacak. Artık 2022 Dünya Kupası'nı Katar Çölü'ne veren FIFA'ya kızma şansımız kalmadı! 2. ve 3. Lig Kulüpler Birliği, liglerin iptalini istemişti. En kötü 11 Temmuz'a atılmasını... TFF, ligleri iptal etmese de en azından tarihi değiştirdi. Bu anlamda kulüplere ve kurullara kulak  vermesi olumlu.  TFF Süper Lig içinse 12 Haziran ısrarını 'şimdilik' de sürdürüyor.

Yayıncı neye dayanarak ödemiyor?

'Lig oynansın mahallesi'nin temel argümanı ekonomi! Elbette kulüplerin ekonomik kaybı yüksek ama bu 'mahalle' doğru soruları sormuyor. Bakın Türkiye'nin bu yıl turizm geliri beklentisi 40 milyar doların üzerindeydi! Ülkenin turizmi çökmüşken, doğrudan ekonomisi taş çatlasa 700-800 milyon dolar dolarlık futbolun yarattığı kaygı çok anlamlı gelmiyor.

Türkiye Cumhuriyeti devleti gerekirse, en az 500 bin kişiyi riske edecek futbol liglerini oynatmak yerine, 1 milyar dolarlık bir sübvansiyonda bulunabilir. Ki batacağı söylenen kulüpler, koronavirüs öncesinde zaten batmıştı. Ve daha da önemlisi şu: Kulüplerin şu anda maddi sıkıntı yaşamasının temel sebeplerinden biri yayıncı kuruluşun  ödemeleri durdurması.

TFF, yayın sözleşmesinde yayıncı kuruluşun mücbir sebepler nedeniyle ödeme yapmamasını gerektirecek bir değişikliğin yapılmadığını açıkladı. O zaman sormak lazım: Yayıncı kuruluş, sözleşmenin hangi maddesine dayarak kulüplere ödemeleri dondurdu?

Geçmiştekilerle birlikte kulüplerin 588 milyon lira alacağı var. Bunu bizzat Özdemir açıkladı.

Koronavirüse rağmen kiracı kirasını öderken, banka müşterileri kredilerini öderken ve dahası yayıncının abonesi, oynanmayan lig için ödemelerine devam ederken, yayıncı kuruluş hangi hukuki maddeye dayanarak, ödemeleri dondurdu? Sadece bilgilenmek istiyorum ben!

Soruyoruz, cevap vermiyorsunuz. Sonra biz bildiğimizi yazınca 'art niyet' etiketi yapıştırım yalanlamalar yayınlıyorsunuz!

Kulüpler geçen sene yayıncı istediği için yıllık 30 milyon dolar indirim yapıp, dolar kurunu da 5.80 TL'den sabitledi. Peki dolar kuru şimdi kaç lira? Yani kulüpler kur farkından da ayrıca zarar etti.
Kulüpler bu jesti yaparken, yayıncı kuruluş neden bu koronavirüs günlerinde bir jest yapmıyor? Soru net: Yayıncı kuruluş ihale sözleşmesindeki hangi gerekçeye dayanarak, kulüplere ödemeleri dondurdu?

Bu soruları sormayan 'Futbol oynansın mahallesi'nin mensupları kendileri işlerine gidip mesai arkadaşlarına iki saniye sarılmayı göze almazken, "Futbol oynansın" diyor.  Sen, özel arabanla işyerine gidip çalışmazken, futbolcuların uçaklarla 'taraftarsız maç' için deplasmana gidip top oynamasını istiyorsun. "Ama Almanya..." Evet, Almanya... Oradaki siyasetçi ve futbol birliği gibi açık seçik "Sorumluluk benim" diyorsan, çık oyna.

Ve unutulmasın bu sorumluluk idmanların başlamasından, son maçın son düdüğüne kadarki kısmı kapsıyor. Türkiye'de idmanlar, virüsü taşıdığının farkında olmayan 500 bin kişinin var olduğu bir ortamda ve ölüm vakaları üç haneli sayılardayken başladı... Şu gün itibarıyla potansiyel virüs taşıyıcısı 400 binlerde...

