Bana maçı anlatma!

15.05.2015 - 14:11 | Son Güncellenme: 15.05.2015 - 14:12

Beşiktaş "bağıra bağıra" kazanacağı şampiyonluk başarısını elinin tersi ile rakiplerine hediye ederken, en önemli sorun olarak Teknik Direktör yetersizliğini de netleştirdi.. Bilic iyi bir kimlik.. İnce ve hassas. Sanatçı kimliği olan aynı zamanda hukukçu, ama iyi bir teknik adam değil!

Futbol adamı olarak teknik direktörlüğümde ve halen en çok dikkat ettiğim gerçek "oyunun nedenleri üzerinde" yorum yapmaktır. Ancak şimdi "tatlı su kurnazı" teknik adamlar konuşmuş olmak adına oyunu, yani hepimizin gördüğü  90 dakikayı anlatıyorlar. Basında zorunlu olarak dinliyor ve okurlarına ulaştırıyor! Bu işin en basitinden hataları örtme tarzıdır.

Beşiktaş "bağıra bağıra" kazanacağı şampiyonluk başarısını elinin tersi ile rakiplerine hediye ederken, en önemli sorun olarak Teknik Direktör yetersizliğini de netleştirdi.. Bilic iyi bir kimlik.. İnce ve hassas. Sanatçı kimliği olan aynı zamanda hukukçu, ama iyi bir teknik adam değil!

Geldiği günden bu yana sadece İngiliz takımlarına karşı kurgusu iyi idi(!) ve en taktiksel maçını da Trabzonspor’a karşı orta alan gücü olsun diye Demba Ba’yı kulübede tutarak sağladı. Gerisi karışık, kararsızlık ve oyun taktiği rakiplerince çok belli bir basitlik içinde oynayan Beşiktaş'ın ürkek oyunu ile hatırlanacak.

Şampiyonluğa gidilen yolda ürkeklik ve pasif oyun başarı getirmez. Bu bir kimlik ve cesaret, yaratıcılık deli dolu agresif şampiyonluk isteme yarışıdır. En avantajlı olduğu dün dahi Gaziantep maçından farklı değildi. Ayağına gelen nimeti tepen bir takım görüntüsü verdi. Hareketsiz, tek düze, zevksiz, futbolsuz bir takım olarak golü dualara kalan takım değildi Beşiktaş. Ama törpülenerek sadece kulübe zenginliği (!) ile maçı izleyen ve hiç bir dönüşüm sağlamayan gol için medet uman görüntüsü bizi üzdü. Tek forvet ve aşırı ürkek kadro Veli Kavlak da olmayınca çöken omurgası ile orta alanda topu kazanan ve baskılı oynayan takım değildi. Topu ayağına alan Gökhan Töre bir, iki, üç çalım atmadan rakiplerle oyalanıp(!) sonunda basit toparlanmış defanslara yaptığı ortalarla onları ve kaleciyi çalıştırdı! Mustafa ve Cenk sadece son 10 dakikaların mucizelerine terk edilirken, Olcay'dan sağ bek üretmek ise on biri bozmamak ama Olcay’ı kaybetmek anlamı taşıdı! Serdar takıntısı(!) ile geçen iki yılda Opare de ilaç olmadı.

Türkiye’de 90 dakikayı en iyi yiyen(!) takım kim deseler Beşiktaş deriz. Şampiyonluk temposu  düşük kadro  zor şartlarda oynamış olabilir. Ama bunu aşacak ileri görüş ve yönlendirecek lider motivasyonundan mahrum olduğu çok belli. Özellikle son karşılaşmalar ve ikinci yarılardaki telaş  tam bir panik! Ben yazılarım, TV nasihatlerim ile bir kaç yıldır yol göstermekten ve futbola ters gelenleri anlatmaktan bıktım! Açıkçası kendini kurtarmak isteyen Endüstriyel futbolcu ve Teknik adamların yetersizliklerine tahammül ederken zorlanıyorum.. Tahammül diyorum çünkü herkes gibi asla kişilik ve küçük düşürme şeklinde üslup taşımam. Sadece centilmen futbolsever ve Beşiktaş'a hitap ettiğim için belki de önemsenmemiştir. Öyle olsaydı biraz olsun fark görebilirdik! İmaj devrinde sadelik ve gerçekçilik rafa kaldırılınca basit futbol ve neticeye gedecek şampiyonluk puanları da havaya uçtu gitti. Bu kadronun şampiyonluk kimliği saha içinde de lidersizlikten ve tecrübe eksikliğinden yetersiz kaldı. Sezon başında Demba Ba farkı vardı. Ayağını uzatsa top kapıyor baskı yapıyordu. Veli - Atiba ikilisi makine düzeninde idi. Top kaybı azdı. Baskı gücü yüksekti. Olcay ve Gökhan Töre istekli idi. Oğuzhan gibi bir kalite vardı. Ama duraklama sürecinden sonraki düşüş sert oldu! Oysa lig ve şampiyonluk  stratejik  ve iyi hesaplanması gereken süreçti! Her doksan dakika kendi içinde ayrı bir anlam taşımalıydı. Bir kaç oyun içinde "değişken taktik" takıma yerleştirilmeliydi. Olmadı ve mutlaka kolay alınacak bir tarihi şampiyonluk hem de Süleyman Seba sezonunda güme gitti.. Ben sadece şunu hatırlatmak istiyorum! Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır!". Ben öğrenmem öğretirim!" diyenlerden değiliz ama bilgimizden bir kırıntı yararlanmak da fazilet sayılabilirdi! Olmadı "Kaf dağındakiler" bunu görmediler. Zira mali cezaların büyüdüğü bir dönemde Beşiktaş’ı külünden yaratanların arasında olmamız  belki de kimilerine ağır geliyor. Sanal dünyanın sanal beklentileri kendilerine yetmiş olabilir. Ama bizim için gerçek; şampiyonluk ve somut başarıdır…

Kısacası "bir varmış bir yokmuş"u yaşadık.. Tıpkı 1001 gece masalları gibi… Rüyalarımız yine gerçek olmadı! Olsun, insanlar hayal ettiği müddetçe yaşarlar. Hayallerimizden vaz geçmeyelim. Bir gün mutlaka gerçekleşir! 

Senin için hazırladığımız haberler