2020 öncesi TFF'ye 12 öneri!

29.10.2019 - 23:30 | Son Güncellenme: 30.10.2019 - 12:34

2020 öncesi TFF'ye 12 öneri!

Türkiye Futbol Federasyonu başkanından, Kulüpler Birliği’ne, kulüp başkanlarından yöneticilere kadar herkesin ağzında aynı söz öbeği: “Türk futbolunun marka değerini yükseltmek.” Son yıllarda çok fazla duyduğumuz bu söz öbeğinin içi sizce de gereğinden fazla boşaltılmadı mı? Artık bu söylemi icraata geçirme zamanı. Elbette TFF, altyapıya önem vermek, altyapılarda görev alan antrenörlerin kalitesini artırmak, idman tesislerini geliştirmek gibi uzun vadede sonuç alınabilecek fikirler üzerinde kararlı bir şekilde çalışmalı. Ama bugünkü yazımın konusu daha basit ve daha etkin şekilde uygulanabilecek değişiklikler.

1- Süper Kupa'nın statüsü

TFF talimatlarına göre Süper Lig ile Türkiye Kupası şampiyonu aynı takım olduğunda Süper Kupa mücadelesini lig şampiyonuyla kupa finalisti oynuyor. Örneğin bu sezon başında çifte kupalı Galatasaray’ın rakibi kupa finalisti Akhisarspor’du. Ancak benim önerim böyle bir durumda Süper Kupa finalini lig ikincisiyle kupa şampiyonunun oynaması. Yani bu seneden yola çıkacak olursak Galatasaray – Akhisarspor finali yerine Galatasaray – Başakşehir finali. Zira Akhisarspor 8 maçta kupa finaline yükselirken geçen sezonun ikincisi Başakşehir, 34 haftalık mücadele sonucu ikincilik koltuğuna oturdu. Bunun daha adaletli bir eşleşme olduğunu düşünüyorum. İngiltere, Almanya gibi ülkelerde de bu statü uygulanıyor. Örneğin Almanya’da çifte kupalı Bayern Münih, Almanya Süper Kupası finalinde kupa finalisti RB Leipzig ile değil lig ikincisi Dortmund ile oynadı. Zira İngiltere’de üç kupalı Manchester City, Community Shield’de lig ikincisi Liverpool ile karşılaştı. (Ayrıca Süper Kupa finalinde 90 dakika eşitlikle sona ererse direkt penaltılara gidilsin. Sezon başı olduğu için takımlar tam hazır değil zaten. Ekstra 30 dakika iki takım için de lüzumsuz oluyor.)

2- Süper Lig'e özel Twitter hesabı

Koskoca (!) Süper Lig’in resmi bir Twitter hesabı bile yok düşünebiliyor musunuz. Premier Lig, La Liga, Serie A, Ligue 1, Bundesliga gibi üst seviye liglerin hepsi en az bir Twitter hesabına sahip. Hatta La Liga’nın 7 farklı dilde Twitter hesabı bulunuyor. Biz hala Süper Ligi ilgilendiren bilgilendirmeleri TFF’nin Twitter hesabı üzerinden öğreniyoruz. Bu hesaptan eski maçlardan nostaljik görüntüler, haftalık fikstür, takımlardan önemli gelişmeler, çarpıcı istatistikler paylaşılsa fena mı olur? 

3- Bonservisi elinde olan futbolculara transfer dönemi harici transfer hakkı

Süper Lig’de iki transfer sezonu arasında transfer yapmak yasak. Mesela bonservisi elinde olan fakat transfer dönemi içinde bir takımla anlaşamayan bir futbolcu, oynayabilmek için bir dahaki transfer dönemi beklemek zorunda. Halbuki kulüplere transfer dönemi harici bonservisi elinde olan futbolcularla sözleşme imzalayabilme hakkı tanınamaz mı? İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa gibi ülkelerde kulüplere ve bonservisi elinde olan futbolculara böyle bir ayrıcalık tanınmış. Elbette buna bazı kriterler getirilebilir. Örneğin maksimum bir oyuncu transfer edebilme vs. gibi. Hatta Fransa işi bir adım ileriye götürüp takımlara “joker” transfer hakkı tanıyor. Nedir bu “joker” transfer hakkı? Federasyon kulüplere transfer sezonu harici ülke içinden bir oyuncu transfer etme izni veriyor. Bu oyuncunun bonservisinin elinde olmasına gerek yok. Örneğin bu sezon başında Marsilya, Nantes’tan Valentin Rongier’i 13 milyon euroya transfer etti.

