Fenerbahçe - Trabzonspor: İstatistiklerin Gösterdiği mi Riskin İçindeki Fırsat mı?

Futbolumuzun bu haftaki gündeminin en tepesinde, 4 Kasım’da oynanacak Fenerbahçe - Trabzonspor karşılaşması var. 13 Şubat 1974’te oynanan ve 0-0 berabere biten ilk maçtan itibaren bugüne kadar oynanan toplam 134 karşılaşmanın içinde epik hikayeler, her iki tarafın da gurur duyduğu nice anılar, bir de H. Avni Aker’deki saha olayları nedeniyle tatil edilen, 10 Mart 2014 tarihli maçın hafızamızda bıraktığı acı tat var.

Maçla ilgili düşüncelerime geçmeden önce bir önerimi paylaşayım; yıllardır futbolumuzu pazarlamaktan, marka değerinden bahsedip duruyoruz ama temel bir pazarlama kuralını hep ihmal ediyoruz. Markalaşmanın yolu bir hikayeye sahip olmaktan geçiyor. Bu yola çıkmak için de ayrışmak, özgün olmak kapısından geçiliyor... Tıpkı Real Madrid ile Barcelona arasındaki “El Classico” gibi veya Glasgow şehrinin iki takımı Rangers’i ve Celtic’i, aralarındaki dünyaca ünlü rekabeti anlatan “Old Firm” gibi, bizim futbolumuzun büyük maçlarının da ayrı isimlerinin olması gerekiyor. Böylelikle bu rekabetlerin isimleri etrafında efsaleneşecek oyuncular, geçmişten geleceğe uzanacak hikayeler dal budak sarsın... Bu maçlarımız “derbi” denilip geçilmemeyi hak ediyor. Öyle ya, böyle maçların adedi sezon içinde artsın diye “play off tartışmaları” başlatılmadı mı?!.. Yaratıcılık konusunda Türk futbol taraftarı da Türk futbol medyası da dünya çapındadır. Harika isim önerileriyle karşılaşacağımızdan eminim... Ben fitili çakmak umuduyla ve bu gerekliliği dile getirmenin sorumluluğu ile üç isim önererek bu bahsi -şimdilik- kapatayım: “Anadolu Yangını” “F.T. - Futbol Tiyatrosu” “FenZon” 

Trabzonspor’un Kadıköy’de 26 yıldır kazanamaması, taraftarlar açısından keskin bir istatistik olabilir ama açıkçası Cumartesi günü oynanacak maça ilişkin hiçbir fikir vermiyor. Öte yandan bu sezon çıktığı 19 maçı da kazanan Fenerbahçe, yakaladığı olağanüstü performansı 20 maça çıkarabilecek mi, göreceğiz... Fenerbahçe stoperlerinin üst üste gelen sakatlıkları nedeniyle, Trabzonspor maçında defansın merkezinde görev verilecek ikilinin maçtaki performansları, birbirleriyle uyumları, istatistiklerden daha belirleyici olacak. İsmail Kartal’ın oyununda savunma direnci yüksek, enerjik ve zengin bir repertuvarla hücum seçeneklerini yönlendiren orta saha kritik öneme sahip. Sakatlık nedeniyle Fred’in Trabzonspor maçında olmaması, Fenerbahçe’nin başını ağrıtacak mı yoksa geniş ve alternatifli kadro içinden çözüm bulunacak mı?.. Can Bartu tesislerindeki teknik kadro toplantılarının konusu bu olsa gerek!.. Cumartesi akşamı İsmail Kartal’ın orta sahadan istediklerini, İsmail Yüksek, Miguel Crespo ve İrfan Can Kahveci’nin üstlenmesi beklenebilir. “İşini bilir” Fenerbahçe forveti, Abdullah Avcı’nın uzmanı olduğu savunma organizasyonları ile aşılanmış Trabzonspor’a karşı neler yapacak, göreceğiz... “12 Ekim’den bu yana geçen yaklaşık 20 günlük birlikte çalışma süresi, Abdullah Avcı aşısının etkisini göstermesi için yeterli olacak mı?” sorusu da yanıtını Cumartesi akşamı bulacak.

Futbolun güzelliği, siz sahada planladıklarınızı uygulamaya çalışırken, rakibinizin de bazı planlar yapmış olmasında yatıyor. Eğer rakibiniz “çalışmadığınız yerden” size zorluklar çıkarabiliyorsa, maç öncesi favori olmanızın, istatistiklerin pek bir önemi kalmıyor. Beklentiler, maçın ağırlıkla Trabzonspor savunmasının Fenerbahçe hücumlarını karşılamasıyla geçeceği üzerinde yoğunlaşıyor. Trabzonspor’un Kadıköy’de Fenerbahçe’ye sürprizleri olacaksa, Abdullah Avcı’nın, patlayıcı bir ofansif performans amacıyla, aynı anda olmasa da Abdülkadir Ömür, Edin Visca, Anastacios Bakasetas, Mahmoud Trezeguet, Enis Bardhi’nin hepsinden birden yararlanacağını öngörebiliriz. Ani gelişecek dengesiz durumlara karşı, ilk onbirin sol kanat savunmasında Eren Elmalı yerine, taktik disiplini ve defansif sezgileri nedeniyle Jens Larsen’i görebiliriz. Açıkçası Trabzonspor’un kanat savunmacıları için, Fenerbahçe maçı kendilerini kanıtlama fırsatı olabilir.

