"Fenerbahçe'de oynamak Beşiktaş'ta oynamaktan zor"

26.06.2021 - 23:33 | Son Güncellenme: 27.06.2021 - 21:06

Beşiktaş'ta ismine marş yazılan, Fenerbahçe'de de forma giyen efsane futbolculardan Feyyaz Uçar, eski takımlarından; Sergen Yalçın'a, Lucescu'dan; Oğuz Çetin ve Aykut Kocaman ile ilişkilerine dair birçok konuda açıklamalarda bulundu.

"Fenerbahçe'de oynamak Beşiktaş'ta oynamaktan zor"

MASKESİZ SÖYLEŞİLER -AHMET UYKAN

O hâlâ Beşiktaş formasıyla Süper Lig’de tüm zamanlarda en çok gol atan futbolcu. İsmi marşlara konu oldu. Siyah beyazlıların en başarılı döneminde o vardı. Beşiktaş formasıyla 3'ü üst üste olmak üzere 4 şampiyonluk yaşadı. Sahadaki hazır cevaplılığı ve mizah anlayışını şu an televizyonda yaptığı yorumlarda da gösteriyor. Beşiktaş'ın ve Türkiye'nin unutulmaz oyuncularından Feyyaz Uçar,  sorularımıza 'maskesiz' yanıtlar verdi. İşte o söyleşi...

"ÇAYIR ÇİMEN TOP OYNARDIK"

-Öncelikle çocukluk yıllarınıza gidelim. Futbola olan merakınız nasıl başladı?

Bizim çocukluğumuzda top oynanacak çayırlar ve benzeri yeşil alanlar mevcuttu. Çocukluk yıllarımız mahalle veya sokak aralarında top oynayarak geçti. Sonra amatör olarak 16 yaşında Avcılar'da oynamaya başladım. Orada 2 sene oynadıktan sonra Beşiktaş Genç Takımı'na geldim.
-Sizin Beşiktaş'tan önce Lüleburgazspor'a gidiş hikâyeniz vardı. O süreci kısaca anlatır mısınız?
Dayımla birlikte Lüleburgazspor ile anlaşmaya gittik. Onlar beni Çorlu  Meslek Lisesi'ndeki lise maçlarından takip etmişler. O gün takımın hocası değişmiş. Lüleburgaz'ın başına rahmetli Sabahattin Kuruoğlu geldi. Daha sonra onunla Beşiktaş'ta çalışma fırsatım oldu. Yardımcı hocalık yapmıştı Beşiktaş'ta. Tabi Sabahattin hoca o zamanlar beni tanımıyor. Ben oyuncuyu görmeden onu alamam dedi. Dayım da sinirlendi. İstanbul'a döndü. Bana öğleden sonra seçmeler var. Oraya katıl dediler. 

"LÜLEBURGAZ'DAN TIR İLE EVE DÖNDÜM"

-Seçmelere katılmayı kabul ettiniz mi peki?

Evet...Buraya kadar gelmişim bari top oynayayım dedim. O gün oynadım maçı. Akşam Lüleburgaz'ın idarecileri beni yoldan çevirdikleri bir TIR'a bindirdiler. TIR'ın üzerinde İstanbul Avcılar sapağına kadar geldim. Oradan eve kadar yürüdüm. Ertesi gün Beşiktaş Genç Takımı'ndan rahmetli Hasan Tutaş evimize geldi. Onu Atıf Keçeci görevlendirmiş. Bana 'Beşiktaş'ta oynar mısın' diye sordu. Şaşkına döndüm tabi... Hemen kabul ettim. Şu saatte kulübe gel dedi. 'Avcılar'daki bonservisim ne olacak?' dedim. 'Sana gelmeden önce bir takım forma karşılığında bonservisini aldık' dedi. O şekilde Beşiktaş maceram başladı.

"SONRADAN GOLCÜLÜĞE TERFİ ETTİM"

-O yıllarda mevkiiniz neydi? Yine forvet mi oynuyordunuz?

