Fenerbahçe - Galatasaray derbisi sonrası olay sözler!

18.03.2018 - 10:09 | Son Güncellenme: 18.03.2018 - 10:09

Fenerbahçe - Galatasaray derbisi sonrası olay sözler!
Fenerbahçe ile Galatasaray 0-0 berabere kalırken, maç heyecan doluydu... Kaçan pozisyonlar sonrası gol çıkmadı... İşte, yazarlar şu yorumları yaptı...
UĞUR MELEKE - Derbinin ilk 45 dakikasıyla ikinci 45’ini ayrı değerlendirmek lazım sanırım: İlk 45’te bütüncül duruşta, alan paylaşımında hiç zaaf yaşamayan, kontrollü iki takımın endişe futbolu söz konusu. İlk devrede birkaç pozisyon kırıntısı var, onlar da top kayıpları sonucu rakip kaleye hızlı inilen anlar. İkinci 45’te ise özellikle orta sahaların yorulması ve maçın en dinamik isimlerinden Fernando’nun çıkışıyla merkezin daha hızlı geçildiği bir oyun. Bu devrede Fenerbahçe’nin sete karşı da hücum edebiliyor oluşunun altını çizmek gerek. Zira Kocaman’ın sezonun genelindeki yeteneksiz-gri oyuncu tercihleri sebebiyle Fenerbahçe’nin set savunmalara karşı hücum becerisi kısıtlıydı.
Dün Giuliano, etrafında Ekici ve Soldado gibi yeteneklileri de bulunca görüntü bir miktar değişti. Eğer Kocaman, Galatasaray merkezinin Donk’un girişiyle gardının düştüğü son çeyrekte Valbuena’yı sokarken Soldado’yu da oyunda tutma cesareti gösterse, derbiden istediğini alarak ayrılma ihtimali vardı bence. Çünkü Fernando’lu Galatasaray’la, Donk’lu Galatasaray arasında dağlar-tepeler-okyanuslar kadar fark var. Galatasaray’ın dünkü hücum yükü ise büyük ölçüde Rodrigues’in sırtında idi. Maçın en hareketlisi Rodrigues’in Şener’in kanadını koridora dönüştürmesi gole yetmedi, çünkü Gomis alıştığımız kuvvetinin sanki bir tık altındaydı.
Galatasaray’ın şampiyonluk yarışında belirleyici unsur kesinlikle Gomis. Sezonun en iyi oyuncusu Gomis bir düşüş yaşarsa, Galatasaray’ın onun düşünü tolere edebilecek alternatif bir planı yok gibi. Aynı duyguyu kupadaki Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde Aydınus da bize yaşatmıştı. Hakemler derbilerde sahaya adeta kart ya da penaltı vermemek için çıkıyorlar! Özellikle ilk 1 saati küçük kararlarla bitirip, sarı kartları bile son 30’a saklıyorlar! Dün ilk bir saatte penaltılar-kartlar havada uçuşması lazım; ama sahada yönetmeye değil idare etmeye çıkmış, kötü bir hakem vardı yine. Maçın adamına gelirsek. Son yarım saatte iki takımın da yakaladığı birçok net pozisyonda iki deneyimli kaleci Muslera ve Volkan ön plana çıktılar. Muslera’ya düşen iş daha fazlaydı tabii.
HAKAN ÜNSAL - Derbinin başındaki tempo, maçın nasıl geçeceğine ışık tutan mesajdı. İlk yarı her iki takım da çekinmeden birbirinin üstüne gitti, baskı yaptı ve mücadeleyi üst seviyede tuttu. Galatasaray açısından Fernando’nun oynuyor olması ciddi fark oluşturdu. Sakin hali, pozisyonu okuma becerisi ve net pasları ile orta sahada rakibin üstünlüğünün engelledi. Takımdaki herkesin istisnasız disiplin gösterdiği sisteme uyma ve denileni yapma durumu, Galatasaray’ın ilk yarıyı rahat ve fazla sorun yaşamadan geçirmesini sağladı. Fakat bu istenileni yapma durumu, arkalarına iyi yardım eden Rodrigues ve Feghouli’nin kenarları etkin kullanamama ve dolayısıyla Gomis’ten uzak bir oyuna, o da az pozisyona sebep oldu.
İkinci yarının başıyla beraber, Galatasaray silahlarını kullanmaya başladı. Özellikle Rodrigues ile etkili olan ve net pozisyonlar bulan Galatasaray, ikinci yarının ilk çeyreği çok iyi oynadı. Fakat iyi oynanan bu dönemde Fernando’nun çıkışı dengeleri değiştiren kötü haberdi. Aykut hoca, 6 puanlık farkı düşünerek ve doğal olarak elindeki hücumcuları aldı. Fatih hoca bu hamlelere karşın orta saha direncini canlı tutmaya çalıştı. Bu bir anlamda skoru tutma amaçlıydı ama Fernando’nun olmayışı ve son bölümde gol yememe düşüncesi ile beraber Fenerbahçe bir ara oyunun ve pozisyonların hakimi oldu. Son yıllardaki en heyecanlı derbi oldu. Üstelik maç golsüz bitmesine rağmen. Galatasaray için yarışta önemli sayılacak bir avantajı barındıran puan oldu. Hem rakibin geride tuttu hemde moral avantajını cebine koydu.
1-) Mariano’nun akıl dolu pasları ve ortaları. 2-) Belhanda’nın öne paslardaki iyi tercihleri. 3-) Gomis’i doğru paslarla buluşturma. 4-) Ve tabii ki şans. Maçın özellikle son bölümünde yaptıkları olağanüstü kurtarışlarla takımlarını ayakta tutan iki kaleci; Fernando Muslera ve Volkan Demirel, derbiye damgalarını vurdu.
KANAT ATKAYA - Söz konusu Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti olduğunda hadisenin “hayati” olması için aslında puan durumundaki vaziyete bakmak bile gerekmiyor. Her koşulda heyecanı, gerilimi cepte olan ezeli rekabette bu kez Galatasaray rakibini saf dışı bırakmak veya bulunduğu noktada bırakmak, Fenerbahçe ise rakibine çelme takarak yukarı tırmanmak için sahadaydı. Puan tablosu üç ihtimalin ikisini Galatasaray için cazip hale getiriyordu; ancak Kadıköy’de şampiyonluk kupası kaldırmak gibi “tatlı hatıralar” olsa da bir de 19 sezondur elde edilemeyen deplasman galibiyeti meselesi vardı bir de. Maç “kaybetme acısının kazanmanın keyfinin önüne geçtiği” ruh haliyle şekillenerek başladı.
