AJANSSPOR – Açıldığı günden itibaren sporseverlerin büyük beğenisini kazanan S Sport’ta yayınlanan Sabah Sporu Extra programında gündemdeki gelişmeler değerlendirildi. Selçuk Aytekin’in moderatörlüğünü yaptığı programda Radyospor Genel Yayın Yönetmeni Barış Ertül çarpıcı tespitlerde bulundu. Ertül’ün S Sport’ta yaptığı açıklamalar şu şekilde :
"Fatih Terim o tercihle mesaj yolladı"
Konuşulacak en önemli konu Bursaspor ve Çaykur Rizespor’un durumudur. Ligin son haftası, okulun son haftasına benziyor. Karnesi ve alacağı belli olan öğrenciler okula nasıl gidiyor? Hocaların dahi öğrencilerine yaklaşımı bu dönemde hep arkadaşça olmuştur. Okulun son gününde hep işin eğlenceli tarafı konuşulur. Karnede yarım puan, 1 puan hesabı yapmayanlar için durum böyledir. Zil çalınca derse girecekler, zil çalınca da çıkacaklar. Okulun son haftasında matematik dersinde ne kadar matematik yapıyorsan, o kadar yapacaklar. Bugün Galatasaray ve Fenerbahçe arasındaki yarış ortada. Beşiktaş ve Başakşehir’in de durumu belli. Başakşehir kupayı kaybetmiş olması sebebiyle biraz buruk olacak. Düşen takımlar da zaten onu kabullendi ve kendi travmasını yaşıyor. O tip takımlardan çok fazla bir şey beklememek lazım. Aytemiz Alanyaspor ve Osmanlıspor gibi takımların da maçlara çok fazla motive olamayacağı bir hafta olacak.
Trabzonspor ligin talihsiz bir takımı. Yeri de ligde belli. Böyle bir pozisyonda Bursaspor maçı nereden çıktı? Bursaspor kazanmak zorunda. Trabzonspor kaybederse Rizespor düşecek. Koskoca Trabzonspor rakibine yatar mı? Trabzonspor mecburen tam kadro çalışacak. Fikstür öyle gerektirdi. Onlar adına talihsizlik. Ben böyle bir haftada Trabzonsporlu bir oyuncu olmak istemezdim. Yan sınıfta eğlenceli bir durum varken, sen ise kan-ter içinde uğraş veriyorsun. Rizespor ve Bursaspor kurtarma sınavına giriyorlar. İşte onlar hak ettiklerini yaşıyorlar. Trabzonspor’un günahı ne? Trabzonspor mecburen bir sorumlulukla oynayacak. İki camianın kaderi onların elinde. Çıkıp yarışmacı bir maç oynayacaklar. Ligin ilk yarısındaki Trabzonspor gibi oynamalarını kabul edemeyiz. Trabzonspor çok iyi oynar kaybeder, o ayrı. Ama o performansı göstermeleri gerekir. Bursaspor’un hali ortada. Evinde Gençlerbirliği’ne yapamadıklarını Trabzon’da nasıl yapacaklar? İşleri çok zor görünüyor. Bursaspor’un kümede kalması çok zor. Bu durum, Trabzonspor’a da bir sorumluluk yükledi. Trabzonspor bu açıdan ligin son haftasında talihsiz bir durumda diye düşünüyorum.
Bursaspor, oyuncularına niye prim veriyor? Kümede kalmayı başaracakları için… Çaresizce yönetim de oyunculara sarılıyor. Bir öğrenciye kurtarma sınavını verdi diye bisiklet alınır mı? İşte durum böyle. Rizespor son haftalardaki performansıyla üst düzey bir mücadele gösterdi. Bursaspor, bir maçlığına takımın başına birini getirmektense Batalla’nın takımı yönetmesi daha iyi dedi ve doğru yaptı. Bursaspor’a bir saldırı düzenlenmişti. Futbolcularını bu olayla tamamen kaybettiler. Bursaspor’un düşüşü, daha sonra bir çöküşe döndü. Bir kredileri vardı ama o krediyi çok hızlı tükettiler. Bursaspor yönetiminin verdiği tek doğru karar, takımın içinden bir lider çıkarmaktı. Onu da yaptılar. Hoca giderken, bombayı kucaklarına bıraktı. Çok da duygusal ve samimi bir konuşma yaptı. “Bu işi aranızda kendiniz halledin” demek doğru bir harekettir. Fakat bu yeterli mi? Şüpheliyim.
