Hüseyin Özkök: Bir "Money Talks" hikayesi

11.10.2021 - 18:24 | Son Güncellenme: 11.10.2021 - 18:41

Ajansspor Yazarı Hüseyin Özkök, Newcastle United'ın satışı ve endüstriyel futbolun günümüzdeki etkisiyle ilgili yazı kaleme aldı. Detaylar haberimizde...

Hüseyin Özkök: Bir "Money Talks" hikayesi

Hüseyin ÖZKÖK - AJANSSPOR

İngiltere’nin 1881 yılında kurulmuş köklü kulüplerinden Newcastle United’ın Suudi Arabistan devletine ait Public Investment Fund’a (PIF) satışına Premier Lig yönetimi tarafından onay verilmesi tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. Olayın Katar ile Suudi Arabistan’ı karşı karşıya getiren ve Premier Lig Yönetimini de çok zor durumda bırakan perde arkasının hikayesi 2020 yılı Nisan ayındaki pandemi günlerine kadar uzanıyor.

Newcastle United, 2007 yılında İngiliz Milyarder Mike Ashley tarafından 134 Milyon Pound karşılığı satın alınmıştı. Ancak futbolla ilgisi olmayan ve “neden bir futbol kulübü satın aldım bilmiyorum” dediği de ortaya çıkan Ashley, Newcastle taraftarı tarafından bir türlü kabul görmedi. Çünkü takım yüksek gelirlerine rağmen vasat transferleri ve yanlış yönetim nedeniyle zirveye oynayamıyordu. Yıllar geçtikçe taraftarlarla yıldızı bir türlü barışmayan Mike Ashley, 2017 yılında kulübü 400 Milyon Pound bedelle satışa çıkartmaya karar verdi. Ancak istediği fiyatın yüksekliği nedeniyle kulübü satın almaya kimse yanaşmıyordu. İngiliz milyarderin kulübün satılması isteğinden vaz geçmediği 2020 Nisan ayında The Guardian gazetesi tarafından ortaya çıkartıldı. Yayınlanan habere göre PIF adlı Suudi Arabistan devletine ait fon, yine aynı yapı içindeki İngiliz iş kadını Amanda Staveley’in yönettiği bir konsorsiyum tarafından örtülü bir şekilde 300 Milyon pound bedelle satın alınmak üzereydi.

Ancak bu satış haberi ortaya çıkar çıkmaz konsorsiyumun Suudi Arabistan devletine ait olduğunun anlaşılması, olayı ciddi anlamda bir skandala dönüştürdü. Premier Lig adeta bir “körfez savaşının” eşiğine geldi. Nedeni ise 2017’den beri aralarında çok büyük bir düşmanlık söz konusu olan iki ülke Suudi Arabistan ve Katar’ın İngiltere’de bu defa futbol yayın hakları ihlali nedeniyle karşı karşıya gelmesiydi.

Premier Lig’in Orta Doğu yayın haklarına da sahip Türkiye Süper Lig’in de yayıncısı olan Digiturk’ün sahibi Katarlı beIN Media Group, Premier Lig Yönetimi ve 20 kulübe birer mektup göndererek, Suudi Arabistan’a ait bu fonun aynı zamanda korsan yayınlar yapan BeoutQ platformuna da sahip olduğunu belirterek içinde Premier Lig’in de dahil olduğu maçların yayınlarının üç yıldır bu platform tarafından çalındığını ve Newcastle’ın böyle illegal bir oluşuma satılamayacağını ifade edip satışa engel olunmasını talep etti. Ayrıca yayın hakları beIN Sports’a ait Bundesliga, FIFA ve UEFA’ya ait organizasyonların da BeoutQ tarafından çalındığı bu kurumlar tarafından yaptırılan araştırmalarda ortaya çıkmıştı.

Diğer yandan Uluslararası Af Örgütü de (Amnesty International) ağır insan hakları ihlalleri nedeniyle uzun süredir suçladığı Suudi Arabistan’ın Newcatle’ı satın alma isteği konusunda Premier Lig yönetimini bir mektupla uyardı. Suudi Arabistan Prensi Muhammed Bin Selman’ın ülkesinin imajını düzeltmek ve şirin gözükmek adına (Sportwashing) bu alımları yaptığını belirten Af Örgütü, ligin imaj için kullanılan bir figür haline gelmesinin önüne geçilmesini istedi.

Bin Selman ise özellikle insan hakları ihlalleri nedeniyle Uluslararası Af Örgütü tarafından sürekli suçlanan biri olmasının yanında Türkiye’de 2018 yılı Ekim ayında Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda katledilen Cemal Kaşıkçı cinayetindeki rolü ile de gündeme gelmiş, suçlamalara sessiz kalan Prens daha sonra Eylül 2019’da Amerikan PBS kanalına konuşarak olayın kendi sorumluluğunda olduğunu ancak cinayetten haberi olmadığını iddia etmişti.