Her şeyin ortalamada seyredeceği bir maçta, Fenerbahçe’nin 20 maçta 20 galibiyete ulaşarak bu sezonki görkemli yürüyüşüne bir önemli adım daha eklemesi normal sonuç olur. Trabzonpor’un bu sezonki performans ortalaması ile Fenerbahçe’yi Kadıköy’de yenmesi pek mümkün görünmüyor. Trabzonspor galip gelmek istiyorsa, geçmiş 10 maçtan farklı planlar yapmalı ve bu planları sahada daha iyi uygulamalı.

Ancak büyük maçlarda, her şeyin ortalamada seyretmesi pek nadir gerçekleşir. Büyük maçlar, tam da bu nedenle, beklenmedik teknik direktör taktiklerine, unutulmaz oyuncu performanslarına sahne olur. Büyük maçlar kendi kahramanlarını çıkarır... Sahadaki oyuncular ve kenardaki teknik direktörler için aynı anda hem büyük riskler hem de büyük fırsatlar barındırır. Hazırlıklı, kararlı ve cesur olanın payına fırsatlar düşerken, diğer taraf risklere razı olmak durumunda kalır. Fenerbahçeli oyuncular, her maçta biraz daha geliştirdikleri özgüvenleriyle, seri galibiyetlerinin şans ya da tesadüf olmadığını 20. kez göstermek isteyecekler. Trabzonsporlu oyuncuların ise bu formayı giymelerini sağlayan niteliklerini hatırla(t)mak için bir Fenerbahçe maçından daha iyi fırsat olabilir mi?.. Yeni(den) buluştukları Hocaları ile birlikte yazacakları hikayenin en çarpıcı sahnesinde olduklarını bilecek vizyona sahip olmalılar! Yoksa kendi hikayesini çoktan yazmaya başlamış olan Fenerbahçe’nin bu sezonki okuyucuları arasına eklenirler...

Tıpkı basketbol gibi, modern futbolda da ikililerin birlikte ortaya koyacakları performans, maçların sonucuna giderek daha çok etki ediyor. Burada basketboldan farklı olarak farklı ikililerin zincirleme performansından bahsetmek daha doğru. İki stoperin uyumuyla kazanılan bir topun hızlıca defansif ve ofansif aksiyonları paylaşan kanat oyuncularına aktarılması ve kanattan çıkan kilit pasın, ceza sahasındaki 10 numara santrfor iş birliğiyle gole dönüşmesi gibi... Bu nedenle teknik direktörler artık ilk 11’lerini belirlerken, en formda oyuncuları olduğu kadar birlikte en verimli iş birliğini gerçekleştirecek ikilileri de bulmaya çalışıyorlar...

Yine de her iki takım adına belirleyici birer isimle ilgili kehanet usuldense, top sürme ve kritik pas uzmanlıkları ile adeta “lojistik dağıtım merkezi” gibi gördüğüm iki isme -eğer oynarlarsa ve oynama sürelerine bağlı olarak- öncelik veririm: Fenerbahçe adına İrfan Can Kahveci, Trabzonspor adına Abdülkadir Ömür. Bunlardan Fenerbahçeli olan bu formayı giydiğinden beri en iyi sezonunu yaşıyor. Diğerinin ise yeteneklerinin sınırını henüz tam olarak bilmiyoruz bile; sadece yeni(den) bir çıkışa ihtiyacı var... Yetenek kuşkusuz insana bahşedilen büyük bir armağan. Ama armağanın gerçek değerini anlamak için paketini açmanız, armağanı kullanmanız gerekir. Fazla gecikirseniz, bir bakmışsınız armağanınızın kullanım süresi dolmuş!.. Özel yetenekleri olan ve hala 24 yaşındaki bir futbolcunun, hayallerinin peşinde gayretine değil de geçmişine sığınması, en başta kendisine karşı haksızlık olur! 

Futbolumuza ayrı ayrı ve birlikte değer katan Fenerbahçe ile Trabzonspor, Cumartesi akşamı bize Süper Lig ortalamasının üstünde bir tempo, sürpriz taktikler ve akılda kalacak performanslar vadediyor. Eh, bize de bundan keyif almak düşüyor; futbola gölge düşürmeden, futboldan rol çalmadan! Fenerbahçe’ye ve Trabzonspor’a saygıyla, Fenerbahçelilere ve Trabzonsporlulara selamla...