İlk 45 dakikanın büyük bölümü neredeyse kaleciler hariç iki takım oyuncularının orta saha yuvarlağına sığacağı şekilde “aşırı kontrollü” geçti. Gomis’in birbirinin kopyası iki pozisyondaki şutları ve Soldado’nun pozisyonu dışında gol bölgelerinde büyük bir heyecan yaşanmadan ilk yarı sona erdi. İkinci yarı Galatasaray’ın üst üste yakaladığı pozisyonlarla başladı ve maçın hikayesi Rus ruletine doğru evrildi. İlk yarıda iş çıkışı köprü trafiği gibi sıkışık olan orta sahalar ekspres yola dönüştü, iki tarafta golü kokladı ama kopartamadı. Bazı pozisyonlarda doğru vuruşu yapamadı iki takım oyuncuları, bazı pozisyonlarda da kaleciler işlerini lâyıkıyla yaptı, neticede gol çıkmadı. Maçın kazananı olmadı ama “Kim kaybetti?” sorusuna çoğunluğun cevabı herhalde Fenerbahçe olacaktır.
Hesapları değiştirmek, ikili averaj kartını cebine koymak, ezeli rakibine çelme takmak ve şampiyonluk iddiasını güçlendirmek için evinde yakaladığı şansı kullanamış oldu sarı lacivertliler… Derbi karşılaşmasında bir futbolcunun parladığını söylemek mümkün değil ama illa birileri seçilecekse “bu payeyi” iki takımın kalecileri arasında paylaştırmak hakça olur herhalde…
RÜŞTÜ REÇBER - İyisiyle kötüsüyle, taraftarların her sene heyecanla beklediği, günler öncesinden konuşmaya başladığı, dostluğun ve rekabetin temsilcisi olan iki çınarın mücadelesini dün akşam bir kez daha geride bıraktık. Tabii ki iki takım için de önemli, yıllardır Kadıköy’de galip gelemeyen Galatasaray’ın, şampiyonluk yarışından kopmak istemeyen Fenerbahçe’nin bir tek düşüncesi var, derbiden yenilmeden ayrılmak. Ve son düdükle birlikte de aslında bu gerçekleşti. Ancak biz, maça geldiğimizde, şöyle bir ilk yarıyı gözden geçirdiğimizde iki takım da “Aman gol yemeyeyim, sonrasında pozisyon bulursam da atmaya çalışayım” anlayışıyla sahadaydı.
Bunu destekleyen en önemli nokta da oluşan pozisyonların sadece şutla gelmesiydi. Oyunu orta alanda kabul etmeleri ve kalelerinden uzak tutma felsefeleri iki takım adına da başarılı geçti. Ama ikinci yarıyı farklı bir şekilde değerlendirmek gerekir. Hocaların hamlelerinden sonra oluşan artıların ağırlığı Aykut Kocaman’ın tarafındaydı... Ki, Galatarasay, Rodrigues’le hemen ikinci devrenin başında 2-3 defa etkili bir şekilde geldi ancak bundan sonra Fernando’nun çıkması, arkasından Selçuk İnan’ın yerini Tolga’a bırakmasıyla orta sahayı Fenerbahçe’ye kaptıran sarı kırmızılılar, rakibinin Fernandao ve Valbuena’nın girmesiyle etkili pozisyonlar üretmesini engelleyemedi. Bizim dışarıdan hissettiğimiz heyecanın aynısı dün akşam sporcularda da vardı. Giuliano’nun Fernandao’nun ve Galatasaraylı pozisyon bulan futbolcuların gerçek anlamda bir derbinin baskısını son vuruşlarda hissettiklerini gördük.
Öyle heyecanlı anlar yaşadık ki zaman zaman, ha Fenerbahçe attı, ha Galatasaray attı derken son düdük çaldı. Heyecan bakımından, baskı bakımından, stres bakımından çok zor bir maçtı. En önemli nokta ise futbolcuların saha içerisindeki iyi niyetli tutumlarıydı. Galatasaray avantajlı olarak geldiği Kadıköy’den ezeli rakibi Fenerbahçe ile puan farkını koruyarak ayrıldı. Fenerbahçe eğer yenilseydi “Tamam” diyeceği bir maç oynadı. Yenilmeyen F.Bahçe kalan haftalarda kendisinin kazanmasından ziyade rakiplerinin puan kaybetmesini beklemek zorunda. Ancak beraberliğin iki takım için de avantajlı bir sonuç olduğu gerçeğini de söylemem gerekir. Mehmet Ekici oyunda kaldığı müddetçe takımına katkı yaptı ama Volkan’ın kritik kurtarışları F.Bahçe’nin sahadan puanla ayrılmasının baş nedenidir.
İLKER YASİN - Karşılaşmanın hakkı beraberlikti. İki takım da kazanabilirdi ama bu skorla kazanan “Beraberlik de işimize gelir” diyen Fatih Terim ve G.Saray oldu. Kocaman içinse şampiyonluk planları kendi hesabının dışına taştı. İki takımın yaklaşık 15 gol pozisyonu bulduğu, yüzde 100 5-6 pozisyonun değerlendirilemediği, 89. dakikada Maicon’un direkten dönen topunun maçın kaderini belirlediği bir oyundu. G.Saray istediğini aldı. Hesapları tutan Fatih Terim oldu. Aykut Kocaman için şampiyonluk planları kendi hesabının dışına taştı. Jose Mourinho “Ben dünyanın en iyi antrenörü değilim ama benden iyisi de yok” derken megaloman tavrını ortaya koymuştu. Terim ve Kocaman da Türkiye’nin üst klasman teknik direktörleri.... Tam bir hesap-kitap, ‘tamam mı devam mı’ maçıydı.
Fatih Terim planlarını kaybetmemek üzerine kurmuş, Fernandao’yu iki stoperi arasına yaklaştırarak F.Bahçe’nin göbekten gelen ataklarına set çekmişti. Ve de rakip alanda baskı yaparak kazanacağı toplarla atacağı gollerin hesabını yapmıştı. Bu şans maç içinde birkaç kez geldi. Aykut Kocaman ise psikolojik bir baskıyla G.Saraylı oyuncuları sinirlendirmek ve sanki eksik bırakmak hesapları içindeydi. İlk yarı futbol kalitesi vasattı. Mücadele ve sert temas futbolu iki tarafı da yordu. Merkeze yığılan futbol iki takım için de alan sıkıntısı yaratırken, hesaplar baskıyla ve savunma hatalarıyla kazanılacak toplar ve bulunacak pozisyonları üzerineydi. İlk bölümde G.Saray Rodrigues ve Gomis’in şutlarıyla gole yaklaşırken F.Bahçe Soldado ve Mehmet Ekici’yle etkili olmaya çalıştı.