Herkes beni golcü olarak biliyor. Fakat lise takımında stoper oynuyordum. Beşiktaş Genç Takımı'nda sağ açık ve sol kanat oynamaya başladım. Bir süre sonra forvete geçtim. Fenerbahçe'de (Tomislav) İvic, beni 8 maç ön libero oynattı. Değişik mevkilerde de oynayabiliyordum. Ama hiçbir zaman pivot santrafor değildim. Hareketli, sağa sola deplase olan gezgin santrafordum. İki ayağımı da iyi kullanıyordum. Topla hızlı hareket edebiliyordum.

"BURS ALSAYDIM DAHA FARKLI OLURDU"

-Siz hem futbolu hem de okulu  bir arada götürebilen ender yüksek tahsilli oyunculardansınız. İkisini aynı anda yürütmek zor oldu mu?

Evet çok zorlandım. Yaşıtlarımın hepsi o sıkıntıyı çektiler. Günümüzdeki  gibi üniversitelerde burs sistemi yoktu. Bu yüzden zor oldu. Derslerim sarktı. Okulu 4 yıl yerine 5 senede bitirdim. Şimdi görüyorum bazı üniversiteler yetenekli sporculara burs veriyor. Bu çok hoşuma gidiyor. İkisini bir arada rahatlıkla götürebilirler.

"GORDON TEK PASLA KUPALARI TOPLADI"

-Beşiktaş'taki yıldızınız Gordon Milne döneminde parladı. Sizin de attığınız gollerle 3 sene arka arkaya şampiyon oldunuz. Bu başarının sırrı neydi?

Gordon, ilk geldiğinde sanıyorum ligi 6.sırada bitirdik. Tek pas oynatmaya çalışıyordu. İdmanın son 20-30 dakikasında sahanın 4'te birinde tek pas oynuyorduk. Eğlenceli olsun diye kendisi de oynuyordu. Ama biz bu tek pas oyununa alışık değildik. İlk sene herkes zorlandı. Özellikle tek ayaklı oyuncular. İkinci sene hızlı oynamaya ve daha çabuk düşünmeye başladık. Tek pas oyununda top gelmeden önce pozisyon alma zorunluluğu vardır. Tenisteki gibi. Zaman geçtikçe bu takımda oturmaya başladı. Bence işin sırrı Gordon'un aşıladığı tek pas oyunuydu.

"TAKTİĞİMİZ BELLİYDİ AMA DURDURAN ÇIKMADI"

-Milne ile adeta ezberlenmiş bir taktikle oynuyordunuz. Genellikle sağdan ve soldan yapılan muz ortalarla sonuca gidiyordunuz. Buna rağmen rakipleriniz size önlem alamıyordu.

Evet genelde öyle deniliyordu. Ama tek pasa dönüp çabuk oynadığımızda tedbir alamıyorlardı. Yani bize yapılan yorumlar hep öyleydi. Biliyoruz nasıl oynadıklarını ama bir türlü önlem alamıyoruz diyorlardı. Tek pasın yanı sıra bir de çift santrafor oynuyorduk. Birimiz ön veya arka direğe koşu yapmak zorundaydı. Dolayısıyla ceza sahasının içindeki en etkili noktalara en az birer kişi gidiyordu. Bu da bize avantaj sağlıyordu.

"FENERBAHÇE'Yİ RAHAT YENİYORDUK ÇÜNKÜ..."

-O dönem özellikle Fenerbahçe'ye karşı ezici bir üstünlüğünüz vardı. Bunun sebebi neydi?

Fenerbahçe'nin o yıllarda da aynı problemleri vardı. Çok çabuk takımı değiştirmek, aynı oyuncularda ısrar etmemek gibi... Bugün baktığımızda yine aynı şey. Biz ise kadromuzu bozmuyorduk. Her sene genç bir oyuncu aramıza katılıyordu. Mesela Şifo Mehmet geldi, Zeki (Önatlı) geldi, Şenol (Fidan) geldi...Yani takım her sene  hemen hemen aynıydı. Sadece bir veya iki takviye yapılıyordu. Belirli oyun sisteminde devam ettiğimiz için diğer sistemsiz takımlara karşı başarı sağlıyorduk.