Oyuncular, Bursaspor yönetimine ceza verecekler diye küme düşmezler. Düşen takımdan giden bir oyuncu 3 lira ise 1 lira eder. “Sen benden ne istiyorsun? Sen iyi olsan takımın küme düşmezdi” derler. “Dua et biz seni alıyoruz” derler. Oyuncu kendi kariyerini, imajını, kendi kazancını, ekonomisini ateşe atmaz. Bunu taraftara da yapamaz. Futbolcu ne yaparsa önce kendine yapar. O çirkin olaydan sonra yönetim de yanında durmadığı için takım etkilenir. Bu doğaldır. Biz bu yönetim için mi savaşıyoruz derler. Bu da sahaya yansır. Ama 1-2 maç yansır. “Düşelim de akılları başlarına gelsin” demezler. Bunu yapmazlar.
Bir Cüneyt Çakır, bir de Fırat Aydınus… Merkez Hakem Kurulu, en kritik maçlara onlardan başka verecek kimse bulamıyor. Üstlerinde dolayısıyla bir sorumluluk var. Bu hakemi bulduk, bununla bitirelim diyorlar. Kimse kalmadı. Çok kötü bir hakem camiasından bahsediyoruz. Eğrisi, doğrusuyla, sezon içinde bu kadar tartışılan bir hakemle bitiriyoruz.
Ligi erken açmak iyi bir şey değil. UEFA’ya gittikten sonra, sezon genelinde erken form tutmak durumu var. Olumlu da olabilir. Bahane üretmek için ise belirleyici bir faktör değildir. Ligi 3 ya da 4. sırada bitirmek durumu önemli. Futbolcuların tatil süreleri ve yönetimlerin transfer planlamalarını etkileyeceği için önemli. Zaten ön elemelerde karşılaşacağı takımlar da düşük profilli olacaklar. Galatasaray ve Fenerbahçe gibi takımlar kazanmak durumunda olacak. Yeni gidenler hiç gelmese bile elinde bir 11 olacak. Fenerbahçe ve Galatasaray için de durum bu. Gelecek takımın en ağır olanı 10 milyon Euro değerinde. Bu açıdan ön elemeler çok fazla dert değil. Oyuncular biraz daha fazla dinlense ve kamp etaplarına hazır katılsalar daha iyi olur. Sezon boyunca yoksa bunlar tolere edilebilir. Bu konuda Başakşehir iyi bir örnek.
Emre Akbaba vasat bir Alanyaspor’da göze batan bir oyuncuydu. Kadroda yer bulması onun motivasyonu adına iyi olabilir. İlk 11 oyuncusu. Alanyaspor adına önemli. Milli Takım seviyesinde ancak kadro derinliğinde yer bulabilecek. Kendini göstermesi gerekecek. Milli Takım’da olmayı hak etti. Neticede 30 kişilik geniş bir kadroda yer buldu. Kendisine şans bulmak için bu fırsatı kullanması gerekiyor. Terim’in dikkatini çekmiş olması kıymetlidir. Buna nasıl cevap vereceği de onun elinde. Bu bir sınav. Yeni çağrılmış oyuncular için bir sınav var.
Yusuf Yazıcı’nın aday kadroya davet edilmesi için geç kalındı. Trabzonspor’da kendine yer bulması, taraftara heyecan veren bir oyuncu olması kıymetli ve değerli. Geç kalınmış bir karar. 17 yaşındaki Berke’ye gelince yarışmacı olmak için çağrılmadı. Burada biraz daha gelişimi için yer alacak. Bu karar, Altınordu altyapısına bir göndermedir, bir selam yollamadır. “Gel Milli Takım’da o havayı solu” dediler. Daha çok kendini göstereceksin. Üniversite sınavı öncesi anne ve babanın çocuğa kampüsü, üniversiteyi göstermesi gibi bir şey. Görsün, imrensin, ben burada okuyacağım diye derslerine sarılsın diye bunu yaparlar. İyi bir yöntemdir. Fatih Terim, Berke’nin elinden tuttu ve gezdirmeye getirdi. Olay budur.
Volkan Babacan özel bir durum. Kaleciliğini kimse tartışamaz. Milli Takım için birinci kaleci oldu. Babacan, bu pozisyonda Volkan Demirel’i aratmadı. Kalecilik performansıyla tartışılacak bir oyuncu değil. Saha dışında yaşadığı olaylar var. Ama ben olsam çağırmam. Farklı düşünenlere de saygı duyuyorum. Fatih Terim, bu konularda hassas bir teknik adam. Bu olaya bizim baktığımız gibi bakmıyorlar. TFF ve Kurullara yüklendiğimiz şekilde görmüyorlar. Yorumları bizden çok farklı. “Siz de çok abartıyorsunuz, haddinden fazla yükleniyorsunuz” düşüncesi var. Semih Kaya, Ahmet Çalık, İsmail Köybaşı, Ozan Tufan, Volkan Şen gibi isimler var. Fenerbahçeli, Galatasaraylı olan ve performansıyla eleştirilen isimlerden bahsediyoruz. Sezonu skandal bir performansla götürdükleri için eleştiri olması doğaldır. Kadroyu seçen teknik adamın, tercihleri her zaman tartışılır. Bir çok kriter var. Bizde bir ekol yok ama anlık performanslar da kıymetlidir. O mevkide oynatacağın isimler en son kulüp takımında ne zaman oynamış? Sakatlığı var mıdır, rakibe karşı görev vermek için uygun mudur? Milli Takım, haftanın karması gözüyle bakılacak bir konu değildir. O yüzden ben bu çatışmalardan kaçmak için, aday kadroya çağrılmayan oyuncular üzerinden bakmayı daha kolay bulurum.
