"Eski kimlik, yeni oyun"

28.10.2019 - 11:24 | Son Güncellenme: 28.10.2019 - 08:28

"Eski kimlik, yeni oyun"

Hoş geldin Beşiktaş - Şansal Büyüka (Milliyet)

Beşiktaş’a “Hoş geldin” diyorum. Beşiktaş gibi oynamayı, Şenol Güneş’li yıllar gibi parlamayı, “Kolu kanadı kırık olsa bile Kartallar gibi yüksek uçmayı” hatırladığı ve hatırlattığı için... Beşiktaş özellikle ikinci yarıdaki “insanüstü” mücadelesi ile bu maçı kazanmasa “futbolun adaleti” bile isyan ederdi. Beşiktaş, çok zor şartlarına, yedeğin yedeği oyuncularıyla başlamasına rağmen, ilk yarının son yarım saati dışındaki oyunu, mücadelesi, hırsı ve isteği ile “Anasının ak sütü” gibi bu galibiyeti hak etti.Galatasaray ilk on beş dakikada yatağını yorganını yadırgayan, huzursuz ve tedirgin olan “otel müşterisi” gibiydi. Ama bu kısa sürdü. İlk yarının sonuna kadar geçen yarım saatte oyun, atak, organizasyon ve istatistikler, her şey Galatasaray’dan yanaydı. Galatasaray baskılı görünmesine rağmen bu yarım saatlik bölümde “yalancı bahar” gibi kandırmaktan öteye geçemedi. Tamam, baskılı oynadı ama tehlike yaratamadı, pozisyon bulamadı. Son iki maçın hareketli adamı Andone “sıfır” çekti. Sol kanatta Babel, sakatlıkla boğuşan Gökhan karşısında bırakın şut atmayı “adımını” bile atamadı. İlk yarıda Vida’nın “uçana-kaçana” vurduğunu söylemeliyiz.İkinci yarı başladı, gözlerimize inanamadık. Müthiş bir baskı, müthiş bir iştah, her topu Galatasaraylı oyuncuların ayağından kapan bir anlayış ve birbirinden tehlikeli ataklar... Nitekim ikinci yarının ilk beş dakikasında dört net gol pozisyonuna girdi Beşiktaş... Antrenman maçı oynasanız bu kadar kısa sürede bu kadar pozisyona giremezsiniz. Beşiktaş girdi... Hadi birincisinde Diaby’nin akıl dolu vuruşunda kaleci Muslera’nın hakkını teslim edelim. Ancak Umut Nayir arka arkaya üçü net fırsatı kullanamadı. Umut, “Allah’ın hakkı üçtür”e bir ekleme yapıp dördüncü pozisyonunda golü attı. Bu golde Caner’in ortasının hakkını da verelim.Beşiktaş savunmasında Roco, Rebocho maça, oyuna, Beşiktaş formasına henüz “yabancı” sayılsalar bile sırıtmadılar, açık vermediler, her topa müdahale ettiler. Gökhan, bu kadar ağır sakatlıktan sonra 85 dakika kaldığı oyunda Babel’e nefes aldırmadı, hatta topu bile göstermedi.Peki Galatasaray ne yaptı? Sadece ilk yarının son yarım saatinde vardı. O oyun diliminde bile tek gol pozisyonu bulamadı. İkinci yarıda Galatasaray sahada yoktu. Koca Galatasaray takımı bu... İkinci yarının başlangıcı ile birlikte bu kadar ağır bir baskıyı nasıl yer, bu kadar nasıl bocalar, nasıl olur da kendi yarı alanından çıkmakta bu kadar zorlanır, inanılır gibi değil...Fatih Hoca inat adamıdır... Tribünler istedi diye Belhanda’yı kesmez ama Belhanda da bari kendine tanınan şansın hakkını verebilse, bir maç olsun Galatasaray seyircisini mahcup edebilse.... Adam ortada yok, kimbilir, belki de umrunda bile değil...Fatih Terim, kadro yapısından şikayetçi olup dertlense bile, kim ne derse desin Süper Lig’in en iyi kadrolarından biri Galatasaray’da... Ama bu kadro adının, aldığının, giydiği formanın hakkını veremiyor. Öyle bir kadro ki, kavga etmiyor, mücadele etmiyor, sanki teslim olmaya hazır bir “manga” gibi sahada dolaşıyor.Beşiktaş az-buz değil, çok ama çok hak ettiği, çok helalinden bir maç kazandı. Şartlar bu kadar kötüyken, takımın bu kadar eksikken, koca Galatasaray’a “sahayı dar ediyorsan”, bu galibiyet ananın ak sütü gibi helal olsun. Bazı galibiyetler vardır, galibiyetten ötedir. Beşiktaş öyle bir maç kazandı.Hoş geldin Beşiktaş... İyi ki geldin Beşiktaş...