4- Tüm şampiyonluklar yerine son 5 ya da 10 sene

TFF, yayıncı kuruluştan gelen paranın %4’ünü kendi alırken %14’ü alt liglere, geri kalan %82’lik bölüm de Süper Lig kulüplerine dağıtılıyor. %82’lik kısmın %11’i lig tarihinde şampiyonluk yaşayan takımlar arasında şampiyonluk sayılarına göre bölüştürülüyor. Bana kalırsa burada bir adaletsizlik mevcut. Takımlar hala 40-50 sene önceki şampiyonlukların ekmeğini yiyor. Bunu tıpkı UEFA’nın katsayı hesaplarında olduğu gibi son 5 veya 10 senenin şampiyonluklarına göre dağıtmak daha hakkaniyetli diye düşünüyorum.

5- Fikstür çekiminde devrim yapılmalı

Süper Lig’de fikstür çekimlerini heyecanlı bir şekilde bekleyen var mı? Yıllardır sistem değişmedi. 18 takımlı fikstür tablosunda hangi takımların hangi takımlarla ve hangi haftalarda karşılaşacağı belli. Yani kulüp temsilcileri fikstür çekiminin başında çektikleri tek bir numarayla fikstürdeki yerlerini alıyorlar. Öte yandan 18 takımdan 17’si birbirini takip ederken bir takıma serbest fikstür düşüyor. Son yıllarda serbest fikstürün genelde görece zayıf takımlara düştüğü görülüyor. Mesela Göztepe son üç sezondur serbest fikstürü çekiyor. Serbest fikstürü çeken takımların en büyük dezavantajı belirli sayıda deplasman maçını, önceki hafta içeride oynamış bir rakibiyle oynuyor. Artık teknoloji bu kadar gelişmişken fikstür, özel bir bilgisayar programı yardımıyla belirlenmeli. Almanya 2008’den bu yana Stephan Westphal isimli bir matematik profesörünün hazırladığı yazılımla fikstürü çekiyor. Birçok faktör bu yazılıma ekleniyor. Mesela Frankfurt, 12-22 Eylül arasında kentte Uluslarası Otomobil Fuarı olduğu için o tarihlere denk gelen iki maçını deplasmanda oynamak istiyor. Bizim serbest fikstürde düşünemediğimizi Almanlar, açılış maçlarında düşünmüş. Son şampiyon Bayern son iki sezonun açılış maçlarında Hoffenheim ve Leverkusen’le karşı karşıya gelmiş. Bu sene bu iki takım ilk maçlarını Bayern’e karşı oynamayacak. Süper Kupa’daki rakipleri Dortmund da aynı şekilde. Avrupa Ligi elemesinde mücadele edecek Frankfurt’a da ayrıcalık tanınmış. (Almanya bilgileri Hüseyin Özkök’ten)

6- Türkiye Kupası formatı

Türkiye’de bir standarda oturtamadığımız konulardan bir tanesi de Türkiye Kupası statüsü. Neyse ki 2017’de grup aşaması kaldırıldı ancak bence hala değişiklikler yetersiz. Statü büyük takımların mümkün olduğu kadar daha fazla tur geçmesi için düzenlenmiş. Son 16, çeyrek ve yarı final eşleşmeleri iki maç üzerinden oynanıyor. Takdir edersiniz ki bir alt lig takımının üst lig takımını iki maç sonunda elemesi tek maça göre daha zor. Ayrıca seri başı sistemiyle büyüklerin kendi arasında eşleşmesi imkansız hale geliyor. Burada kupa yayıncısının da talepleri var mutlaka. Ancak anlamaları gereken bu haliyle hiçbir cazibesi yok kupanın. Bir an önce İngiltere ya da Almanya’da olduğu gibi tek maçlı eliminasyon sistemine geçilmeli.