Semih Kaya, Ahmet Çalık, İsmail Köybaşı, Ozan Tufan, Volkan Şen… Bu isimleri konuşurken denilecek hep bir şey vardır. Günün sonunda 3 büyüklerin oyuncuları. Bunlar değerli, bir kariyerleri var, sen tartışamazsın deniliyor. Bu adam buralara gelmiş, seçilmiş, görüşü var. Ortaya bir değer çıkmış ve sen bu değeri tartışamazsın. Günün sonunda hoca, ”Biz bu oyuncuların durumunu bilmiyor muyuz?” diyebilir. “Ama almamızın bir sebebi var” diyerek de sana söyleyecek laf bırakmayabilir. Bu oyuncularla Milli Takım sahaya çıkar yenilir, o zaman bize de konuşmak için bir hak doğar. Ayağımızın, eleştiri yaparken biraz frende olması lazım. Sahaya çıkar yenilirler, ondan sonra “Ey Fatih Hoca sen bu ismi neden oynattın?” diye sorabilirsin. Puan tablosuna bakarak ne kadar geride kaldığımızı da görüyoruz. Bu tabloyla yeniden yüzleşiyoruz. Kredimizin ne kadar tükendiğini bir kez daha hatırlamış oluyoruz.
Real Madrid forması giyen oyuncular Şampiyonlar Ligi’ni kazanırsa kişi başına 1,5 milyon Euro gelir elde edecekler. Juventus da oyuncular kişi başına 350’şer bin Euro alacak. Oyuncular için bu paralar çok önemli. Daha fazla çabalayabilirler. Ekstra olan şey kıymetlidir. Öbürü havadan gelen bir şey olduğu için 50 takla atarlar. Prim çok önemli. Şampiyon olamazlarsa ne kadar paradan oluyorlar? Ayrıca La Liga primi vardır. Juventus, eğer Şampiyonlar Ligi’ni kazanırsa 350’şer bin Euro alacak. Bu bir motivasyondur. Real Madrid’in daha fazla prim vermesi ise normaldir. Real Madrid bir adım önde ama Juventus kolay teslim olacak bir takım değil. Biz Milli Takım oyuncularına, Fransa’ya sırf gitti diye 500’er bin Euro vermedik mi? Bunlar Şampiyonlar Ligi finali için veriyorlar. Bizim de ortalamamız herhalde oralara gelir. Portekiz, Euro 2016 şampiyonu olduğu için aldığı parayı bizimkiler, oraya gitti diye aldı. Bu futbol tarihinin görmediği bir prim falan da değil. Bizim Milli Takım oyuncularımız buna baksınlar ve ne kadar şanslı olduklarını görsünler.
Juventus, 6 kez Serie A şampiyonu. Barcelona’yı nasıl elediklerini hatırlayalım. Real Madrid bir adım önde görünüyor ama Juventus tarihi bir kadro yakalamış durumda. Dybala, Mandzukic, Higuain, Cuadrado gibi isimler kadroda. Bu kadro tarihi bir kadrodur. Dybala’nın önderliğinde her rakibi, her yerde yenebileceklerini özellikle Barcelona karşısında gösterdiler. Kimse Juventus’u hafife almasın. Ama Juventus, Real Madrid’i yener diyemeyiz. Çok ortada bir karşılaşma. Başakşehir-Konyaspor maçı için bıçak sırtı bir maç demiştim. Yine, bıçak sırtı, iki tarafa da çok hızlı gelip gidebilecek bir maç. Bu maçta yüksek bir tempo bekliyorum. “Baskın basanındır” oyununu oynayan takımlardan bahsediyoruz.