Kartal hayata döndü - Bilal Meşe (Milliyet)

Beşiktaş haftalardır, taraftarlarına adeta ‘azap’ çektiriyor, oldukça sıkıntılı bir süreçten geçiyor! Haftanın derbisi Kartal’ın kurtuluş reçetesi niteliğini taşıyordu kuşkusuz. Dememiz o ki, derbiyi kazanmaktan başka çaresi yoktu Kartal’ın... Nitekim futbolcular da farkında, Galatasaray karşısında presi öne çıkardılar, konuk takımın yumuşak karnı olan savunmasındaki hataları kovaladılar.Gelin görün ki, ilk yarıda üretilen onca pozisyonu golle taçlandıracak kramponu mumla aradık! Hangisini yazsak, hangisini eleştirsek, şaşırdık! Umut Nayir kardeşimizin kaçırdıklarını biz sayamadık! Diaby, Lens ve Vida da bu kervana katılan, ilk yarının kaçıranları! İddia ediyorum, Burak Yılmaz olsaydı, o fırsatların en az ikisi gole dönerdi.Ne var ki, Türkiye’nin bence bir numarası Muslera gibi kalede bir Aslan var, neredeyse uçan kuşu tutacak, helal olsun. İkinci yarının hemen başında Diaby bir şutu var ki, onu ancak Muslera çıkarır arkadaş. Çerceveyi bulamıyorsanız, eyy golcüler işiniz zor.Kartal’ın maç başından bu yana baskısı, kazanma arzusu 69’da karşılık buldu. Valla Avcı’nın Caner Erkin’i hucüma dönük oynatması bir teknik adam doğrusuydu. Kim ne derse desin, Caner ofansa olan katkılarıyla, ortalarıyla, asistleriyle Kartal’ın en iyisidir. Nitekim, Caner soldan indi, sert ortasına Umut kafayı dokundu ve Muslera’yı mağlup ederken, şeytanın bacağını da kırdı, aferin sana... Caner kardeş, şu gördüğün sarılara bak, pozisyon gereği olsa ne ala, itirazdan görmek, tecrübenle örtüşmüyor, bilesin!Zirvenin gediklilerinden Galatasaray’ın derbide Kartal’a siz deyin yedi, biz diyelim sekiz, pozisyon vermesini nasıl okuyacağız? Son on dakika içinde Aslan, uyanır gibi oldu, Kartal’ın savunmasına sıkıntılı anlar yaşattı, ama Karius, gole izin vermedi. İşin özeti, doksan dakika üreten, kaçıran, rakibine nefes aldırmayan Beşiktaş, haklı bir galibiyet aldı. Belki abartı olacak ama, üç puanı tek golle buldu doğru, ya kaçırdıkları, fark olurdu, fark!

Eski kimlik, yeni oyun - Attila Gökçe (Milliyet)