"BU DÜZENDE METİN-ALİ-FEYYAZ ÇIKMAZ"

-Hâlâ dillerde olan Metin-Ali-Feyyaz üçlüsünün bir benzerini izler miyiz?

Çok zor...Şöyle ki; bunun şahıslarla veya yetenekle alakası yok. Günümüz futbolunda tamamen bireysellik ön planda. Her futbolcu kendine göre bir yıldız. Kendine ait sosyal medyada hesabı var. Hepsi kendi içine kapanıyor. Eskisi gibi birlikte bir şeyler yapmak, bir araya gelmek kolay değil. Aslında buna mecbur da değiller. Biz o zamanlar birlikte vakit geçirmek zorundaydık. Metin olsun Ali olsun hepimizin Beşiktaş'ta en az 10 yıl birlikte oynamışlığı vardır. Günümüzde  bir futbolcu aynı kulüpte çok fazla süre kalmıyor. Çünkü transferde her şey futbolcu lehine gelişiyor. Bonservis olayında sözleşmeleri bittiğinde serbest kaldıkları için bir takımda uzun süre oynayamıyorlar. Her ne kadar 5 senelik sözleşmeler yapılsa bile bu mümkün olmuyor. Bu da istikrarı bozuyor. Bu yüzden günümüzde Metin-Ali-Feyyaz gibi üç tane oyuncunun aynı takımda  uzun süre kalması zor.

"MİLLİ TAKIM, BEŞİKTAŞLILARA UZAKTI"

-Metin-Ali-Feyyaz üçlüsü o dönem lige damga vurmasına rağmen A Milli Takım'da neden tercih edilmedi?

Bana göre Türk futbolunda Milli Takımı en çok hak eden oyuncu Rıza Çalımbay olmalıydı. Karakteriyle çalışkanlığı ve futboluyla...Rıza bile Milli Takım'da yeteri kadar şans bulamadı. Biz Beşiktaşlı oyuncular ne yazık ki Milli Takımlarda ezeli rakiplerimiz Galatasaray ve Fenerbahçeli oyuncular kadar süre alamadık. Bunun sebepleri farklı. Kamuoyu ve medya etkisi gibi...Biz en iyi oynadığımız dönemde bile Milli Takım'daki oyuncu sayımız azdı. Aramızda en fazla milli olan Metin'dir. Ben biraz Ali'den fazla oynamışımdır. Ama dediğiniz gibi üçlü olarak aynı anda oynamadık. O zaman Tanju (Çolak), Rıdvan (Dilmen), Oğuz (Çetin) gibi yetenekli oyuncular vardı. Zaten Milli Takım'da aynı takımdan 3 oyuncunun forvet oynaması zordur. Bu pek etik de olmazdı bana göre. Tabi biz daha çok oynamak isterdik ama gücenmeye hakkımız yok. Neticede bizim kadar iyi rakiplerimiz vardı.

"HERKES ŞUNU BİLSİN!  FENERBAHÇE'YE GİTMEDİM, GÖNDERİLDİM"

-Beşiktaş'tan kopmanıza neden olan olay tam olarak neydi?

Ayrılma sebebim şuydu; o dönem artık takım yavaş yavaş dağılıyordu. Benden önce Metin (Tekin) Vanspor'a gitmişti. Askerlik yüzünden. Ali (Gültiken) Kayserispor'a gitmişti. Benim Fenerbahçe'ye gitmem çok büyütüldü. Anlamayanlara bir kez daha söyleyeyim; Ben Fenerbahçe'ye gönderildim. Gitmeden önce bonservisimin anlaşması yapılmış. O zamanki mevcut yönetim belki tepkilerden korkarak bunu sanki ben kendi isteğimle gitmişim gibi kamuoyuna lanse etti. Rahmetli Süleyman Seba'nın da bu konuda tam olarak bilgilendirildiğini düşünmüyorum. Kısmet öyleymiş. Neticede Fenerbahçe, ardından Antalyaspor ve Kuşadası formalarını da giymek nasip oldu. Onun dışında birçok spekülasyonlar yapıldı. Allah'a şükür benim alnım ak. Bu insanların üzerinde bir hakkım varsa öbür dünyada kul hakkımı arayacağım.

