Erman Toroğlu, Fatih Terim ile yaptığı çarpıcı konuşmayı yazdı!..

30.11.2017 - 06:16 | Son Güncellenme: 30.11.2017 - 06:16

Erman Toroğlu, Fatih Terim ile yaptığı çarpıcı konuşmayı yazdı!..

Fotomaç Gazetesi  Yazarı Erman Toroğlu, Fatih Terim'in milli takımdan ayrılış dönemine dair önemli bir yazı kaleme aldı:

Terim harbidir!

Fatih hoca ile dertleştik. "İstifa edeyim" dedi kabul etmediler. Sonra gönderdiler. "Bildiğim yoldan giderim. Tazminatımı alacağım" diyor.
Karakter olarak Fatih hoca ile birbirimize benzeriz. Sivri yanları vardır ama harbi adamdır. Yani başkaları gibi sağı-solu oynamaz

Yıllar önce rahmetli Hasan Doğan Futbol Federasyonu Başkanı, Fatih Terim de Milli Takım Teknik Direktörü. Avusturyaİsviçre'de düzenlenen Avrupa Şampiyonası'na katılacağız. Fatih Terim bir cümle sarf ediyor, ortalık karışıyor. Önce genel bir değerlendirme yapıyor ve sonra da diyor ki, "Ben ders almam, ders veririm arkadaş". Çarşı karışıyor. Hasan Doğan ile o sıralar çok şeyi tartışıyoruz.
Saatlerce kafa kafaya konuştuğumuz oluyor. Bu konuda ne düşürdüğünü soruyorum, "Erman hoca" diyor, "Kamuoyunda da infial var, ama şu anda bir görevden alma olursa yanlış yaparız.
Avrupa Şampiyonası'na gidelim, sonra düşünelim". Şampiyonaya gidiyoruz ve üçüncü oluyoruz.

Oysa istifa etmişti

Dönüyoruz, yıllar sonra bu sefer 2018 Dünya Kupası'na gitmeye uğraşıyoruz.
Finale dört maç var ve bayağı da şansımız bulunuyor. Fatih Terim, ailevi bazı işlerden dolayı, bence sonra kendisinin de pişman olduğu (bence diyorum), bizim de milli takım teknik direktörüne yakıştırmadığımız bir olay yapıyor. Fakat bu ailevi bir olay, sportif bir olay değil.
Yani bu olay Fatih Terim'in Avrupa Şampiyonası'ndan evvel "Ben ders almam ders veririm" dediği olaydan daha farklı.
Ortalık karışıyor, Fatih Terim'in yanında olanlar var, kellesini isteyenler de var.
Fatih Terim bakıyor ki ortalık karışık, Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören'i telefonla arıyor. "Başkanım" diyor, "Sizi belki de zor durumda bıraktım.
Eğer isterseniz ben istifa ederim."

Saçma sapan kararla Luce'yi getirdiler. Zavallı şekilde kupayı kaçırdık

TFF hatalı

Yıldırım Demirören'in verdiği cevap var, "Hocam seninle daha çok şeyler yapacağız. Onun için böyle bir şeye gerek yok." Fakat aradan kısa bir süre geçiyor, Futbol Federasyonu, Fatih Terim'in görevine son veriyor. Bu sefer gene ortalık karışıyor. Tasvip edenler var, etmeyenler var… Olaya bir de Fatih Terim'in alacağı tazminat ekleniyor.
Bu sefer Fatih Terim diyor ki, "Ben size istifa edeceğimi söyledim, siz 'hayır' dediniz.
Onun için de ben tazminatımı isterim." Sonra da Futbol Federasyonu saçma sapan bir seçimle Lucescu'yu getiriyor ve biz zavallı bir pozisyonda Rusya'ya gidemiyoruz.

Türk Milleti olarak Dünya Kupası'na gitmek çok güzel bir olaydı. Zaten yıllarca gidememişiz. Böyle bir şans elimizde varken yapılan acemilik yüzünden belki de bundan mahrum kaldık.
Terim kalsa gider miydik? Böyle bir mantık da yok. Ama hiç olmazsa dereyi geçerken atı değiştirmezdik. Yani ata sormadılar, 'Sen nasıl hissediyorsun kendini, dereyi geçer miyiz?' diye.
Dün Fatih hoca ile Boğaziçi zirvesi adında bir söyleşiye katıldık. Belki de Fatih hoca, milli takım direktörlüğünden ayrıldıktan sonra kamuoyuyla ilk sıcak teması oldu. Biraz dertleştik ve şunu söyledi:

Ermancım, benim milli takımdan alacağım olan tazminatım kamuoyunda tartışılıyor.
Ben bizzat TFF Başkanı Demirören'e telefon açtım, 'İsterseniz istifa edeyim' dedim. Bana 'Daha yapacağımız çok iş var' dedi. Fakat sonra Servet Yardımcı kanalıyla benim işime son verildiği söylendi… Bak Erman hocam, bu işin içinden geldin, bana şunu söyleyebilirlerdi, 'Fatih hocam, yaşanan olaylar bunlar. Sen ne düşünüyorsun?' Ben onlara şunu söylerdim, 'Arkadaşlar şurada 4 maçımız kaldı, çok da kısa bir süre. Bırakın devam edelim. Milli Takım, Rusya'ya gitse de gitmese de ben istifa edeceğim.' Böyle bir açıklama yapardık ve belki de Türk Milli Takımı, Rusya'ya giderdi ve sonra da yollarımız ayrılırdı ve ben inanıyorum ki bu takımla biz Rusya'ya giderdik."