 

Tek şehirde daha mantıklı

TFF Başkanı Özdemir, 10 senaryoları olduğunu ama bunun içinde ligi tek şehirde oynatma senaryosunun olmadığını söyledi!

Bu 10 senaryoyu merak ettim gerçekten! Bunlar nasıl senaryolar ki en makul senaryoyu  içermiyor.
Şayet TFF, tek şehir seçeneğini kullansaydı, tüm takımları Nisan ayında Antalya'da toplayıp bu ligi karantina altında Mayıs'ta bile başlatabilirdi. Otel, idman sahası ve stat bakımından izole edilmeye olanak tanıyan bir şehir Antalya. Zaten maçlara taraftar alınmıyor. O vakit büyük otellerin futbol sahalarında da maçlar oynatılırdı. Bu olağanüstü koşullarda boş tribünlü statlara da ihtiyaç yok. 30 kamerayla değil, 10 kamerayla maçlar çekilirdi. Mesele ligi sahada oynatarak bitirmek ve üzerine bahis oynatmaksa, Antalya'da karantinda bir lig, deplasmanlı ligden daha az riskli olurdu. Unutmayın, koronavirüsün yayılmak için en sevdiği araç seyahatlerdir. Özellikle de havaalanları ve haliyle uçaklar.

Taraftar için değil, seyirci için

Dilerim ki ülkenin koşulları Süper Lig'in 12 Haziran'da oynanmasına elverişli olur. Ama başa dönecek olursam: Ligi kim oynatmaya karar veriyorsa, bunun olumlu-olumsuz tüm sorumluluğunu hukuken de üstlendiğini kamuoyuna ilan etmelidir. 'Koşullar uygun değil mahallesi'nin esas üzerinde durduğu nokta budur: Sorumluluğunüstlenmesi...

Aksi halde ben futbol denilen oyunun, Doç. Dr. Özgehan Şenyuva'nın da dediği gibi 'taraftar' için değil, 'seyirci' için oynatılmak istendiğini düşüneceğim. 'Seyirci' kim? Evde ekran başındakiler... Hani şu ara Survivor ile yatıp kalkıp, vakit öldürenler... Laf aramızda, ligin yönetimini geçici olarak Acun Ilıcalı'ya verselerdi, oynatıp bitirirdi(!)

Fatih Terim maske takıp devam edemez

Bir geri pas yapayım:  Ne demişti Beşiktaş derbisi sonrası Fatih Terim? "Bizi toplumun uyuşturucusu gibi, risk altında oynatıyorsunuz"...

Tüm süreci en iyi özetleyen cümle budur. Bu cümle, Terim'in eski takım arkadaşı rahmetli Metin  Kurt'un futbolcular için yaptığı 'Gladyatörler' tanımına denk düşüyor.

Derbi sonrası örgütsüzlükten yakınan ve yukarıdaki muazzam cümleyi kuran Terim'in kendisiyle tutarlı olmak adına aynı doğrultuda hareket etmesi gerekiyor. Onun kazanması gereken daha başka kupa pek yok. Kendisini ıspatlamasına hiç ihtiyaç yok. Onun artık, sahip olduğu gücü  oyununun aktörlerinin söz sahibi olması için kullanması gerekiyor.

Koronavirüse yakalanmış Terim'in, hiçbir şey yaşamamış ve 'uyuşturucu' benzetmesini yapmamış gibi davranarak, maskesini takıp sahaya çıkması kabul edilemez. Öyle olursa, ben derbi sonrası açıklamalarının tek nedeneni hayat hakkının savunulması için değil, kaybedilen 2 puana yapılmış bir ağıt olarak göreceğim...

'Şimdilik' sağlıcakla kalın...

Senin için hazırladığımız haberler