"SÜLEYMAN SEBA İLE HASTA YATAĞINDA DERTLEŞTİK"

-Rahmetli Süleyman Seba ile son kez ne zaman görüştünüz?

Ölümünden önce üç defa tedavi gördüğü hastanede görüştük. Bizi görmek istediğini ortak abilerimize söyledi. Kendisiyle vedalaşma fırsatım oldu. Hatta bir defasında fizik rehabilitasyon tedavisine katıldım. O sırada ona yardımcı olmaya çalıştım. Bir keresinde de dertleştik. Ruhu şad olsun. O dönem bizi Beşiktaş'ta oynatmaya her türlü zemini hazırladığı için hepimiz kendisine minnettarız.

"BUGÜNKÜ BAŞKANLAR GİBİ HER GÜN KONUŞMAZDI"

-Seba nasıl bir başkandı? Futbolculara karşı mesafeli miydi?

Kendisini senede iki ya da üç kez görürdük. Mecbur kalmadıkça görüşmezdi. Sadece kriz dönemlerinde bizi karşısına toplardı. Yanında yönetici olmazdı. Birebir konuşurdu. Benim özellikle askerlik dönemlerinde kendisiyle bir diyaloğum olmuştu.(Gülerek) Ama beni bilirdi. Bana sevgisi vardı. Özellikle genç oyuncuları severdi. Bugünkü başkanlar gibi her maçtan sonra çıkıp konuşma alışkanlığı yoktu. Tam tersi bunu reddederdi.

"FENERBAHÇE'NİN REYTİNGİ DAHA FAZLADIR"

-Beşiktaş'ta 12 yıl forma giydikten Fenerbahçe'ye transfer oldunuz. Fenerbahçe'de oynamak nasıl bir duyguydu? İki camia arasındaki fark var mıydı?

Çok fark vardı. Fenerbahçe camiası çok hareketliydi. Benim için tuhaf bir durumdu. Daha sakin, istikrarlı ve düzenli takımdan gelmiştim. Beşiktaş'ta takım arkadaşlarım, hocalarım fazla değişmiyordu. Fenerbahçe öyle değil. Her sene başkan değişiyor, hoca ve futbolcular değişiyor. Aziz (Yıldırım) abi gelmeden önce bu böyleydi. Aziz abi, en azından başkan olarak uzun süre kalmayı başardı. Fenerbahçe'nin taraftar sayısı da bana göre daha fazladır. Reytingi ve okunmuşluğu fazladır. Gazetesi çok satar. Televizyonu çok seyredilir. Çok farklı iki camiaydı. Fenerbahçe'de oynamak Beşiktaş'a göre daha zor.

"TANJU ÇOLAK GİBİ MUAMELE GÖRMEDİM"

-Tanju Çolak ile yaptığım bir röportajda Fenerbahçe'de Sakarya grubu olduğunu iddia etmiş ve Oğuz Çetin'in kendisine pas vermek yerine Aykut Kocaman'ı tercih ettiğini söylemişti. Siz böyle bir şey sezdiniz mi?

O grup değildi. Oğuz ve Aykut çok iyi arkadaş. Oğuz'un Aykut'un futbolculuğuna inandığına bizzat şahit oldum. Doğal olarak ona inandığı ve güvendiği için pas önceliğinin Aykut da olmasını normal karşılıyorum. O sadece Oğuz'un inisiyatifidir. Bu da kendi tercihidir. Ama bana karşı öyle bir tavır hissetmedim. Zaten takımdaki en iyi arkadaşlarım Oğuz ve Aykut'tu. Bir de kaleci Engin (İpekoğlu). Onlarla hiçbir sorunum olmadı.

"KİBAR AŞAĞI KİBAR YUKARI DERKEN FEYZO OLDUM!"

-'Kibar Feyzo' lakabını size kim taktı? Bundan hoşnut musunuz?

Ya bana Samet (Aybaba) abi hep kibar diyordu. Kibar aşağı kibar yukarı...Sonra ona Feyzo'yu eklediler. Bu çok da hoşuma gitmedi. Ama kibar lakabı onların takdiridir. O da büyüklerime karşı saygısızlığım olmamasından dolayıydı.