Ben de diyorum ki fikir olarak böyle bir olay olsaydı, futbolcular da inanılmaz olarak motive olurlardı ve biz hakikaten Rusya'ya Dünya Kupası'na giderdik.
Demek ki bu, Fatih hocanın aylarca içinde kalmış bir konu ve bunu benimle paylaştı. Ben de ayrı fikirdeyim.
Ve devam etti Fatih hoca, "Ben tazminatımı alacağım Erman hoca. Hukuk yoluna başvurdum. Ondan sonra bunu hayır kurumlarına mı bağışlarım, ne yaparım bu kimseyi ilgilendirmez.
Ama ben, bildiğim yoldan gideceğim." Fatih hocayı dinledikten sonra ona hak vermemek elde değil. Tamam, Fatih hocanın da sivri yönleri var biliyorum. Kabul de ediyorum. Aslında karakter olarak da birbirimize bazen benziyoruz. Ama çok teknik adamın aksine Fatih Terim adamı arkadan vurmaz, önden konuşur ve mücadele eder. Yani kıçı başı oynamaz.

Galatasaray'da sözü geçen biri lazım

Tudor -yönetim-başkan… Galatasaray'ın şu andaki sıkıntısı bu.
Tudor ile yönetim ve başkan arasında bir tampon bölge olmalı. Oradaki adam da sözü geçen, ağırlığı olan, hem ağabey hem de bu alemin içinden yetişmiş biri olmalı. Yoksa bu işten Tudor da Galatasaray Başkanı da yönetimi de büyük zarar görecektir. Peki Galatasaray böyle birini bulabilir mi, onu bilemem.
'Büyük kulübüz' diyorlar.
Büyük kulüplerse birini bulacaklar.
Bu denenmemiş biri de olabilir. Ama futbolu bilen biri olmalı. Şu anda Galatasaray'da en büyük sıkıntı bu.

VAR olsa ne yazar!

Pazartesi günü Kayserispor-Başakşehir maç yaptı. Adebayor bir gol attı. Kolunla mı düzeltti, yoksa göğsünün sol tarafınla mı, herkes ikiye bölündü. 'Doğru gol' diyen de var, 'değil' diyen de. Hepsine kabulüm. Ben görüntüyü bir-iki sefer seyrettim, sonra kola gelmiyor gibi. Bakın gibi diyorum… Golcü oyuncular, mesela Adebayor, mesela bizim yerlilerden Aykut Kocaman, mesela Tanju Çolak… Bunların hepsi göğüs istoplarında top hangi göğüs tarafına geliyorsa o kolu kullanırlar. Ama niçin? Göğüsle, gelen topu stop etmek için o taraftaki kolu açarak topu ikinci vuruşa hazırlarlar.

Televizyonlarda bu sanki, oyuncunun topu koluyla oynamış hissi verdirir.
Ama dikkatli bakıldığında bu olmayabilir. Olabilir mi, olabilir de. Peki bunu televizyonla nasıl çözeceksiniz? Şimdi size soruyorum, Başakşehir maça çıkarken ikinci pozisyonda. Yani maçı alırsa lider ile aynı puana sahip olacak. Kayseri maça çıkarken dördüncü sırada. Kazansa, üçüncü olma şansı var. Defalarca oynatıyorlar, bir karar veremiyorlar. Eee! Türkiye'de bir yayıncı kuruluş var. Maça çıkarken ikinci olan bir takımın pozisyonlarını siz, iki-üç kamera ile net olarak veremiyorsanız eğer milyonlarca dolara aldığınız bu yayını nasıl götüreceksiniz?

Şimdi size daha da önemli bir şey soracağım… Bu maçta video hakem uygulaması vardı. Kayserisporlu oyuncular video görüntüsü istediler. Hangi video görüntüsü ile bu pozisyona kim, nasıl karar verir bana söyler misiniz? Arkadaşlar, birbirinizi aldatmayın, siz hakemden ve videodan önce maçları doğru dürüst çekin. İkinci, üçüncü tekrarda biz bunu görelim.
Yani saçma sapan şeylerle tartışıyoruz, sonra da diyoruz ki 'video hakem gelsin'. Böyle bir görüntü, video hakemin önüne gelse ne yazar gelmese ne yazar.
Ne yazar biliyor musunuz… Gönül yazar!

NOT: Lionel Messi'nin golü gözüküyor, hem de palamut gibi! Neden dolayı, çünkü kamera doğru yere konmuş. Şampiyonlar Ligi'nde bütün görüntüler şahane veriliyor.
Neden? Çünkü Şampiyonlar Ligi'nde bütün kameralar mecburi standart yerlere konuluyor. Oradaki yönetmenlerin hepsi profesyonel.
Bizim maçların çekiminde, ben öyle kamera izliyorum ki sanki bahçedeki çimleri ve çiçekleri suluyorum. Bahçe hortumu gibi kamera kullananlar var.
Görüntünün çabukluğu ve kontrolsüzlüğünden izlerken midem bulanıyor.

Senin için hazırladığımız haberler