Maçın ikinci yarısı F.Bahçe için risklerin alınacağı, G.Saray için de ani hücumda açık alanların yakalanacağı bir dilimdi... Yüksek beklentilerin futbolcuları strese soktuğu herkesin malumu ama dün akşam şahsi becerileriyle oyuna renk ve zevk katacak futbolcular yoğun baskı altında savunma duvarına takıldılar, nefes alamadılar. Maçın hakkı beraberlikti. İki takım da kazanabilirdi ama bu skorla kazanan “Beraberlik de işimize gelir” diyen Fatih Terim ve G.Saray oldu. “Kaybederseniz hata benim. Kazanırsanız başarı sizin” felsefesindeki bir teknik adam Fatih Terim... 19 yıldır kazanamadığı Kadıköy’de Galatasaray dün akşam kazanabilirdi. Ama kaybedebilirdi de. Maç gitti-geldi. 71’de Alper, 72’de Dirar, 80’de biraz geride kalsa ve ofsayta düşmese Fernandao, 81’de Giuliano topun dibine girse ve kaleye gönderse, 87’de Fernandao mutlak golü kaçırmasa Fenerbahçe maçın galibiydi. Ama son 15 dakikada oyundan düşen Galatasaray’ın ani kontralarla F.Bahçe kalesinde galibiyet golü bulması işten bile değildi. Deplasman yenilmeyen takımın kalecisi Fernando Muslera ve evinde yenemeyen takımın kalecisi Volkan kritik hamleleriyle maça damgalarını vurdular.

Spor Arena

Senin için hazırladığımız haberler