İki taraf için de “netameli” bir derbi izledik. Puan kayıplarının, yetersiz oyunların, alışılmış istatistiklere ulaşamamanın yarattığı psikoloji, her iki takımı da fazlasıyla germişti. Teknik adamlar zaten dünden gergin! O nedenle maçı yönetmek hem ikisi hem de hakem için oldukça zordu.Yine de farklı tablolar var: Örneğin, Beşiktaş sezon başından beri belki de en hırslı, en enerjik, en akıllı oyununu oynuyor. Bu değişikliğin nedeni ne olabilir? İlk akla gelen elbette Cuma günkü ödemeler. Aylardır hak edişlerini, maaşlarını alamayan futbolcular ve personel, nihayet Başkan Çebi’nin bulduğu 8 milyon Euro ile rahat nefes aldılar. O nefes, sahada da çok koşan, çok sıkı mücadele eden Beşiktaş’a taze bir enerji vermiş olabilir mi? Elbette... Yine de hocanın ve futbolcularının, yönetim, taraftarlar ve kendileri için daha masum ve daha sportif bir bilinçle sahaya çıkmış olmalarını tercih ederiz. Sağlam kadro, sağlam tercih... Abdullah Avcı, haftalardır sakatlık ve performans düşüklüğünden bunalan oyuncularını bir araya toplamış ve onlardan ne istediğini çok kolay anlatmış olmalı. O nedenle Beşiktaş’ta kötü oynayan yoktu. Aksine, topu rakibine bırakmış, daha etkili, daha derin ve daha çabuk hamlelerle basıp kazandığı topları doğrudan rakip kaleye taşımıştı. Galatasaray’a göre en az 5 fazla pozisyona girdiler. Kornerlerde, isabetli şutta hep önde olanlar onlardı. Gökhan, Vida, Caner takımın en dinamik en usta oyuncularıydı. Gölgeden çıkan golcü Umut Nayır, en az 3 gol pozisyonuna girdi. Şanssızlıktan, Muslera’dan ya da rakibin baskısından atamadığı gollere rağmen sabrını ve inancını hiç bozmadan mücadele etti. 69’da Caner’in soldan keskin topuna ön direkte kafayı vuran Umut Nayır nihayet beklediği golü attı.Galatasaray’da taraftarla tartışan Belhanda kadrodaydı. Falcao düz koşu ve tedavi sürecini sürdüredursun (!), geçen haftanın golcüsü Andone ile Feghouli, Ryan Babel sahadaydı. Hakçası, Beşiktaş taraftarlarından bir bölümünün eski kahramanları Babel’e çatmasını pek beğenmedim. Ayıp ettiler. Oysa onu alkışlayarak hem kıymet bilir olduklarını ortaya koyabilirler hem de biraz yumuşatmış (!) olurlardı. Terim’in ekibi, uzaktan laf ola şutlarla güya gol şansı aradı ama çerçeveyi bile bulamadılar. Beşiktaş maç sonunda kornerlerde 7-0 öndeydi... Galatasaray’da farkı önleyen, takımını uzun süre maça ortak olarak tutan adam kaleci Muslera’ydı. Peki Karius’a ne diyeceğiz? Maçın son yarım saatinde yüklenen Galatasaray’a karşı gerçekten “kurtarıcı”ydı.! İki kaleciye de alkış gönderelim.Beşiktaş’ta üç- dört adam saydım. Şunu anımsatayım: Hepsi de övgüye ve alkışa layıktı. Takımın yıllar içinde kazandığı eski bir kimlikle oynadılar. Gerçekten kartallar gibiydiler. Başkan’a, Avcı hocaya tebrikler!

Galatasaray toparlanamıyor - Osman Şenher (Milliyet)

Şampiyonluk yarışı için konuşmuyorum. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim Galatasaraylı futbolcularda hırs, istek, tempo kalmamış. Fatih Terim radikal kararlar almazsa... Nedir bu radikal kararlar? Gerekirse genç takımdan futbolcuları alacak ya da Taylan, Ömer Bayram, Adem Büyük, Yunus gibi isimlere şans verip sözde yıldızım diye ilk 11’de sahaya çıkan bir çok futbolcuya yer vermeyecek. Vermemeli de. Kalede iyi ki Muslera var. O çocuk bir sakatlansa inanın daha farklı mağlubiyetler serisi başlar. Beşiktaş’ın golünde gencecik Umut, Caner’in ortasına hamle yapıyor yanında da Marcao var. Ve ona rağmen Umut kafayla golünü atıyor. Marcao nasıl bir stoper? Hiç aklım ermiyor. Aynı şekilde Luyindama. İyi kestiği toplar var ama öyle paslar atıyor ki hep rakibe. Mariano’nun en ufak bir katkısı yok. Nagatomo, geçen seneki günlerini aratıyor, çok formsuz. Hele orta sahada Lemina, Belhanda, Feghouli bu tempolarıyla, bu güçleriyle takımlarına nasıl fayda sağlarlar aklım ermiyor. İlk yarı Feghouli bir 15 dakika hareketlendi, hepsi o kadar. Babel gücünün yettiği kadar kendini yırtıyor. Bilhassa ilk yarılar çok etkili. İkinci yarılar o da yoruluyor. Takımına kopuk kopuk katkı sağlıyor. Andone hücumda hakikaten olağanüstü mücadele veriyor. Yanına partner olacak hiç kimse yanaşmayınca o da etkili olamıyor. Kesin bir şey var. Terim ne kadar ısrar ederse etsin, bu kadroyla daha iyi, daha mücadeleci bir futbol sergileyemeyecek. Görünen bu. Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’yi Şampiyonlar Ligi’nde temsil eden bir takım neredeyse kaleye doğru dürüst bir şut çekmeden maçı bitiriyor. Kanatlardan gelen isabetli bir tek orta yok. Orta da gelse o toplara vuracak futbolcu yok. Hakikaten sıkıntı büyük. Abdullah Avcı çok sıkıntılı günler yaşıyor. Beşiktaş’ın bir çok futbolcusu sakat, oynamıyor. Buna rağmen Galatasaray’dan daha çok mücadele edip maçı kazanmayı istiyorlar. Defanslarında Vida ve Roco neredeyse hiç hata yapmadan maçı bitirdiler. Orta sahada Elneny, Atiba ve Diaby sarı-kırmızılılara resmen üstünlük sağladılar. Hele genç Umut’a ne söyleyeyim. Çocuk ilk dakikadan 90. dakikaya kadar orta sahaya yardım etti, gol vuruşları yaptı ve golünü de attı. Hiç kimse kusura bakmasın Beşiktaş daha çok galip gelmek istedi. Abdullah Avcı dersini daha çok çalışmış ve başarılı oldu. Siyah-beyazlılar da kazanma hırsıyla galibiyeti hak etti.