-Kariyerinizde hiç kırmız kart gördünüz mü?

Gördüm...Oğuz Sarvan'dan. Bir de Engin Kurt attı beni. Bursasporlu Ahmet Suphi bana dirsek atmıştı. Ben de üzerine yürümüştüm. Orada Engin hoca atmıştı.

"SÜRATLİ STOPERLERİ SEVMEZDİM"

-Rakip olarak zorlandığınız bir oyuncu var mıydı?

Süratli stoperlere karşı zorlanıyordum. Sarıyer'de oynayan Birol (Demirhan) vardı. Çok çabuk bir oyuncuydu. Onunla her maç kavga ediyorduk. Galatasaraylı Bülent (Korkmaz) ile Gaziantepsporlu İhsan (Okay) da çabuktu.

"ŞİFO MEHMET'TEN SONRA JÜBİLE YAPILMAZ Kİ"

-Sizin dönemlerde jübile gelenekti. Fakat jübile yapmadan yeşil sahalara veda ettiniz.  Bunun için neler söylersiniz?

Aslında ben jübileyi pek gerekli bulmuyorum. Şu anda yapıldığı gibi ligde oynanan son resmi maçta oyuncuya teşekkür edip bundan sonraki hayatında başarılar dilemek daha uygun. Jübile için ayrı bir hazırlığın hem oyuncuya hem de kulübüne külfet olduğunu düşünüyorum. Bir de Şifo Mehmet'in jübilesini gördükten sonra artık herhangi birinin jübile yapmasına gerek kalmadı. Bundan daha iyisi olamazdı.

"LUCESCU, ŞAMPİYONLUĞUN FORMÜLÜNÜ BİLİYOR"

-Beşiktaş'ın 100. yıl şampiyonluğunda siz de teknik ekipteydiniz. Bu başarıda Mircea Lucescu’nun payı ne kadardı?

Tamamen Lucescu'nun başarısıdır. Yaa adam şampiyonluğun formülünü biliyor. Kendine göre tarzı,sistemi ve davranışı var. Bir sürü sırrı var. Bunu etik olarak açıklayamam. Tabi o dönemki yönetimin Lucescu'nun istediği transferleri yapması, Sinan Engin'in katkısını da unutmamak lazım. Ama en büyük pay Lucescu'dadır.

"BUGÜN OYNASAYDIM 30 GOLÜM 'VAR'DI"

-Günümüzde futbolcu olsaydınız bir sezonda ortalama kaç gol atardınız?

Kurallar çok değişti. Ceza sahası içerisinde çok kolay penaltılar veriliyor. Bir de pozisyonlar kaçmıyor artık. VAR'dan penaltı geliyor. Artı rakibini birebir yakaladın mı sana sert giremiyor. Bu tam bana uygun bir ortam. Keşke benim zamanımda böyle kural olsaydı. Özellikle Metin, Ali ve ben çok tekme yedik o dönem. Bu tip fauller sarı kartla geçiştirilirdi. O zaman ortalama 20 golüm vardı.Bugün oynasaydım penaltısız rahat 25-30 gol atardım. 

"SERGEN YALÇIN, KAFASINA KOYDUĞUNU YAPAR"

-Eski takım arkadaşınız Sergen Yalçın'ın teknik direktör olarak da başarılı olacağını ilk söyleyenlerdensiniz. Bunu nasıl hissettiniz?

Sergen Yalçın çok özel bir kişiliktir. İmza töreninde onun Beşiktaş taraftarının teveccühü karşısındaki heyecanını gördüğüm zaman bu işi başaracağına inandım. Sergen Yalçın, bir konuya motive olduğunda şartlar ne olursa olsun o işi başarır. Yani tabiatı kurallarına aykırı değilse başarır. Sezon başında çok eleştirildiği dönemde bile ona olan inancımı kaybetmedim. Hakikaten çok zeki bir insan. Doğrularından vazgeçmeyen bir karakter. Etki altında kalmayan biri. Bu ülkemizde çok önemli. Çünkü Türkiye'de teknik adamlar üzerinde çok baskı var. Medya, taraftar, yönetim ve önemli de skor baskısı söz konusu. Dolayısıyla korkak oynamak zorunda kalıyor günümüzün teknik adamları. Korkmadan oynayan tek takımın Beşiktaş olduğunu düşünüyorum. Bunu da kesinlikle Sergen Yalçın'a bağlıyorum. 

