Can Bartu için öfkeliyim!

13.04.2019 - 21:08 | Son Güncellenme: 13.04.2019 - 18:09

Can Bartu için öfkeliyim!

Can Bartu’yu kaybetmemizle ilgili olarak “Hayır, ben herkesten daha çok üzgünüm” gibisinden bir gösteriye girişecek değilim ama epeyce öfkeli olduğumu söylemek istiyorum. Nedeni de açık. Onunla ilgili olarak yapabildiklerimiz sadece laf düzeyinde kalıyor. Şöyle iyi futbolcuydu, böyle büyük yıldızdı, hem futbol hem basketbol milli takımlarında yer almış adam dünyada yok falan filan…

Bunların hepsi doğru. Çok daha fazlası da… Ona Sinyor unvanını getiren 6,5 yıllık İtalya serüveninden tutun da Milli Takımda oynadığı unutulmaz maçlara kadar söylenebilecek pek çok şey var. Bunlar söyleniyor da. Peki ya ötesi?

Lefter Küçükandonyadis’i 13 Ocak 2012’de kaybettik. O günden bu yana çıktığım bütün televizyon programlarında Can Bartu ile ilgili bir belgesel yapılmasını önemi ve gereği üzerinde durdum. Hatta hiç yeri olmayan durumlarda bile bunu söyleyip yazdım. 7 yılı birkaç ay geçen çok uzun bir süre içinde en küçük bir sonuç bile alamadım.

Aynı konuyu 3 yıl önce TSYD’de, önemli gazetelerin spor müdürlüğünü yapmış olan bir ağabeyimize anlattığımda heyecanlandı ve hemen “Dur, bunu İhsan Topaloğlu’na aktarayım” dedi. Topaloğlu o zaman FBTV Genel Yayın Yönetmeni idi.

Lefter ağabey gibi destansı bir futbol hayatı ve özel yaşamı olan biri hakkında belgesel yapılmamış olmasının ne büyük bir eksik olduğunu belirterek, Can Bartu ile ilgili olarak yapılacak işin çok küçük bir maliyetle kotarılabileceğini anlatmaya çalışıyordum herkese. Sanırsınız ki bu belgeseli ben yapacağım ve büyük bir para kazanacağım!

İtalya’ya bir muhabir ve kameraman göndererek, Can Bartu’nun oynadığı dönemdeki gazete kupürleri, mümkünse tv görüntüleri gibi malzemelerin toparlanmasıyla takım arkadaşlarından ve onu tanıyanlardan görüş alınması noktasında vakit geçirilmemesi gereği üzerinde durmuştum.

İtalya’da yapılacak çalışmalarda Dündar Keşaplı başta olmak üzere uzun yıllardır bu ülkede görev yapmakta olan gazeteci arkadaşlarımız da elbette ki yardımcı olurlardı.

Sonrasında ülke içinde de gerekli malzeme toparlanarak, isteğe göre çeşitli boyutlarda Can Bartu belgeselleri yapılabilirdi. Bunların, mümkün olabilecek en düşük maliyetle kotarılmasının yanında başka televizyon kanallarına satılması bile sözkonusu olabilirdi.

Ne yaparsınız ki buna benzer çabaların hemen hiçbir sonuç vermediği bir memlekette yaşıyoruz. Boş konuşmanın hayatımızda çok geniş bir yer tuttuğu, buna karşılık yapılması şart olan birtakım işlerin hep ihmal edildiği bilinmeyen bir durum değildi. Ancak bu kadarına artık insan isyan etmenin de ötesine geçmek istiyordu.

Can Bartu’nun kim olduğu ve neler yaptığını iki gündür dinliyor, okuyorsunuz. İnanılması zor türden bir spor adamının serüveni bu… Fakat bununla ilgili olarak yazılmış tek kitap bile yok. Can Bartu gibi biri için, en sıradan bir Batı ülkesinde 20-30 kitap yazılmış olurdu. Bizdeyse bu eksiklik boş konuşma ile doldurulmaya çalışılıyor. Bartu hakkında, bir bölümü düpedüz tevatür olan birtakım anlatımlar, mutlaka yapılması gereken belgesel ve kitap çalışmalarının yerine geçebiliyor!

“Sen niye yapmadın?” diyenleriniz olabilir. Yapmak istedim ve bunu da kendisine söyledim. 2011’de Metin Oktay kitabını hazırlarken gidip Can Bartu’dan da yazı aldım elbet. O sırada kendisiyle ilgili bir kitap yapmak istediğimi de söyledim. Kuşkusuz ki böyle bir işin o güne kadar yapılmamış olmasından doğan bir bezginlikle karşıladı. Ayrıca böyle bir kitabın ne kadar ilgi göreceği konusunda da kuşkuluydu. Bunda haksız olduğunu da kimse söyleyemezdi.

Kitap, belgesel, kültür, sanat denildiğinde sevgili ve acılı memleketimizde yaşamak çok büyük bir ızdırap olabiliyor.
Evet, Can Bartu herşeyiyle muhteşem bir adamdı ve inanılmaz işler yaptı.

Peki, bunları gelecek kuşaklara nasıl anlatacaksınız?

Bir bölümü gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan anlamsız tevatürleri tekrarlayarak mı?

Senin için hazırladığımız haberler