Bütün bunların ardından ortaya çıkan tepkiler sonrasında Premier Lig yönetimi satış için onay vermeye yanaşmadı ama başvuruyu da reddetmedi. 2020 Temmuz ayının son günlerinde Suudi Arabistan Prensi Muhammed Bin Selman’a ait fonun sahip olduğu konsorsiyum, sürpriz bir şekilde Newcastle için yapılan satış teklifini koronavirüs salgınında ortaya çıkan ekonomik güvensizlik nedeniyle geri çekerek kulübü satın almaktan vazgeçtiğini açıkladı. Yapılan açıklamada kriz nedeniyle kulüp satın almanın artık rantabl olmadığı teklifin bu nedenle geri çekildiği belirtiliyordu. Ama bunun sadece bir manevra olduğu ise yeni anlaşıldı.

Tekrar günümüze yani gerçekleşen satış haberine dönmeden kısaca İngiltere’de de futbol ile yeniden ortaya çıkan Körfez krizinin ne olduğuna kısaca bakmak gerekiyor. Çünkü Newcastle’ın satışının siyasi ve ticari çıkarlar nedeniyle gerçekleştiğini, paranın konuştuğunu böylece daha iyi anlayacağız.

Körfez Krizi 2017 yılından bu yana süren politik bir kriz. Katar’ı en büyük düşman İran ile ilişki içine girmek ve terörist gruplara destek olmakla suçlayan Suudi Arabistan ile diğer Körfez ülkeleri Bahreyn, BAE ve Umman sınırlarını kapatıp Katar’a ekonomik yaptırım ve ambargo uygulamaya başladılar. 4 ülke Katar’a 13 maddelik bir ültimatom gönderseler de tüm suçlamalar Katar tarafından sürekli reddedildi. Öyle ki spora da yansıyan bu krizde 2019 Ocak ayında Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlenen Asya Kupası finallerine katılarak şampiyon olan Katar’ın sadece takım olarak ülkeye girmesine izin verilirken, taraftarlar ve gazeteciler ülkeye sokulmadı.

Şimdi 17 Eylül 2021’e dönüyoruz. Medyada çıkan bir habere. Haberde küskün Arap prenslerin bir araya gelip bilinmeyen bir yerde toplantı yaptıklarını duyuruluyordu. Suudi Arabistan Prensi Muhammed Bin Selman ve BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnun bin Zayed Al Nahyan, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile bir araya gelmişler ve alışılmışın dışında tişört ve şortlarla verdikleri bir pozu yayınlamışlardı. Ancak toplantının nedeni ve içeriği ile ilgili en ufak bir haber verilmemişti. Trilyonlarca dolar servetin üzerinde oturan bu 3 kişi neden bir araya gelmişti?

Şimdi de 7 Ekim gününe gidiyoruz. Premier Lig resmi Twitter hesabından yapılan açıklama ile Newcastle United’ın devredilmesi ile ilgili sorunun çözüldüğünü ve kulübün PIF, PCP Capital Partners ve RB Sports & Media tarafından alındığını bildiriyordu. Yani Newcastle artık Suudi Arabistan devletine ait PIF’e satılmış ve gerçekte Suudi Arabistan Prensi Muhammed Bin Selman kulübün sahibi olmuştu.

Satışın bu gizli gündemli toplantının ardından gerçekleşmesi ise ciddi anlamda manidardı. Daha sonra ortaya çıkan ayrıntılar ise olayın tam bir politik ve ticari bir çıkar anlaşması sonrası gerçekleştiğini ortaya koyuyordu. Premier Lig’in Orta Doğu yayınlarının sahibi beIN Sports’un yayınlarını kaçak olarak yayınlayan BeoutQ platformunun bu yayınlarına son vereceği ve Katarlı yayıncının Suudi Arabistan’da da resmi üye kaydına başlayabileceği konusunda anlaşma sağlandığı bildirilirken bununla birlikte hem Premier Lig hem de o dönem 20 kulübe mektup yazan ve kulüp satışına onay verilmemesini talep eden beIN Sports’un bu isteğinden vaz geçtiği anlaşılıyordu.

Yani tam 18 ay süren Newcastle’ın satış hikayesi “mutlu sonla” bitiyor ve kulüp bir anda 320 Milyar Pound servete sahip PIF’le birlikte İngiltere’nin en zengin kulübü haline geliyordu. Satışın açıklanması ile birlikte tüm dünyada ciddi anlamda bir tepki oluştu. Özellikle Suudi Arabistan’daki insan hakları ihlalleri ve Kaşıkçı cinayetine rağmen satışa izin veren olayı sadece TV yayın hakları ihlaline indirgeyen Premier Lig yönetimi eleştiri yağmuruna tutuluyor. Diğer yandan Katar’ın da uzun zamandır ülkedeki insan hakları ihlalleri nedeniyle büyük eleştiri altında olduğunu daha önce defalarca dile getirmiştik.

Körfez ülkelerinin spor aracılığı ile imaj parlatma çalışmalarına destek veren başta FIFA ve benzeri kurumlar Uluslararası Af Örgütü ve taraftar örgütlerince adeta topa tutuluyor. Ama her zamanki gibi yine sadece çıkarlar ve para konuşuyor. (Money Talks) 

Senin için hazırladığımız haberler