"FUTBOLCUYKEN YAPAMADIĞINI BAŞARDI"

-Sergen Yalçın için futbolcuyken idmanları sevmez. Disiplinden uzak bir oyuncu derlerdi. Fakat Beşiktaş'taki teknik adamlığında tam tersi bir duruş sergiliyor.

Futbolcularda garip bir şey vardır. Mesela Rıza Çalımbay da oyuncu olarak hep uzun boylu futbolcuları tercih eder. (Gülerek) Eminim Sergen Yalçın da daha çok koşmak, daha çok çalışmak istiyordu. Ama fiziki olarak yetersizliği vardı. Şu anda o zamanların acısını çıkarır gibi daha çok çalışkan, daha çok bir arada olmaya gayret ediyor. Çünkü şampiyonluğu tek başınıza başaramazsınız. Yönetim, camia ve taraftar bir araya gelmedi mi o takımın şampiyon olması zordur.

"HER ŞEYE RAĞMEN BEŞİKTAŞ'TAN VAZGEÇMEZ"

-Rıdvan Dilmen'in geçtiğimiz günlerde sosyal medyadan yaptığı bir açıklamadan sonra Sergen Yalçın'ın Fenerbahçe ile anlaşacağına dair iddialar ortaya atılmıştı. Siz buna ihtimal verdiniz mi?

Ben o haberi okumadım. Ama ben Sergen Yalçın'ın Beşiktaş'tan ayrılacağını hiçbir zaman düşünmedim. Tanıdığım Sergen Yalçın, son kararında mutlaka duygusal olur. O açıdan Beşiktaş'ı tercih ettiğini düşünüyorum.

"ALEX'E HAKSIZLIK YAPTILAR"

-Konuklarıma sıklıkla yönelttiğim bir soruyu size de sormak istiyorum. Teknik direktör olsanız Sergen- Hagi- Alex üçlüsünden hangisini takımınızda görmek isterdiniz?

Üçü de çok özel oyuncular. Üzerlerine oyun kurulacak isimler. Ama birini tercih etme şansım olsa doğal olarak Sergen Yalçın'ı seçerdim. Alex için derler ya; ağır oynuyor. Tam tersi. Alex, çabuk düşünüp topu en hızlı ayağından çıkaran oyuncu. O konuda çok haksızlığa uğradı. Alex, inanılmaz bir yetenekti. Hagi, bana göre kariyerinin en büyük gelişimini Galatasaray'da yaptı. Barcelona'daki Hagi bu kadar etkili değildi. Buna karşılık Sergen'in akan oyununda da rolü çok büyüktü. Oyunu yönlendirmede, son tercihte Hagi ve Alex'e oranla daha ağır basıyor.

"BEŞİKTAŞ'TA FUTBOLCUNUN HEYKELİ DİKİLMEZ"

-Fenerbahçe'li taraftarlar Alex'in heykelini dikti. Size göre Beşiktaş'ta heykeli dikilecek bir oyuncu var mı?

Böyle bir şey Beşiktaş geleneklerine göre aykırı. Bizim camiada tek bir futbolcuya heykel dikme konusunda olumlu yaklaşılacağını sanmıyorum. Beşiktaş taraftarı öncelikle takımını sever. Futbolcularını birbirinden ayırt etmez.

"KUŞADASI'NA GİDİNCE 200'DEN OLDUM"

-Geçmişte pişmanlık olduğunuz bir olay var mı?

Antalyaspor'dan ayrılıp Kuşadası'na gitmem hataydı. Süper Lig'de 200'üncü golü atma fırsatını kaçırdım. Antalyaspor'da en az 2-3 sene daha oynamalıydım.