Juventus, Barcelona’nın sinirini bozmuştu. Mesela; Mandzukic saha içindeki tavırlarıyla, “Buranın ağabeyi benim” dedi. Barcelona’nın psikolojisini bozdular. Aynısını Real Madrid’e de yapacaklar. Çok kaba bir şekilde bunu yapıyorlar. Çok iyi pas yapan takımlar olacak. Oyun kurallarının imkan verdiği ölçüde agresiflik ve ısırganlık olacaktır. Juventus’un hiçbir şekilde kolay bir rakip olmadığını söylememiz lazım. Çok hızlı bir maç bekliyorum. Kolay gol üretebilen takımlardan söz ediyoruz. Taraf bahsine girmeyin ama karşılıklı gol olabilir. Yüksek skorlu bir maç olabilir. Başakşehir-Konyaspor maçında gördüğünüz her şeyin tersini görebileceğiniz bir maç olarak görüyoruz. Roma’nın Juventus karşısında düştüğü ezikliği de iyi okumak lazım. Ronaldo’nun 3 gol attığını herkes görebilir. Tartışılacak bir durum değil. Ronaldo böyle bir oyuncu. Nainggolan yaptığı açıklamalarla kendini komik duruma düşürmesin. Roma’nın düştüğü durumu da biliyoruz.
Clichy ismini Gomis’ten biraz ayırmak lazım. Gomis’in ne yaptığına bir baksınlar. Bir dönem çok önemli bir adamdı. Herkesin talip olduğu bir oyuncuydu. Sonra bedelsiz giden, bir yerlere kiralanan, kiralıktan dönen, 2 senedir de ne yaptığı belli olmayan bir adam haline geldi. Ağır şart ve istekleri var. Bunları bize anlatmasınlar. “Çok önemli bir adam gelecek ve Galatasaray’ı şampiyon yapacak” diye kimseye yutturmasınlar. Başakşehir’deki Adebayor’un yüzde 75’i kadar verim verirse öp başına koy. Clichy ise çatır çatır oynayan bir futbolcu. Fenerbahçe de istiyor, Liverpool da… Clichy’nin üst düzeyde bir para istemesi de normal. Türkiye’yi tercih etmesi de önemli. Tabi ki Türkiye’ye gelirse... Fenerbahçe mi, Galatasaray mı alacak? Bence Clichy gibi bir oyuncuyu alan kulüp kazanır.
Beşiktaş takımı son derece atletik ve bireysel performansıyla öne çıkıyor. Bireysel performans koordinasyona dönüştüğünde başka bir takım olursun. Üst düzey takımlarda bunu görürsün. Ufuk Sarıca’yı tebrik ediyorum. Her iki maçı da seyrettim. Çok iyi takımlar. Anadolu Efes’i bu noktaya getirmelerinden demiyorum. Bireysel ve takım olarak Anadolu Efes’e üstünlük gösterdiler. Üst düzey performanslar ortaya çıktı. Beşiktaş Başkanının Euroleague için söyledikleri ortada. Beşiktaş’a açık kapılara baktığımızda bir FIBA Şampiyonlar Ligi kaldı. Acaba Euroleague mi, Eurocup mı, hangisini isterler? FIBA Şampiyonlar Ligi’ni bir tarafa koyalım. Basketbolcular ve başantrenörlüğün temel motivasyonu Euroleague ve Eurocup’tır. Fikret Orman’ın açıklamalarına rağmen, oyuncular ve koç hiç etkilenmedi. Ufuk Sarıca ve ekibini iki defa kutluyorum. Kulüp başkanının Avrupa’ya katılım noktasında bir duvar çektiği ortamda böyle bir grafik çizmeleri son derece profesyonelcedir. Takdire şayandır. Fikret Orman’ın çok haklı eleştirileri de vardı. Ama öyle bir üslupla dillendirdi ki… Kendi kulübünü bağlayan, şubesini bağlayan bir durum yarattı.
Beşiktaş’a karşı taraftan gelen cevap ortada. Seni Eurocup’a da çağırmadılar. Orman’ın söyledikleri çok talihsizdi. Biz bunu eleştirdik. Fikret Orman, “Junior Aziz Yıldırım” olma yolunda gidiyor dedik. İnsanlar da bu görüşü sahiplendi. Biz gereken eleştirilerimizi yaptık. Beşiktaş’ı ne kadar takdir ettiğimizi de gerek televizyonda, gerek radyoda hep söyledik. Beşiktaş İkinci Başkanı Ahmet Nur Çebi’ye buradan soruyorum. Beşiktaşlı olmayıp da “Beşiktaş’ın şampiyon olmasını istiyorum” diyen bir delikanlıyla daha önce tanıştınız mı? İşte o benim. Fikret Orman için, “Junior Aziz Yıldırım” demiştim. Siz de Mahmut Uslu olmayın. İnsanları şikayetlerle, mesafe koymakla, tavır almakla, direkt patronuna şikayet etmekle uğraşmayın. Biz sizin başarınızı her daim konuşuyoruz. Beşiktaş’ın haklarını da hiçbir Beşiktaşlı benim kadar korumamıştır. Ayrıca ben Beşiktaşlı da değilim.
YASAL UYARI : BU HABER AJANSSPOR.COM TARAFINDAN YAZILMIŞTIR. KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.
Vincent Aboubakar'ın beIN Sports'a yaptığı açıklamalarla dikkat çekti.