Terim’e kırmızı, Avcı’ya sarı kart - Ercan Güven (Milliyet)

İstifası cebinde Abdullah Avcı ile “tartışılmazdan” tartışılan hoca haline gelmiş Fatih Terim’den beklenen “derbiye zeka koymaları”, net ve işe yarar tercihler yapmaları, oyuna değil sezona imza atmalarıydı değil mi?Bir şeyler olacaktı maçta, çıldıracaktık, dehşete düşecektik. Adı üstünde “dev derbiydi”! İri bir olay bekliyorduk maçta!Derbi büyüktü, ama onu küçültenler vardı.Terim ile Avcı. Saçma sapan bir mücadele düştü hissemize. Yetmiş dakika saçmalık. Evet, Beşiktaş kazanmış olsa da saçmalık. Dokuzuncu hafta, apaçık bir yol ayrımındaydı hocaların ikisi de...Tepe üstü giden Galatasaray’ın hocasına karşı tüm kredisini yitiren ve bir yönetimi perişan edip ikinci yönetimi riske eden Avcı’nın maçıydı. Siz bir kulübe katkısı gördünüz mü derbide? Vasat, sarsak ve tatsız bir Beşiktaş baskısıyla, ayağa oynayarak galebe çalmaya çalışan bir Galatasaray; O kadar. İkinci yarı yaradana sığınıp saldıran futbolcular. Bu tatsızlık mıdır futbolun zirvesi?Biraz paranoyak olsak kirli bir ittifak var diyeceğiz sahadakine. Sanki sahaya yenmemek üzere çıkmışlar. Amatör maçta olsa bırakıp gideceğiniz bir ilk devre vardı trafiği kilitleyen, gündemi değiştiren, futbolseverleri parasıyla, zamanıyla, sevgisiyle köle edene derbide.Bu bir plansız futboldur. Sadece oynayanların yeteneklerine bırakılmış, kurgulanmamış bir oyun. Hocalar olmasa belki daha iyi oynanır açıkçası. İlk devre itibarıyla “bırakıp gitsin” demek lazım iki hocaya da. Resmen narkozcu olmuşlar...Belhanda ne yapacakmış, Ljajiç niye oynatılmamış. Burak ve Falcao olsa görürmüşüz maçı! Açık konuşmak lazım, tümü bahane...Fenerbahçe üstüne koyarak geliyor, Beşiktaş ile Galatasaray düştükçe düşüyor. Sorumlusu kim? Ne başkanlar, ne medya... Kartlar bende olsa sarıyı Avcı’ya kırmızıyı Terim’e çıkarır, derbide tribünleri dolduran on binlerden özür diler paralarını iade ederdim.Ben maçta ne savunma ne de hücum adına bir hat ve organizasyon görmedim. Saha boyunca yayılmış futbolcuların kişisel mücadelelerinden başka bir şey yoktu ortada. Bu kadar insansız yeşil alan ancak Belgrat Ormanlarında olur!Role o kadar kapıldılar ki futbolcular, zaman zaman gerçekten oynuyormuş gibi yaptılar. Mücadele edermiş gibi göründüler. Hatta tartıştılar.Abdullah Avcı ile Fatih Terim bu sınavda kaldılar. Kişisel mücadelelerinde yenmiş veya yenilmiş olabilirler ama futbola karşı yenildiler.İkinci yarıda biraz futbol var... Ama Beşiktaş’ın galibiyet golü Avcı’nın süresini uzatarak sadece Beşiktaş’a zaman ve fırsat kaybettirir. Bu derbinin galibi Beşiktaş değildir. Galatasaray hiç değil. İki dev takım, biri galip gelerek öbürü mağlup olarak kaybettiler.Çünkü kötü oynuyorlar.

Spor yazarları Beşiktaş ile Galatasaray arasında oynanan ve 1-0 Siyah-Beyazlıların galibiyetiyle sona eren müsabakayı değerlendirdi.

Senin için hazırladığımız haberler