"BOLU'YA ATTTIĞIM GOL GÜME GİTTİ!"

-Unutamadığınız maç veya gol hangisi?

Avusturya milli maçında attığım üçüncü gol benim için özeldi. Onun dışında 2-0 kazandığımız Fenerbahçe derbisinde Toni Schumacher'e dönerek attığım gol var. Vole de değil, değişik bir goldü. Ayrıca Boluspor'a attığım gol de güzeldi. O gün TRT ile Boluspor uyuşmazlık içinde olduğu için kameralara çekilmemişti.

"SAHADAN DEĞİL MEDYADAN KATKI VERECEĞİM"

-Son olarak gelecekten beklentilerinizi veya planlarınızı sormak istiyorum.

4 yaşında bir kızım var. Önümüzdeki bir iki seneyi aileme ayırmak istiyorum. Teknik adamlıktan uzaklaşağım gibi gözüküyor. Zaten yaş olarak da teknik adamlıkta çok büyük hedefim yok. Medyada kalmayı, yorumcu olmayı seviyorum. Yazı yazmaktan da keyif alıyorum. İnşallah önümüzdeki sezon yorumlarımla ve yazılarımla futbola katkı sağlamaya çalışacağım.

FEYYAZ UÇAR İLE BİR KELİME BİR CEVAP 

FUTBOL: Hayat

GOL: Nefes

TARAFTAR: Güzellik

PARA: Bunu tek kelimeyle anlatmak zor. Eğer yaptığınız işi para için yapıyorsanız başaramıyorsunuz. Ama işinizi sevdiğiniz için yapıyorsanız para size zaten geliyor.  

KALECİ: Galatasaray'da rahmetli Kajganic vardı. Onu çok beğeniyordum. Ruhu şâd olsun.

ARKADAŞ: Recep Çetin

DOLMABAHÇE: Rüya

SAĞLIK: Olmazsa olmaz, her şeyin başı

DERBİ: Türk futbolunun lokomotifi

ÇARŞI: Sembol

ŞÖHRET: Geçici

KİMLİK KARTI

ADI SOYADI: Feyyaz Uçar

DOĞUM TARİHİ: 27 Ekim 1963 (57 yaşında)

DOĞUM YERİ: İstanbul (Aslen Bulgaristan göçmeni)

OYNADIĞI MEVKİİ: Santrafor

FORMA NUMARASI : 7

LAKABI : Kibar Feyzo

FUTBOLCULUK KARİYERİ: 
1979-1981 Avcılar Amatör, 1982-1994 Beşiktaş (170 Gol), 1994-1995 Fenerbahçe (12 Gol), 1995-1996 Antalyaspor (8 Gol), 1996-1997 Kuşadasıspor (6gol)

MİLLİ TAKIM KARİYERİ: 1998-1993 A Milli (28 maç-7 Gol)

TEKNİK DİREKTÖRLÜK KARİYERİ : 2000-2001 Çanakkale Dardanelspor (Yardımcı Antrenör), 2001-2002 Göztepe(Yardımcı Antrenör), 2002 Denizlispor (Yardımcı Antrenör), 2002-2004 Beşiktaş(Yardımcı Antrenör), 2005 Karşıyaka, 2006 Malatyaspor, 2006-07 Karşıyaka, 2007 Mardinspor, 2007-09 Altay, 2011-13 Türkiye U20, 2013-14 Altay, 2014-15 Yeni Malatyaspor, 2016-17 Bandırmaspor, 2018 Van BB.

BAŞARILARI

Beşiktaş: -Süper Lig Şampiyonluğu (4): 1985-86, 1989-90, 1990-91, 1991-92.     

-Türkiye Kupası Şampiyonluğu (2): 1988-89,1989-90. 

-Süper Kupa Şampiyonluğu (3): 1986,1989, 1992.       

-Başbakanlık Kupası Şampiyonluğu (1): 1988.

-Beşiktaş formasıyla Süper Lig’de tüm zamanlarda en çok gol atan futbolcu (170 gol).

-Süper Lig gol kralı 1989-1990: (28 gol).

Senin için hazırladığımız haberler