7- Beraberlik primi galibiyetin üçte biri olmalı

Süper Lig’de galibiyete 2.7 milyon TL, beraberliğe 1.35 milyon TL, Şampiyonlar Ligi’nde galibiyete 2.7 milyon euro, beraberliğe 900 bin euro veriliyor. Sizce burada bir anormallik yok mu? UEFA, bir puana galibiyetin üçte biri oranında prim verirken biz yarısı oranında prim veriyoruz. Beraberliği teşvik eden bu durum derhal değiştirilmeli. UEFA, beraberliklerde kasada kalan 900 bin euroyu bir havuzda biriktiriyor ve bunu grup aşaması bittiğinde takımların galibiyet sayılarına göre paylaştırıyor. Uğur Meleke, Süper Lig’de benzer bir sisteme geçilmesi halinde havuzda toplanacak paranın Avrupa’da kazanılan puan ve geçilen turlara ödül olarak verilmesini öneriyor. Benim önerim ise UEFA’nın yaptığı gibi paranın lig bittiğinde galibiyet sayılarına göre paylaştırılması.

8- Ayın Futbolcusu

Eminim sizin de önünüze düşüyordur sosyal medyada. “La Liga’da ayın oyuncusu belli oldu”, “Premier Lig’de ayın teknik direktörü Jürgen Klopp” Bizde neden böyle ödüller verilmiyor. Hatta “X” bir sponsorla anlaşıp ödülünü adını “X Firması Ayın Oyuncusu” yapıp buradan bir gelir kalemi yaratmak da mümkün. Ayın oyuncusunu takım kaptanlarının oyları ve halka açık bir anketle belirlemek mümkün. Anketleri sevdiğimiz için onun oranı %5-10 seviyelerinde tutulabilir.

9- Sekiz sarı karta iki maç ceza

Süper Lig’de 4 sarı kart gören futbolcu otomatik olarak 1 maç ceza alıyor. Eğer aynı oyuncu toplamda 8 sarı karta ulaşırsa 1 maç yerine 2 maç ceza alsın. Premier Lig’de 5 sarı karta 1 maç ceza çıkarken 10 sarı kartın cezası 2 maç. Bu uygulamayla birlikte fazla sarı kart gören oyuncular artık iki kere düşünmek zorunda kalacak.

10- Maç saatleri

İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya gibi ülkelerde maç saatlerinin bir standardı olduğunu görüyoruz. Herkes İtalya’da Pazar günü 13:30 seansında maç olduğunu bilir. Bundesliga’nın 16:30, Premier Lig’in 17:00, Serie A’nın 16:00 ve Ligue 1’in 21:00 seansı maçları herkesin ezberinde. Diğer maç saatleri de belli bir standartta. Ancak bizim ligimizde bunu bir türlü oturtamadık. Cuma maçları 20:00’den 20:30’a kaydırıldı mesela. Ama Pazartesi günü oynananlar 20:00’de başlamaya devam ediyor. Ayrıca neden cumartesi akşam seansındaki maçlar 19:00’dan 20:00’ye alındı da pazar akşamındakiler 19:00’da oynanmaya devam ediyor? Basit gibi görünse de bence önemli bir konu. 

11- Saate uyulmalı

Türkiye’de maçların nadiren tam saatinde başladığına şahit oluyoruz. Hadi diyelim başladı, bu sefer de devre araları 15 dakikadan uzun sürüyor. Ben, hakemlerimiz Avrupa maçlarında bu duruma bir hayli dikkat ederken burada daha esnek davranıyorlarsa sorumluluğu TFF’de ararım. (Not: Son dönemde kısmen iyileşme görüyorum.)

12- Milli takım forması!

Yıllardır en çok tartıştığımız konuların başında milli takımın forması geliyor. Bir türlü standarda kavuşturamadık formalarımızı. Brezilya, Hollanda gibi ülkeler yıllardır ufak tefek değişiklikler yapıp ana temayı koruyorlar. Bizim de acilen bu yönde bir adım atmamız lazım.

Mert ELAM

Senin için hazırladığımız haberler